Kanlı saldırıya lanet yağdı!

Karacabey Eğitim Sen İlçe Yürütme Kurulu, terörü bir kez daha lanetlerken, İstanbul Atatürk Hava Limanı’nda gerçekleştirilen kanlı saldırının hiç bir şekilde kabul edilemeyeceğini açıkladı.
Eğitim Sen’li yöneticiler, dün yaşanan kanlı saldırıda ölenlere rahmet, yaralananlara acil şifa dilediklerini dile getirdi ve katliamın sorumlularının adalet önünde er ya da geç hesap vereceklerine inandıklarını söyledi.
36 yurttaşımızın ölümü ve 147 yurttaşımızın da yaralanmasıyla sonuçlanan eylemin yankıları artarak devam ederken, Karacabey Eğitim Sen Yürütme Kurulu dün olağanüstü toplandı ve kanlı saldırı ve MEB’in faşizanca dayatmaları ilgili basın açıklaması yaptı.
Türkiye’nin içine düşürüldüğü bataklığın rastlantı olmadığını belirten Eğitim Sen Yürütme Kurulu, öncelikle barbarca gerçekleştirilen acımasız saldırıyı nefretle kınadıklarına vurgu yaptı.
Her sabah olumsuz bir güne uyanmaktan bıktıklarını ileri süren Eğitim Sen’liler, teröre lanet yağdırırken, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kabul edilemeyecek dayatmacı bir uygulama içinde olduğuna dikkat çekti. Eğitim Sen, öğretmenlerin düşüncelerine, isteklerine, iradelerine önem verilmediğini iddia etti.
Karacabey Eğitim Sen Yürütme Kurulu dün yaptığı yazılı basın açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Güvenlik önlemlerinin en üst düzeyde alındığı söylenirken, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda acımasızca, insanlığın kabul edemeyeceği kanlı bir saldırı gerçekleştirildi. Resmi açıklamalara göre 36 yurttaşımız yaşamını yitirdi, 147 yurttaşımız da yaralandı.Eğitim Sen olarak insanlık dışı bu saldırıyı gerçekleştirenleri ve arkasındaki güçleri şiddetle kınıyor, yakınlarını yitirenlere başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Türkiye’yi, uyguladığı yanlış politikalarla bu tür saldırıların hedefi haline getirenler, her fırsatta “Büyük ve güçlü bir ülke” olduğumuzu söyleyerek halkı kandıranlardır. 8 ayda 9 büyük saldırı gerçekleşti. Yüzlerce günahsız yurttaşımız yaşamını yitirdi. “Hiç bir güvenlik zafiyeti yoktur” diye konuşanlar hepimizle dalga geçmiştir.
Ülkeyi yönetenler, halka yönelik her saldırı sonrasında benzer açıklamalar yaparak siyasi sorumluluktan kaçmaya çalışıyor. Katillerin ve arkasındaki güçlerin kimler olduğunun bilinmesine rağmen açıklama yapmaktan kaçınılması dikkat çekicidir.
Daha önce benzer saldırılarda olduğu gibi, göz göre göre yaşanan saldırıları önlemek yerine, olay gerçekleşir gerçekleşmez, “Yayın yasağı” getirilmesi, iktidarın, halkın doğru haber almasını engellemesinden başka bir anlam taşımamaktadır.
Aylardır kimler tarafından, nasıl ve hangi amaçlarla gerçekleştirildiği bilinen bu tür saldırılar aslında insanlığın ortak değerlerini hedef almaktadır. Bu tür katliamlar, halkları korkutmayı, yıldırmayı ve sindirmeyi hedeflemektedir.
Ortadoğu ülkeleri yıllardır, benzer saldırıların hedefi olmuştur. Siyasi iktidarların kendi çıkarları için izlemiş oldukları emperyalist politikaların savaşı ve şiddeti besleyen adımları, acımasız sonuçlara nasıl yol açtığı defalarca görülmüştür.
