Kimse annesiz kalmasın…
Montaigne, “Bize yaşamayı, hayat geçtikten sonra öğretiyorlar” diyor.
Zengin-fakir…
Kadın-erkek ayrımının derin uçurumlar oluşturduğu bir ülkede insanlar ne kadar yaşar ki…
Hele kadınlar.
Artarak devam eden cinayetlerin kurbanı oluyorlar.
Neredeyse hepsi bir zamanlar sevdikleri erkekler tarafından katlediliyorlar.
Benzer senaryolar…
Sürekli kanayan bir yara…
Devlet çözemedi bu meseleyi.
O iradeyi koyamadı.
Tam anlamıyla uygulanmadığı halde kadınların bir güvence olarak görmeye başladığı İstanbul Sözleşmesi bile rafa kaldırıldı.
Akan kan durmadı.
Akmaya devam ediyor.
Ordu ve Bursa’da iki kadın daha eşleri tarafından öldürüldü.
Bunun son olmayacağını artık herkes biliyor.
Bir yerlerde kim bilir şu an kaç kadının geleceğini karartacak planlar yapılıyordur.
Kimse ölmesin.
Kimse annesiz kalmasın.
Kimse katil olmasın istiyor ama olmuyor.
Attilla İlhan,
“nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar” diyor ya…
Bu üzücü olaylar, hayatımızdan kışı eksik etmiyor.
Ne mevsimlerin tadına varabiliyoruz ne zamanın…
Attilla İlhan’dan dizelerle…
“Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız”
Maalesef, “Bize yaşamayı, hayat geçtikten sonra öğretiyorlar.”