İŞÇİLER UYANIK KALMALI; EMEĞE SALDIRI SÜRÜYOR… ARABULUCULUK KUMPASI

Ahmet Aygün ATA Köşe yazısı

AKP iktidarı seçildiğinde ilk hedeflerinden biri 1980 Amerikan kaynaklı darbenin buyruklarından olan köylü ve çiftçiyi bitirmekti. En örgütsüz sınıf onlardı. Önce Ziraat Odaları ele geçirildi. Sessiz ve dirençsiz duruma düşürüldü. Köylere verilen üretim kaynaklı destekler azaltıldı, tüketime yöneltildi. Kamu fabrikaları satıldı, peşkeş çekildi. Kapanması sağlandı, arazisi emperyalizmin ağalarına verildi. Dışalımla rekabet geleceği ve tarımsal gelişme sağlanacağı balonu uçuruldu. Ancak yarattıkları rant sınıfı dışında köylü ve çiftçi yoksullaştırıldı. Genç kuşak işçileştirildi. Örgütlenme bilinciyle yetilmediğinden aile destekli köylerinin dışında yaşam kurmaya yönlendirildiler. Hamdolsun tarımı AB ve ABD ile işbirliği yaparak bitirdiler. Ancak iktidarında bildiği ve dediği gibi “deniz bitmişti”. Dönüş adlı bir tasarı uyduruldu. Toprağından uzaklaştırılan bu kuşak doğal olarak tepki vermedi. Dönüş yapan varsa bile onlarda “deniz bitti” diyen iktidarın geleceğini kararttığı yarı çiftçi yarı işçi, iki arada kalanlardı.
Emperyalist güçler egemen olduğu ya da egemen olmaya çalışacağı ülkelerde en çok işçi sınıfından korkar. İşçi ayağa kalktığında özellikle bu Vatan=Emek bağlamında ise tüm planları alt üst olur. Egemen olmak istedikleri ülkelerde liberal, ulusal kimlikten uzak siyasi partilerin iktidarda olmasını ister. Özellikle dinin gereği “şükretmenin” ardına sığınan iktidarlar ve emperyalist güçler bunu kullanmayı çok iyi becerirler. Toplumun gelenek ve göreneklerini acımasızca kullanmaktan geri kalmazlar.
Yurdumuzda 15 yıllık iktidarları boyunca işçi haklarını budayan AKP’nin 2 tasarısı yıllardır gündemden düşürülmemektedir! Yılların emeğiyle bir dönem emeklilikte barınılacak bir ev alabilme yolu kıdem tazminatı ilk hedefleridir. Bakanlar değişse de AKP kıdem tazminatını ortadan kaldırmaya adeta and içmiştir. Halkoylaması sonrası kıdem tazminatını ortadan kaldırmak için yeniden çalışmalara başlayacaklarını ilan ettiler. Ne yazık ki yeni bir yol daha buldular. Bireyler arasında toplumun kendi arasında uyguladığı; arabuluculuk. Bunu zorunlu hale getirecekler. Oysa ki AKP düşüncesinin temel amacı “hak aramaya engel olmaktır”.
İş Mahkemeleri Yasası Tasarısı Taslağı (!) yasalaşırsa, çalışan kesimin varolan hakları ortadan kalkmaya devam edecek, işçilerin dava açma hakları da “zorunlu arabuluculuk”la ortadan kaldırılacaktır. İşçinin alacağı ve işe iade ile istemiyle açılacak davalarda önce “zorunlu arabulucuğa” başvurmak zorunlu hale geliyor. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yasası’nında benimsenen tarafların “İSTEĞİNE BAĞLI” olmasıydı. Mahkemeye başvursa bile bu zorunluluk ile “usulden ötürü” dava kabul edilmeyecek. Arabuluculuk bu düzenleme ile “iradiliğe bağlı” olmaktan çıkmış, hukuki tanımından uzaklaştırılmıştır. Taraflardan birinin arabuluculuk çözüm yolunu “istemediği halde” arabulucuya başvurmaya zorlamak “tarafların gönüllüğü” esasına dayalı olması ilkesini bozarak kavramının doğasını köklü bir biçimde değiştirmiştir.
Zorunlu Arabuluculuk sistemiyle iş hukukumuza egemen olan işçi lehine yorum ilkesi yok ediliyor. Mahkeme gerekirse savcılık yoluyla belgelere ulaşırken belgelerde işçi-işveren eşitliği yani bir “hukuk temeli” ortadan kalkacak. İşveren “istemezse” , uyuşmazlığa ilişkin belgeleri arabulucuya sunmayacaktır ki zaten arabulucuda denetlemekle yükümlü değildir. Bunun sonucunda işçi yine hak kaybına uğrayacak. Zorunlu Arabuluculuk, işçilerin “hak arama özgürlüğünü engelleyecek bir uygulamadır. Arabulucu huzurunda anlaşılması halinde, anlaşılan konular hakkında taraflarca dava açılamaması özellikle işçiler yönünden ezici bir yargı olup, işverenin tehdit ve hileye başvurduğu durumlarda bile yargıya başvurmaları engelleniyor. Birde buna eklenecek aile ve çevre baskısı da olunca işçi, hakkının karşılığını alamayarak azıyla yetinmek “zorunda bırakılacak”.
İşçi sınıfımız gerek kendi sınıfsal haklarına saldırıların, hak kayıplarının önüne geçmek için siyasal partilerde örgütlenmelidir. Partiler bu hakların anlatabileceği, savunabileceği kanallardır. Bu bağlamda çalışma yerlerinde işçi hareketlerine önderlik edebilen, sabır ve direnme gücü yüksek temsilcilerle ekonomik çöküşün tavan yaptığı, Güneydoğusu’nda Vatan Savaşı verilen Türkiye’mizde huzur ve geçim özünde partilerde birleşme sağlanmalıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.