İmar Çetesi

Bu köşenin okuyucuları anımsayacaktır. Meltem'in 06 Ocak 2009 tarihli sayısında yazmıştım: “AKP gerçeği ve Ergün Koç” başlıklı yazımda öncelikle nelere dikkat çektiğimize bir bakalım: (DYP'li Belediye Başkanı Ergün Koç henüz AKP'ye geçmemişti)
    “… AKP'den teklif geldi ancak, “Bana oy veren seçmene ihanet etmem” dedikten birkaç ay sonra Ergün Koç'un “Soruşturmalardan bıktığını” öne sürerek transfer olmasının en önemli nedeni “Yargıdan kaçma” değil de nedir?

Peki, böylesine şaibeli birini transfer ederek aday göstermeyle AKP ne yapmaya çalışıyor?
Anlaşılan, Karadağ çimentoculara, Yeniköy sahilleri kumculara, birinci sınıf tarım arazileri boya sanayicilerine peşkeşlenecek.
Bursa'daki sanayi alanlarında yüzde 15 olan imar durumunun Karacabey Belediyesi'nde yüzde 70'e çıkarılması, Ergün Koç'un her koşulda başkan olmasını isteyenlerin iştahının iyice kabarmış olmasından kaynaklanmaktadır.
    Koç, yeniden belediye başkanı seçilirse, Karacabey'deki “Tarım ve hayvancılığın başkenti” rüyaları başlamadan bitecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın, doymak bilmeyen rantçıların önü adamakıllı açılacaktır.”
Yukarıda okuduklarınızı 2009'daki Yerel Seçimlerden üç ay önce yazmışız.
Yanılmayı çok isterdim. Gel gör ki, tüm iddialar doğrulandı.
Aslında Belediye'deki yolsuzluklar zinciri DYP döneminden geliyor. Ancak AKP'nin cesaretlendirmesiyle giderek tırmandı.
Oysa halk, 2009'daki Yerel Seçimlerde AKP'ye yüzde 23'le sarı kart gösterdi. Ancak bu uyarıyı her nedense kimse görmek istemedi.
    Karadağ karpuz gibi soyuldu. Yeniköy sahilleri talan oldu. Birinci sınıf tarım arazileri rantçılar tarafından imara açıldı.
Kısaca özetlersek, siyaset çok kirlendi.
En önemlisi, mafya hortladı. Uyuşturucu ortaöğretim kurumlarımıza kadar girdi. Eğitimde ve sağlıkta Mustafakemalpaşa'nın sömürgesi olduk.
    Göstermelik çalışmalarla günü kotarmayı yeğleyen sivil toplum kuruluşlarımızın çoğu sınıfta kaldı.
Gülelim mi, ağlayalım mı?
Sonun başlangıcı
Gelelim imar çetesine.
Biri Bursa'nın ünlü emlakçılarından. Peki, Karacabey ayağında kimler var?
Biraz geriye dönelim. Ergün Koç, AKP'ye transfer olurken, bu öneriyi ilk gündeme getiren isteklilerin fotoğrafına bakalım. Ne görüyorsunuz?
Çalmayan, çaldırmayı düşünmeyen AKP eski İlçe Başkanı Halit Türkkan'ın partisinden uzaklaştırılmasını sağlayan yerel senaristleri gözünüzün önüne getirin.
    Taşları yerli yerine koyalım: Belediye'nin, İzmir otobanındaki binlerce dönümlük birinci sınıf tarım alanlarını sanayi imarına açmak için sürdürdüğü mücadeleyi anımsayalım.
    Bu arada kimlerin nasıl yer topladığını, dönümü iki ya da üç bin TL. olan arazilerin kısa sürede yüz bin TL.'ye kadar nasıl çıktığını unutmayalım.
İyi ki Orhan Güzel var!
Orhan Güzel tek kişilik ordu görüntüsü verdi. AKP'li Meclis üyesi Orhan Güzel, belki de Belediye'nin ve partisinin onurunu kurtaran adam oldu.
Ana Muhalefet Partisi CHP. MHP ve SP'li Meclis üyelerinin hakkını yemeyelim. Onlar da Orhan Güzel'in doğrularına tam destek verdiler, hiç sallanmadılar. Özellikle CHP İlçe Başkanı ve Belediye Meclis Üyesi Gönül Avil, kılı kırk yaran karınca gibi çalışmalarıyla tam not alırken, DP'li iki kardeşimiz sürekli “Kutsal ittifakta!” yer aldı.
25 üyeli Mecliste, AKP'li üye sayısı 12. Sizin anlayacağınız cımbızla parmak hesabı yapıldı. Kim nasıl kafa-kola alınacaksa, ona göre “Hızlandırılmış eğitim” düzenlendi. Güzel'in, tek başına kaldığı da oldu ancak O, haktan, hukuktan yana direnmeyi yeğledi.
    Orhan Güzel, rant kokan şaibeli kararlara “Evetçi” olmadı. Fahrettin Nerse de genellikle “Doğrucu davuttan” yana dik duruş sergiledi.
Tam da buralardaki, kritik oylamalarda “Rant çetesi”nin devreye girdiğini ve AKP yönetimine sıkıntı yaratacak “Grup kararları” aldırdığını söyleyebiliriz.
