Köy Enstitülerinin 80. Yılı

Köy Enstitüleri büyük bir eğitim-öğretim devrimidir. Bu yönüyle üzerinde durulduğunda gururla söz söylenebilir.
Bu okullar Türkiye Cumhuriyeti devrimcilerinin ürünüdür. Aynı zamanda dünyaya da esin kaynağı olmuştur. Eğitimi önceleyen, çağdaş uygarlığa sunulan bir değerimizdir. Göz kamaştıran başarılarıyla kısa sürede evrenselin önüne geçmiştir. Eğitim öncelikli Köy Enstitülerinde öğretim arkadan gelir. Onun içindir ki, yol haritamızın önündeki yazılışında “Eğitim-Öğretim” ilkesi benimsenmiştir.
O dönemlerde nüfusun %86’si köylerdedir. Okur yazar oranı %7 olan bir toplumdan söz ediyoruz. Köy Enstitüleri çağdaş uygarlığın ihtiyacı olan tüm donanıma sahipti.
Örneğin, 5 yılda 116 hafta teori, 58 hafta tarım, 58 hafta teknik, 30 hafta sanat dersi vardı. Aynı zamanda sağlık görevlisi, inşaat ustası, demirci ustası yetiştirdiğini de vurgulamalıyım. Bunu tasarlayanların bir adım sonrasında ise “Kent Enstitülerinin” yer aldığını belirtmek isterim.
Ancak, bir yönüyle devrim ışığının erken söndürülmesinin hüznünü içinde barındırır. 1946 yılı, CHP’nin devrimci ışığının sönmeye başladığı yıldır. O nedenledir ki, aynı yıl Köy Enstitülerinin
ruhunda yavaşlama görülür. 1954 yılında ise tamamen kapatılır.
Atatürk devrimlerinin, eğitim-öğretim alanı aynı zamanda onun kimliğinin en belirgin yönünü oluşturur. İlk Milli Eğitim Şurası, Sakarya Muharebesi öncesi toplanır. Atatürk oradaki konuşmasında, geleceğin şekillenmesini şu sözlerle anlatır, “Ordularımızın kazanacağı zaferler siz münevver orduların kazanacağı zaferlere zemin hazırlayacaktır. Esas zafer sizlerin kazanacağı zaferdir.”
1924, “Hayat için, başarı için en hakiki mürşid ilimdir; fendir.”
1925, “Öretmenler cumhuriyet sizden fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür nesiller ister.”
1928, “Harf devrimi.”
1933, “Üniversite reformu.”
Ve bildiğimiz, 1940 “Köy Enstitüleri.”
Çağdaş uygarlık yolunda yürürken, bilim ve fennin ışığından verilen ödünler bu günkü tabloyu karşımıza çıkardı.
Köy Enstitülerinden sonra 1974 yılında Öğretmen Okullarının kapatılması, İmam Hatip Okullarının liseye çevrilmesi ve üniversite yolunun açılması, 1980 sonrası ise Eğitim Enstitülerinin kapatılması önemli dönüm noktalarıdır.
Bugün bunlar, neden- sonuç ilişkisi bağlamında bilimsel yöntemle hiç tartışılmıyor.
Oysa, yeni ufuklar açılmasına, ulusaldan evrensele ulaşacak programlar geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Aksi halde Devrimi kavrayamamışız demektir.
İşte o zaman geçmişe özlem duyarak yaşarız. Geçmişi savunarak görevimizi yaptığımız aymazlığı içinde zihinsel tembellikte boğuluruz.
Bilinmelidir ki, bu duygusallık yozlaşmaya götürür.
Oysa Önderimiz, savaş anında bile akılcılıktan ve bilimsellikten hiç ayrılmadı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.