“Hırsız”

Son günlerde iktidar mensupları çok kısa bir sloganla protesto ediliyor:
-Hırsız vaaar…
Başbakan, bakan ya da bir başka yetkili geçerken ortaya atılan bazı yurttaşlar, yüksek sesle bağırıyor. Ya da bir gösteri sırasında ellerinde ayakkabı kutularıyla aynı şekilde bağırıyor:
-Hırsız vaaar.
Bu slogan yurt dışına da sıçradı ve geçtiğimiz günlerde Brüksel’de de tekrarlandı. Doğrusu bir Türk hükümetinin sorumlusunun yurt dışında bu şekilde protesto edilmiş olması içimizi acıttı.
Ülkemizin yakın tarihinde pek çok yönetici hakkında eleştiri ve suçlamalar yapılmış, ancak hiç kimse bu şekilde protesto edilmemişti.
Bu ülkede tam 7 yıl başbakanlık yapan Şükrü Saracoğlu’nun “hırsız” sözcüğü üzerine şimdi unutulmuş bir anısını aktarmakta yarar var.
AKP sözcüleri her fırsatta CHP ve tek parti iktidarına saldırıyor. Ancak saldırdıkları bu dönemden öğrenmeleri gereken pek çok ders var.
“Şike davası” sonrası Fenerbahçe’nin Şükrü Saracoğlu stadının adının değiştirileceğine ilişkin düşünceler ortaya atılınca yıllar sonra yeniden Şükrü Saracoğlu tartışması başladı. Tartışma özellikle Varlık Vergisi ve “faşist” iddiaları üzerinden yürüdü. Şair ve yazar Özdemir İnce bu konuda Aydınlık Gazetesinde 15 makalelik bir seri yayınladı. Daha sonra da yine Aydınlık Gazetesinin kitap ekinde bu konuya ilişkin “Bir iftira, üç kitap” başlıklı yazı bir yayınladı.
Özdemir İnce bu yazısında 15 serilik yazısını yazma gerekçeleri ile bazı kaynaklarını anlatıyordu. İnce’nin yararlandığı kaynaklardan birsi de Gürkan Hacır tarafından yazılan “Efe Başvekil” adlı kitaptı. Daha önce dikkatimi çekmeyen bu kitabı edinip ilgiyle okudum. Kitapta Şükrü Saracoğlu’nun yaşam öyküsü romanlaştırılmıştı. Bazı olaylara ilişkin anlatım ve diyaloglar yazarın hayal gücüne bırakılsa bile önemli bir kısmı da halen yaşamakta olan tanıkların anlatımlarına dayanıyordu.
Şükrü Saracoğlu’nun hayattaki tek çocuğu Yılmaz Saracoğlu tarafından anlatıldığı anlaşılan bir diyalogda Saracoğlu’nun “hırsız” sözcüğü ile ilgili hassasiyetini öğreniyoruz.
Saracoğlu’nun 2 erkek çocuğundan Aydın ve Yılmaz delikanlılık çağlarında bir gün kazak giyme konusunda birbirleri ile şiddetli bir kavgaya tutuşur. Yılmaz kendi kazağını giyen ağabeyi Aydın’ı hırsızlıkla suçlar. Aydın da kardeşine kazağı fırlatırken “eşek” diyerek hitap eder. Çocuk kavgası o sırada evde bulunan Başbakan tarafından da duyulunca 2 kardeşi karşısına çağırır. Kardeşler kendileri açısından olayı anlatırlar. Saracoğlu 2 kardeşi dinledikten sonra onlara şu unutulmaz nasihati verir:
“Bakın çocuklar! Benim hakkımda her şey söylendi. Zalim dendi, faşist dendi, iş bilmez dendi. Aklınıza gelebilecek her şey dendi. Siyasete giren biri için de zaten bunlar normaldir. Bu tür şeyler olabilir. Bunlara hazırlıklıyımdır. Ancak bana hiçbir vakit hırsız denmedi. Bunu demeye hiç kimse cesaret edemez. Onun için siz de şaka bile olsa, kızgınlıkla bile olsa hırsız demeyin…Bakın ben Başvekil olduğum halde eşek lafına kızmıyorum. Ancak hırsızı asla kabul edemem.”
Saracoğlu 1939-1946 arasında Türkiye’nin ve dünyanın en fırtınalı döneminde Başbakanlık yaptı. Başbakanlıktan ayrıldıktan 7 yıl sonra bir kira evinde otururken öldü.
Günümüzün Başbakan’ı kendisine ayakkabı kutusu gösteren ev kadınının karakola çektirilmesine sesiz kalabiliyor. Kısa süre öncesinde bir işadamının bursu ile yurtdışında okuduğu söylenen çocuklarının bugün sahip olduğu serveti açıklayamadığı gibi, kendi servetinin kaynağını oğlunun düğününde gelen takılarla açıklayabiliyor. Üstelik Alman Başbakanına Başbakanlık maaşı ile geçinemediğini ifade edebiliyor.
Yaşadığım ülkenin yöneticilerine “hırsız” denilebilmesi içimi acıtıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.