Örnek vermek gerekirse, Kaplanlar Firması ile Aksoy Mermer'i ele alalım. Bu iki  firma, Ocak ve Şubat aylarında Belediye'ye başvurarak imar durumunda değişiklik yapılmasını istedi. AKP yönetimi de grup kararı aldı. Söz konusu teklifler Mecliste gündeme gelince, Orhan Güzel'in, İmar Komisyonu'ndan, İl Tarım Müdürlüğü'nün görüşü alınması konusunda rapor çıktığına dikkat çektikten sonra, “Bu konuda karar alamayız. Alırsak, suç işlemiş oluruz” uyarısı yaptığı tutanaklarda yer aldı. Güzel'in uyarısına karşın şaibeli kararlar Meclisten geçince dananın kuyruğu koptu.
Sonra, kimler devreye girdiyse, Orhan Güzel ile Fahrettin Nerse, söz konusu şaibeli kararlara oy vermedikleri için AK Partiden uzaklaştırılmaları istemiyle tedbirli olarak İl Disiplin Kuruluna gönderildi.
Yasa dışı uygulamaya “Evet” denmesini isteyen mantık olabilir mi? Oluyor muş demek ki. AKP'den Orhan Güzel'e 3 ay uzaklaştırma, Fahrettin Nerse'ye de kınama cezası çıktı.
İlginç değil mi?
AKP'de dürüst çalışma istenmiyor sanki.
Orhan Güzel Cumhuriyet Savcılığı'nda
AKP'li Meclis Üyesi Orhan Güzel, Denetleme ve İmar Komisyonları'nda görev yaparken karşılaştığı yolsuzlukları görünce dayanamayıp soluğu Karacabey Cumhuriyet Başsavcılığı'nda aldı. Güzel'in 9 Haziran 2012 günü yaptığı suç duyurusundan birkaç ay sonra gelen İçişleri Bakanlığı Müfettişleri'nin Belediye'yi didik didik etmesi buna bağlanıyor. Ayrıca bundan öncekilere benzemedikleri ve işlerini çok ciddiye aldıkları söyleniyor. Bu kez pabuç pahalı gibi.
Kasım ayını Belediye'de inceleme yaparak geçiren Bakanlık Müfettişleri 38 kişiden yazılı savunma aldı. Orhan Güzel'in dışındaki tüm AKP'li Meclis üyelerinden de savunma alınınca ortalık karıştı.“İmar çetesi”nin kokuları duyulmaya başladı. Özellikle Fahrettin Nerse tepki gösterenlerin başında yer aldı.
AKP'nin kurucu başkanlarından ve Belediye Meclis Üyesi Fahrettin Nerse yumdu gözünü, açtı ağzını, demediğini bırakmadı: “Ben, rantçılara karşı çıktım. Yolsuzluklara göz yummadım. Belediye'de görev yaparken, saçı bitmedik yetim haklarının bekçiliğini yaptım.
Hukuksuz bulduğum kararlara “Evet” demedim. İstemeyerek oy verdiğim Aksoy Mermer'in imar değişikliği kararında yönetici arkadaşlarımın büyük baskısı altında kaldım. Bu karar nedeniyle müfettişler ifademi aldı. Hukuksuz bir karar alınmasını sağlayan arkadaşlarımız Meclis üyelerini şaibe altında bıraktı. Aksoy Mermer'le aynı durumdaki Kaplan Firması'nın talebine “Hayır” dediğim için tedbirli olarak İl Disiplin Kurulu'na gönderildim. Hak etmediğim rahatsızlık yaşadım. Bunlarda çelişki yok mu? Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal. Böyle adalet sağlanabilir mi?
Yönetim Kurulu toplantısına katılarak hesap verilmesini istedim. AKP'yi ya da Meclisi kullanarak birilerinin haksız yere rant sağlamasına asla göz yummayacağım.”
Nerse bunları dillendirirken, Toki Konutları yanındaki Yenikent Projesiyle ilgili de konuştu: ”35 trilyonluk güzel bir proje. Karacabey'in çehresini değiştirir. Ancak bu projeyi de engellemek isteyen pastacılar var. Belediye baskı altında. Rant söylentileri ise ayyuka çıktı.”
Nerse'nin cesurca yaptığı açıklamalar çok su kaldırır.
“Rant çetesi”yle gündeme gelen söylentiler dudak uçuklatabilir. Özellikle AKP'de deprem yaratabilir.
Her yer de konuşulan konu bu. Yatlar mı ararsın, katlar mı? Arabalar havada uçuşuyor. 200'ü duymayan kalmadı.

Ateş olmayan yerden duman çıkar mı?
Daha neler var?
Nerse'den sonra patlayan isim Nesimi Günaydınlı oldu. Yerel Yönetimlerden Sorumlu Nesimi Günaydınlı'nın ders niteliğindeki çıkışı oldukça dikkat çekici. “Rüşvet konuşmalarını ben de duyuyorum. Herkes üstlendiği görevin sorumluluğu içinde olmak durumundadır. Kendimize çeki düzen vermeliyiz. Daha dikkatli davranmalıyız.”
Umut veren çıkışıyla toplantıyı sakinleştiren Günaydınlı'nın bunları, ne zaman, nerede ve kime söylediği çok önemli.
Emlakçı Hüseyin Sarıbal'ın gösterdiği adreste aynı.
    İsimleri de siz söyleyin!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.