İzlenimler

Zaman zaman çıktığım yürüyüşlerde ya da şehir içi toplu taşıma araçlarında insanları gözlemlemeyi seviyorum.
Elips şeklindeki yürüyüş yolumuzda defalarca dönerken bir yandan da yanlarından geçtiğim kişilerin konuşmalarına şahit oluyorum.
Bazıları memleket meseleleri hakkında tartışmaktalar. Bazılarının konusu aile ilişkileri.
Kayınvalidelerinin her şeye karıştığından yakınan gelinler mi istersiniz,  gelinlerinin kendileri gibi becerikli ve marifetli olmadığından yakınan kayınvalideler mi……
Memleketi kurtarmak için ekonomiden siyasete kıyasıya tartışanlar, birbirlerine yemek tarifi verenler, her şeyden şikayet edenler, her şeyi çok sevenler…
Genellikle kadınlar gezmeye giderken ne giyeceklerini, mağazaların vitrinlerini süsleyen kıyafetleri, ayakkabıları anlatmaktalar. Çocuklarından yakınan anneler, çocuklarının başarılarını gururla anlatan anneler, çocuklarını okula götürürken çocuğu ile sohbet eden anneler…
Hepsinden kulağıma çalınan bir şeyler var. Aralarındaki konuşmaların birkaç kelimesinden bile kafamda bir şeyler oluşuveriyor. Hayatları canlanıyor gözümde.
Neler yaşadılar bunca zaman, nasıl büyüttüler çocuklarını, ne meşakkatli yollardan geçtiler kim bilir diyorum.
Metroyla ya da otobüsle yolculuk yapmak da çok eğlenceli gelir bana her zaman.
Duraklarda inenler, binenler ve sürekli değişen bir yolcu profili. Telaşlı telaşlı koşuşturarak işine yetişmeye çalışan kişiler, kulaklıklarını takmış müzik dinleyerek kendi dünyalarında yolculuk eden öğrenciler.
Onları izlerken gözüme batanlar da az değil hani.
Gruplar halinde metroya binen öğrencilerin etraflarındakilere aldırmadan son derece gürültülü-patırtılı, taşkın davranışları, çalan telefonunu cevaplarken sanki yanında kimse yokmuşçasına rahat ve oldukça yüksek sesle uzun uzun konuşanlar, yan yana oturanların bitmek bilmez sohbetleri ve bu sohbetleri mecburen dinleyenlerin yüzlerindeki sıkıntı ifadesi…
Bu arada; bana komik gelen bir düzensizlikten söz etmeden geçemeyeceğim.
Caddede karşıdan karşıya geçmek için kırmızı ışıkta bekleyenler…
Herkes durduğu yerin sağında yer alıp beklese aslında bu komik durum hiç ortaya çıkmayacak. Fakat herkes tek sıra halinde dizilince benim aklıma hemen birbirine saldırmaya hazırlanan ordular geliyor. Biraz sonra yayalara yeşil yanınca herkes Allah Allah nidalarıyla birbirinin üzerine yürüyecek. Malazgirt Meydan Muharebesi tadında bir bekleyiş… Yeşil yanıyor! Kılıçlar çekilsin!
Nihayet ordular birbirlerine çarpa çarpa karşıya geçebiliyorlar. Zayiat yok. Hatta sanki o muharebeye katılan onlar değilmiş gibi kayıtsızca her biri bir tarafa dağılıveriyor. Oyun bir dahaki yeşile kadar sona erse de yeni oyuncular tek sıra halinde hemen yerlerini alıyorlar.
Aynı şeylerin sürekli tekrarlanması her ne kadar içinde yaşayanlar tarafından fark edilemese de, dışarıdan bakıldığında epey eğlenceli olduğu bir gerçek.
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.