İlaç krizinde Vatan Partisi’nden köklü çözümler

Milli ilaç sanayinde milli ilaç politikası dış tehdidine karşı koyabilmek için üretim ekonomisinin zorluğuna dikkat çeken Vatan Partisi, ilaç sanayindeki sıkıntılara yönelik çözüm önerilerini açıkladı. Türkiye gıdadan enerjiye, tarımdan sanayiye birçok alanda olduğu gibi sağlık sektöründe de dışa bağımlı milli direnme ekonomisiyle yola çıkan Vatan Partisi, ekonomide yaşanan dalgalanmaların sağlık sektörüne etkilerini masaya yatırdı.

Vatan Partisi Karacabey İlçe Başkanı Hüseyin Kurur, sağlık sektöründe ithalat oranının % 54 olduğunu, ihracatın ise % 19’da kaldığını belirterek, şu öneri ve uyarılarda bulundu: “Hammadde, % 80 üretim devrimi içinde stratejik öneme sahiptir. İlaç üretmemek, savaş ambargosu koşullarında halk sağlığının tehlikeye atılması demektir. Vatan Savaşı koşullarında milli ilaç sanayi ve milli ilaç politikası olmayan ülkeler ciddi sorunlar ile karşı karşıya kalır. Peki ilaç sektöründe sorunun esas sebebi nedir? İlaç pazarındaki ithalat oranı % 54.4, ihracatın ithalatı karşılama oranı ise % 19’dur. Hammaddenin % 80’i yurt dışından temin edilmektedir. İlaç ambalajlarında kullanılan kağıtlar bile ithaldir. Yurt içinde üretilen ilaçlar, eşdeğer ilaç ağırlıklıdır. Fason üretimdir. Bu veriler ışığında net bir şekilde şunu söylemek mümkündür ki, ilaç üretiminde dışa bağımlıyız. İlaç sektörünün dışa bağımlılıktan kaynaklanan kırılgan yapısı halk sağlığı açısından tehdit oluşturmaktadır. Vatan Savaşı’nın ihtiyaçlarını karşılamak ve halk sağlını güvence altına almak için milli ilaç sanayinin inşa edilmesi ve milli ilaç politikasının geliştirilmesi şarttır. Vatan Partisi olarak görüşlerimizi şu maddeler ile sıralıyoruz:

1) İthalatta kamu disiplini sağlanmalı, yerli üretim teşvik edilmelidir. Tıbbi ithalat ve yabancı yatırım izinleri kamu sağlının ihtiyaçları ve yerli üretimi geliştirilmesi şartına bağlı olmalıdır.

2) ABD ve AB’nin tekellerine bağımlılık düzeyindeki ilişkilerine son verilmelidir. Avrasya ülkeleri ile iş birliğine önem verilerek, çok yönlü ve dengeli bir dış ticaret geliştirilmelidir.

3) Yerli üretimin önündeki en önemli sorun hammadde teminidir. Hammadde de dışa bağımlılık üretimin aksama riskini doğurmaktadır. Ülkemizin eczacılık ve kimya alanında insan birikimi, ilaç üretiminin her aşamasında olduğu gibi hammadde üretiminde de ihtiyacı karşılayacak niteliktedir. Ülkemizin tıbbi bitki zenginliğini değerlendirerek, bu hammadde ihtiyacı da önemli ölçüde giderilebilir.

4) Devlet eliyle ilaç fabrikaları açılmalıdır.

5) Eczacılık eğitimi bu ihtiyaçlar doğrultusunda gözden geçirilmelidir. İlaç üretimi bilgisine sahip meslek grubu olarak eczacılarımızın endüstride istihdam edilmesinin önü açılmalıdır.

6) Biyoteknolojik ilaç üretmek ve yeni ilaç molekülleri geliştirmek için AR-GE yatırımlarına önem verilmeli, özellikle ruhsatlandırılma konusunda bürokratik sorunlar aşılmalıdır. Dünya ilaç pazarında önemli bir yer edinen Çin, Hindistan gibi Asya ülkeleri ile AR-GE çalışmaları, teknoloji transferi ve hammadde temininde işbirliği arttırılmalıdır.

7) Dağıtım kooperatifleri güçlendirilmeli, üretim kooperatiflerinin kurulmasına destek verilmelidir.

8) Vatandaşın cebinden her geçe gün ilaç harcamaları için daha fazla para çıkmaktadır. Bunun önlenmesi için de Sağlık Bakanlığı ve SGK’nın bütçesi arttırılmalı ve doğru kullanılmalıdır.

9) Sağlık sistemimizin devrime ihtiyacı vardır. Piyasa değil insan odaklı yaklaşım benimsenmelidir. Devlet ve toplum eczacıları tüccar değil, sağlık danışmanı olarak görmelidir.

10) İthal ilaçlarla aynı etken maddeyi taşıyan ve yerli ilaç sanayimiz tarafından üretilen eşdeğer ilacın üretiminden hastaya sunumuna kadar hekimler ve eczacılar ortak irade koyarak yerli üretimi korumalıdır. Kamu spotları başta olmak üzere, bütün propaganda olanakları devreye sokularak eşdeğer ilacın güvenirliği hususunda toplum bilgilendirilmelidir.

11) Çağdaş Eczacılar Derneği İzmir Şubesi’nin bir çalışmasında, ilaç son kullanma tarihilerinin kısaltıldığı belirtilmektedir. Bu ilaçlar gereksiz yere çöpe atılmaktadır. Milli kayba yol açmaktadır. Çok daha uzun süre etkinliğini koruyabilen ilaçların raf ömrü ile ilgili gerekli bilimsel çalışma ve denetimleri yapılmalıdır.

12) Ekonomik kriz nedeniyle hastanın ilacının temin edilmemesi, hasta-eczacı ve hasta-hekim ilişkilerinde bozulmalara yol açabilir ve şiddet ortamını körükleyebilir. Halkımızın sağlığı kriz nedeni ile zarar görmemeli ve krizin faturası sağlık çalışanlarına kesilmemelidir. Bu nedenle toplumda krizin nedenleri ve çözümleri konusunda farkındalık yaratılmalı, ulusal ilaç politikasının uygulanabilmesi için seferberlik başlatılmalıdır.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.