“İkinci Ordu’nun” Neferleri: Öğretmenler

Türkiye’nin “aydınlanma ordusu” öğretmenlerimizin birlik, dayanışma ve mücadele günü kutlu olsun.

“Ordu” diyoruz. Çünkü bu niteleme bize ait değil. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, her konuşmasında öğretmenlerden “ikinci ordu” olarak söz etmiştir. Buradaki “ikinci” kavramı, sıralamada ikinci anlamında değil, bildiğimiz alıştığımız silahlı ordunun dışında, silahı aydınlanma olan ikinci bir ordunun varlığını vurgulamaktır.

Sakarya Savaşının en civcivli günlerinde, orduyu örgütlerken, Maarif Kongresi toplayacak kadar önem vermektedir eğitime ve öğretmenler ordusuna Atatürk…

Ulusal Kurtuluş Savaşımızdan zaferle çıkan Gazi Mustafa Kemal Paşa, hiç durmadan yeni bir savaşı başlatmış ve bu yeni savaşın ordusunu her fırsatta vurgulamıştır. Zaferden sadece 1,5 ay sonra Bursa’da öğretmenlere hitaben yaptığı konuşmada “Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve  sizin ordularınızın zaferi için sadece zemin hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacak, sürdürecek ve kesinkes başarıya ulaştıracaksınız. Ben ve tüm arkadaşlarım sarsılmaz bir inançla sizi izleyeceğiz ve karşılaşacağınız engelleri yıkacağız.” diyordu.

Yine zaferden 6 ay sonra, bir yurt gezisi sırasında 24 Kasım 1923’de Konya’da öğretmenlerle yaptığı toplantıda büyük önder şunları söyleyecekti:

“… ülkemizi, toplumumuzu, gerçek hedefine, mutluluk hedefine ulaştırmak için iki orduya gereksinim vardır. Biri vatanın yaşamını kurtaracak asker ordusu, öbürü de ulusun geleceğini yoğuran bilgi ordusu. Bu iki ordunun ikisi de değerlidir, büyüktür, verimlidir, saygındır, hangisi öbürüne yeğlenir? Kuşkusuz böyle bir seçim yapılamaz. Bu iki ordunun ikisi de yaşamsaldır.

“Yalnız, siz bilgi ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun kıymetini ve kutsallığını anlatmak için şunu söyleyeyim ki, sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp öldüğünü öğreten bir ordunun mensuplarısınız”

Büyük kurtarıcının Konya’da yaptığı bu tarihi konuşmanın üzerinden 7 ay geçtikten sonra yeni devletin adı resmen konacak ve yine bu konuşmanın üzerinden bir yıl geçmeden Türkiye Cumhuriyeti ilk büyük devrimini yapacaktı. 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat (eğitimin tekliği) yasası ile eğitim sistemimizin ve öğretmenlerimizin önünü tıkayan engeller kaldırılıp aydınlanma savaşı hız kazanacaktı.

1928 yılının ikinci yarısı genç Türkiye Cumhuriyetinin eğitim alanındaki büyük atılımları ile geçecektir. O yılın Ağustos ayında Dolmabahçe Sarayında Millet Mekteplerinin ilk nüvesi kurulacak, 1 Kasım 1928 günü Latin harfleri kabul edilerek Harf Devrimi başlatılacaktır. İşte yeni ve öğrenilmesi kolay alfabe ile birlikte Türk halkının eğitilmesi için oluşturulan Millet Mektepleri hızla yaygınlaşıyor ve 24 Kasım 1928 günü Gazi Mustafa Kemal Millet Mektepleri Başöğretmeni sıfatını kabul ediyordu.

Atatürk’ün doğumunun 100. yıldönümünde de, büyük önderin “Başöğretmen” sıfatını kabul ediş tarihi olan 24 Kasım tarihinin “aydınlanma ordusunun” birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanması kabul edildi.

Karanlığa karşı büyük bir savaş veren “aydınlanma ordusu” bu uğurda seve seve canını da verdi. Halen de can vermeye devam ediyor. İkinci ordunun üniforması altında şehit olmayı göze alan öğretmenlerimiz, sırası geldiğinde birinci ordunun üniforması altında da şehit olmayı göze alabilmişlerdir.

“Aydınlanma ordusunun” ilk büyük şehidi, Yedek-subay Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay oldu. 23 Aralık 1930 günü Menemen’de Nakşibendi tarikatı müritlerince başı kesilerek katledilen Kubilay’ın ardından Gazi Mustafa Kemal Paşa   28 Aralık’da orduya bir başsağlığı mesajı yayınladı. Atatürk mesajında,” Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyetin mefkûreci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır” diyordu.

Bu büyük kahramanın şehit olmasından 2 ay sonra, 22 Şubat 1931 tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk Konya Orduevinde yaptığı konuşmada bu konuya bir kez daha değinerek şunları söyleyecekti. “Ordudan söz etmişken bu ülkenin gerçek sahibi olan Türk ulusunun aydın evlatlarından söz etmiş oluyorum. Bu evlatlar içinde kuşkusuz yarının kahramanlarını yetiştiren eğitimcilerimiz yer almaktadır. Gerektiğinde hemen giysisini değiştirerek gereken yerde başını veren ve orduyla birlikte yürüyen öğretmen arkadaşlarımız da bunlar arasındadır.”

Mustafa Kemal Atatürk’ün bu gerçekçi tespitleri Atatürkçü geçinenlerden çok Cumhuriyet düşmanlarınca dikkate alınmıştır. Cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin Türk ordusu içinde nasıl örgütlendiğini geçen yıl 15 Temmuz darbe girişimi sırasında acı bir şekilde öğrenmiştik. 1980 sonrasında Türk ordusu içinde örgütlenmeye başlayan cemaatçiler sadece birinci ordu içinde örgütlenmediler. Cumhuriyet yıkıcıları en geniş şekilde “aydınlanma ordusu” içinde de sıkı şekilde örgütlendi. Nitekim siyasal iktidar ile cemaat arasında ilk çatışma öğretmenlerin savaş alanı olan eğitim ve dershaneler konusunda patlak verdi. Birinci ordu içindeki ihanetleri “Ergenekon” ve “Balyoz” kumpaslarından daha önce görmeye başladık. Ancak “aydınlanma ordusu” içinde hangi ihanetlerin tezgahlandığını henüz yeterince göremedik. Ancak şunu çok iyi öğrendik ki “aydınlanma ordusu” ele geçirilmeden birinci ordu ele geçirilemez.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ikinci ordusu olan “aydınlanma ordusu” kendi içindeki ihanetleri de yok ederek aydınlanma savaşından zaferle ayrılacaktır.

“Aydınlanma ordumuzun” tüm neferlerinin Öğretmenler Günü Kutlu Olsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.