Kaç kez and içince, and içeriz

Bu yazıda geçenlerin, BDP Genel Başkanı Selahattin
Demirtaş’ın Diyarbakır Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yaptığı başvuruda geçenler ile
ilgisi, sadece bir benzerlikten ibarettir.

‘And içmek’, Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde ‘kendi kendine söz
verme, yemin etmek’ olarak tanımlanmış.

İnsan aynı konuda kaç kez and içerse, kendi kendine sözü
geçerli olur.

Bir?

İki?

Yüz?

Beşyüz?

Her gün?

Mesela, askerlerin bir kez yemin etmeleri yeterli
sayılıyor? Acemi eğitimlerinin ilk ayı sonunda ediyorlar, yemini  :

“… kanunlara, nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime
…“

Milletvekilleri her seçildikleri dönemde yemin etmezlerse
olmuyor:

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin
bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma;
hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve
inkılaplarına bağlı kalacağıma; …”

Demek ki, defaten seçilenlerin “lâik Cumhuriyete ve
Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılıklarını” her dört yılda bir
tazelemeleri gerekiyor.

Tanıklar, işin tabiatı gereği her tanıklıktan önce ya da
sonraiçiyorlar, andı :

“Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım
üzerine yemin ederim.”

-o-

İlkokul sıralarında, seneler boyu, her gün ve yüzlerce
kez“Türk’üm, doğruyum, çalışkanım, ilkem küçüklerimi korumak, büyüklerimi
saymak … Varlığım Türk varlığına armağan olsun …” diye and içtik.

Dedelerimiz, anneannelerimiz, babaannelerimiz,
ebeveynlerimiz Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu 10 Mayıs 1933 tarih
ve 101 sayı kararı ile içtiler.

Çocuklarımız halen aynı andı içmeye, devam ediyor.

Niye, her gün içtik?

Bir kez varlığımızı Türk varlığına armağan edeceğimizi
söylememiz, yetmez miydi?

Yoksa çocuk olduğumuz için, bizi güvenilmez mi;
buluyorlardı?

Ve şimdi biz and içenler büyümüş olmamıza rağmen, bizim
büyüttüğümüz çocukları, hala mı güvenilmez, buluyorlar?

O zaman neden, çocukken and içiriyorlar?

18 yaşına geldiğimizde, sözümüz, artık reşit sözü
olduğunda, örneğin, varlığımızı Türk varlığına armağan etseydik, daha garantili
olmaz mıydı?

Yoksa “o zaman, böyle yemin etmezseler” kaygısı mı
taşır;Türklüğümüz gereği saymaya her gün and içtiğimiz, büyüklerimiz.

Eğer, ant, bir şeyi yapmak ya da yapmamak için ‘kendi
kendine söz vermek’ ise; her gün ‘mecburen’ ettiğimiz bu yeminin, bireysel
meşruiyeti var mıdır?

Başka bir deyişle söz vermiş olur muyuz kendimize; bize
“ille de yemin edeceksiniz”, derlerse…

Ve her gün derlerse…

Bence olmayız…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.