Her sabah olumsuz bir güne uyanmaktan bıktık. Neyi tutsak dökülüyor, nereye baksak kararıyor.
Dün Milli Eğitim Bakanlığının yeni bir dayatmasıyla karşı karşıya kaldık. Sıkıntıların biri bitmeden diğeri başlamaktadır.
29 Haziran’da yani önceki gün, öğretmenler tek kitaplı, tek gündemli seminer dayatmasıyla karşılaştı.
Bugüne kadar öğretmenlerin düşüncelerine, taleplerine, iradelerine önem vermeyenlerin ve “Ben yaptım oldu” diyenlerin kendilerine ilke edindikleri dayatmacı tavrını seminer çalışmalarında da gördük.
Konu başlıklarının belirlenmesinden, tartışma materyallerinin seçimine kadar Bakanlığın hangi kriterlerle hareket ettiği, bu konu başlıklarıyla eğitimin hangi sorunlarına çözüm üretilmek istendiği dahi belli değildir. Belli olan tek şey, MEB’in seminer çalışmalarını dahi iktidarın siyasi çıkarlarına hizmet edecek şekilde oluşturmuş olmasıdır.
Din Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından 29 Haziran 2016 Çarşamba günü, ilkokul, ortaokul ve liselerde görev yapan öğretmenlerimiz için tek gündemli ve tek kitaplı bir seminer başlığı belirlenmiştir. Türk-İslam akımının önemli isimlerinden olan Nurettin Topçu’nun “Türkiye’nin Maarif Davası” adlı çalışması tüm Türkiye’de öğretmenlere adeta dayatılmıştır.
Belirtmek isteriz ki, başta Nurettin Topçu ve eseri olmak üzere, siyasal yelpazenin farklı yerlerinde duran, düşünceleri onaylanmasa dahi ırkçı, ayrımcı ve nefret dili kullanmamış her fikir insanı üzerine bu ülkenin eğitim emekçileri elbette tartışma yürütebilir, eleştirebilir. Ancak, ideolojik arka planı herkes tarafından bilinen bir ismin, iktidarın siyasi ihtiyaçları doğrultusunda tek başlık olarak belirlenmesi ve bu kitabın öğretmenlere dayatılması kabul edilemez bir gerçektir. Kaldı ki eğitim hizmetinin her kademesi sorunlar yumağı haline dönüşmüşken ve eğitim emekçilerinin sorunları her geçen gün artarken MEB’in böylesi bir dayatmaya gitmesi, eğitim politikalarında neye öncelik verildiğini de göstermektedir.
Daha açık ifade etmek gerekirse,
*Aleviliği sapkınlık olarak niteleyen,
*Alevilere yönelik ayrımcı ve aşağılayıcı ifadeler içeren,
* Karma eğitime karşı çıkan,
*Medrese ve tarikat eğitimine övgüler düzen,
*Eğitimde cinsiyet ayrımcılığını ön plana çıkaran bir kitabın MEB tarafından öğretmenlerin önüne getirilmesi dahi başlı başına bir skandaldır. Bu kitabın tek gündem olarak belirlenmesini ve seminer konusu yapılmasını asla kabul etmiyoruz.
Önceki gün, seminer çalışması kapsamında, eğitim hizmetinin eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve laik biçimde örgütlenebilmesini dert edinen, eğitimin temel bileşeni olan öğretmenlerin iradeleri doğrultusunda belirlenen ve tek tipçi dayatmalara izin vermeyen bir konu başlığına geçilmesini talep ettik. Talebimizin karşılanmaması üzerine, ülkemizin her yerinde olduğu gibi Karacabey’de de Eğitim Sen ve Eğitim İş olarak bu dayatmayı protesto etmek için seminer salonunu terk ettik. İstiyoruz ve diliyoruz ki, bütünlüğümüzü koruyucu ve daha kucaklayıcı bir anlayış öne çıksın.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.