İnsan hakları…

Bugün, Dünya İnsan Hakları Günü…

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin Paris'te yapılan toplantısında kabul edilmesinin üzerinden tam 65 yıl geçti.

Ne yazık ki günümüz Türkiye'si beyannamede tüm insanlığa tanınan haklardan fersah fersah geridedir. Bu gerilemenin birinci sorumlusu siyasal iktidarlar ise, ikinci sorumlusu da her fırsatta “insan hakları” diye ortaya çıkan ve bu hakları paravan olarak kullanan kuruluşlardır.

Günümüzde pek çok insan hakları savunucusu yurttaşımız insan hakları sözünün fazlasıyla edildiği ortamlardan üzülerek uzaklaşmaktadır.

Siyasal iktidarın başı olan şahıs her mikrofon karşısında “Eyyyy Birleşmiş Milletler…” diye bağırırken acaba bir kez olsun Birleşmiş Milletlerce kabul edilen  İnsan Hakları kavramını kendi dışındakiler için anımsıyor mu?

Günümüz Türkiye'si 10 Aralık 1948'de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yazılanlardan çok geridedir de Dünya nerededir?

Ne yazık ki bu soruya iyimser yanıtlar veremiyoruz. Dahası… Bugün savunduğumuz İnsan Hakları Bildirgesi kavramın ilk ortaya çıktığı yıllardaki çerçevesinden çok daha dardır. Bugün kutladığımız İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi madde sayısı ve kapsam olarak 26 Ağustos 1789 Fransız İnsan ve Yurttaşlık Hakları Bildirisinden çok daha geniş gibi gözükmesine rağmen özü itibariyle daha dar ve sınırlayıcıdır.

1789 tarihli beyannamede 3-4-5. maddeler ile 7-8-9. maddeler çok daha açık ve anlaşılır şekilde ifade edilmiştir. Bunun en önemli nedeni Fransız ihtilalcilerinin bin yıllık karanlığa karşı silahla karşı koymaları ve Krallığı alaşağı etmeleridir. Dileseniz bu maddelere göz atalım:

Madde 3: Egemenliğin temeli, esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş, hiçbir kimse açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz.

Madde 4: Özgürlük başkalarına zarar vermeden istediğini yapabilmektir: Her bir insanın doğal haklarını kullanması da toplumun diğer üyelerinin de aynı hakları kullanmasını garanti altına alacak sınırlar içindedir. Bu sınırlar da sadece yasalarla belirlenebilir.

Madde 5: Yasa sadece topluma zarar verebilecek eylemleri yasaklar. Yasaların yasaklamadığı hiçbir şey engellenemez ve kimse yasanın emretmediği bir şeyi yapmaya da zorlanamaz.

Madde 7: Yasanın belirlediği haller veya yasanın öngördüğü biçimin dışında başka bir yoldan hiç kimse suçlanamaz, yakalanamaz ve tutuklanamaz. Keyfi düzenlemeler yapılmasını isteyen, keyfi emirler veren, bunları uygulayan veya uygulanmasına izin verenler cezalandırılmalıdır. Ancak yasaya uymaya davet edilen veya yasalarca yakalanan her yurttaş yasalara itaat etmelidir. Yasalara karşı gelmek onu suçlu kılar.

Madde 8: Yasalar sadece kesin ve açık bir şekilde gerekliliği olan cezalar belirlemelidir ve hiç kimse suçun işlenmesinden önce ilan edilen ve gereği şekilde uygulanan yasalar dışındaki başka bir yasa nedeniyle cezalandırılamaz.

Madde 9: Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masum sayıldığı için; tutuklanması kaçınılmaz olduğunda, yani suçlu olduğu karar verildiğinde göreceği sertlik yasa tarafından ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır.

İşin tuhafı Fransız ihtilalinden 13 yıl önce, yani 4 Temmuz 1776 tarihinde ilan edilen Filadelfiya Bağımsızlık bildirisinde Thomas Jefferson tarafından yazılanları bugün ABD dahil hiçbir batılı devlet anımsamak bile istemiyor. Bakın Jefferson 237 yıl öncenin uluslararası haydudu İngiltere krallığı için neler söylüyor:

“Britanya Krallığı'na karşı her türlü Bağımlılıklarının sona erdiğini; bu kolonilerle Büyük Britanya Devleti arasındaki her türlü siyasal ilişkinin sona erdirildiğini ve sona erdirilmesi gerektiğini, özgür ve bağımsız devletler olarak savaş açmak, barış ilan etmek, ittifaklar kurmak, ticareti düzenlemek ve diğer tüm Bağımsız devletlerin gerçekleştirme hakkına sahip oldukları bütün eylemleri gerçekleştirebileceklerini ve sayılanların hepsini yapmaya hakları olduğunu resmi bir şekilde ilan eder ve yayımlarız.”

İşte bu İngiliz Krallığı zorba rejiminin devrilmemesi için yaklaşık 800 yıl önce yurttaşlarına hangi hakları veriyor? Bakın Magna Carta denilen Büyük Sözleşmenin 39. Maddesi neler söylüyor:

“Özgür hiç kimse kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına göre yasal bir şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak veya hapsedilmeyecek veya mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak veya kanun dışı ilan edilmeyecek veya sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır.” 

Ülkemizde bugün “ileri demokrasi” uyguladığını söyleyenler 1215 yılında imzalanan ve 4 nüsha olarak titizlikle saklanan bu kuralı acaba hiç duydu mu?

Aynı İngiltere'de Manga Carta'nın uygulamadan kaldırılması üzerine büyük devrimci Oliver Cromwell 20 Nisan 1653 tarihinde 40 silahlı adamı ile İngiliz Parlamentosunu bastı. General Cromwell atıyla girdiği parlamentoda içerdeki kokuşmuş soylulara şunları söyledi: 

”Acele edin ve defolup gidin. Oturumunuzu sonlandırmaya geldim. Meclisi yaptığınız her icraat ile kirletmenize ve şerefsizleştirmenize artık kalıcı bir son vermeye geldim. Siz ki fitneci, fesatçı, meclis üyeleri, siz ki iyi bir hükümet olmak dışındaki her şeysiniz! Kiralık sefil yaratıklar, zavallılar, ülkenizi en küçük şahsi çıkar adına satılığa çıkaranlar, birkaç kuruş için Tanrı'ya ihanet edenler, içinizde bir parça da olsun erdem kalmadı mı? Bir parça vicdan da mı yok? Atım kadar bile dindar değilsiniz! Altın sizin yeni Tanrınız olmuş! Satılığa çıkarmadığınız bir değer bile kalmadı. Ulusunuz adına iyi bir şey düşünemez misiniz? Sizi çıkarcı sürüsü, bulunduğunuz bu kutsal meclisi, varlığınızla kirletiyorsunuz! Tanrının kutsadığı bu meclisi, ahlak yoksunu davranışlarınızla hırsızların ini haline çevirdiniz! Halkın size verdiği yetkiyi kötüye kullandınız. Halkın umutsuz dertlerine çare olmalıydınız, kendiniz halka en büyük dert kaynağı oldunuz! Ama ülkeniz beni asırlardan beri temizlenmemiş bu ahırı temizlemeye çağırdı! Bu gücü de bana Tanrı verdi. Bu şeytan ocağını yönetmeye geldim. Vay halinize! Şimdi derhal defolun! Acele edin rüşvetin köleleri! Acele edin, gidin! Süslü saltanat eşyalarınızı alın ve defolup gidin!”

İnsan hakları buna benzer devrimcilerin cesur mücadeleleri ve milyonlarca insanın kanı ve canı pahasına elde edildi. Hiç kimse kimseye durduk yerde haklarını vermedi. İngiltere' de 800 yıl önce Manga Carta ilan edildi diye, ya da Cromwell atıyla parlamentoyu bastı diye İngiliz halkı Manga Carta'yı ilan eden Kral John'a ya da Cromwell'e küfretmiyor. Tersine şükranla anıyor.

Ancak ülkemizde öğrencilere kitaplar dolusu gereksiz bilgi yüklenirken ne Fransız İhtilali doğru dürüst anlatılıyor, ne Manga Carta, ne de Cromwell. Üstelik Cumhuriyet Devrimi bile kitaplardan çıkartılıyor. 27 Mayıs'a Ana Muhalefet lideri bile lanet okuyabiliyor. Türk halkına insan olduğunu anımsatıp haklarını veren Mustafa Kemal Atatürk “soykırımcı” olabiliyor. Atatürk'ün 91 yıl önce saltanatı kaldırırken Mecliste söylediği “egemenlik zorla güçle alınır” sözlerini söyleyenler için savcılar neredeyse soruşturma açacak.

İnsan hakları da ülkemizde yeniden “zorla, güçle” kazanılacak. İşte o zaman bizler için İnsan Hakları daha değerli ve anlamlı olacak. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.