Hangisi daha çok lazım, hekim mi imam mı?

Camilerin kapalı tutulması, imamların boşa çıkması bazı tartışmaları da beraberinde getirdi.

Yaygın medyadan Merdan Yanardağ, Sağlık Bakanlığı’nın 101 bin çalışanı olduğu halde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 130 bin personeli olmasını eleştirdi. Yanardağ, şu bakımdan haklı olabilir; son 17 yılda Diyanet ne kadar eleman istediyse aldı, ama Sağlık Bakanlığı bu şansa sahip olamadı. İktidar dini önyargılarıyla Diyanet’i her kurumun önüne geçirdi.

***

Bu eleştiri dile getirildiğinde siyasal yargılarıyla hareket eden bir grup, “Ne yani din adamı olmasın mı? Bize hem şu lazım, hem bu lazım” demeye başladı.

Oysa söylenmek istenen net…

Öğretmenlik anılarını yazarak topluma ışık tutan Mükerrem Şehitoğlu’nun benim sosyal medyadaki paylaşımımın altındaki bir cümlesi her şeyi netleştiriyor:

“Ülkenin öncelikleri belirlenirken yapılan yanlış!”

Siz İmam Hatip açma rekoru kırarsınız, ama dezenfektan ve maske üretimi için az sayıdaki meslek lisesine muhtaç kalırsınız!

Siz 105 İlahiyat Fakültesi’nden yüz binler mezun edersiniz, evde oturup dua etmek durumunda kalırlar bizim gibi…

84 Tıp Fakültesi ise ayakta kalmak için ölüm kalım savaşı verir.

Her yıl 60 bin imamı mezun ederken. Sağlık sistemine giren 9 bin hekimle hangi sağlık sorununu çözmeyi başarabilirsiniz!

***

Bu yazının dipnotu: Sağlık Bakanlığı ile Dr. Mustafa Esgin, Türkiye’de sağlık sisteminin olumlu yanlarını anlatırken 100 bin kişiye düşen yoğun bakım yatağının 40’la Avrupa’nın üzerinde olduğunu söylemişlerdi. Burada eksik olan hekim sayısı… OECD 2018 verilerine göre 100 bin kişiye düşen 186 hekimle sonuncuyuz. Hekim olmadıktan sonra yatağın olsa ne yazar?

EVDE KALDIĞINIZDA YAPACAĞINIZ İKİ ŞEY!

Evde kalanlar için iki izleme önerim var.

Biri, TRT’de yayınlanan “Ya İstiklal Ya Ölüm” dizisi…

Hayret ki, ne hayret, iktidarın borazanı, yandaş kanal haline gelen TRT son yıllarda ilk kez güzel bir belgesel diziye imza attı.

İstanbul’un işgali, özellikle Meclis-i Mebusan’ın İngilizler tarafından dağıtılmasıyla başlayan dizi, 23 Nisan’da TBMM’nin açılışına kadar devam edecek.

İlk dört bölümü yayınlandı, internet üzerinden izleyebilirsiniz.

Pazartesi akşamları yayınlanan “Ya İstiklal Ya Ölüm” dizisi, Samim Kocagöz’ün artık Milli Kurtuluş Savaşı klasikleri arasına giren “Kalpaklılar” romanından esintiler içeriyor.

Yeni okuyup bitirdiğim Samim Kocagöz’ün yapıtı İzmir’in işgaliyle başlar. Roman esas olarak Ege bölgesindeki işgali ve mücadeleyi anlatır.

Romanın bir bölümünde İstanbul’da Kuvayi Milliye’nin casusluk örgütünün faaliyetleri aktarılırken, görevden uzaklaştırılmış genç ve yakışıklı bir polisin, dönemin ihanet çetesinin lideri Sadrazaman Damat Ferit Paşa’nın Sır Katibi’nin güzel kızıyla arkadaşlığı temelinde alınan bilgilerin Ankara’ya iletilmesi öyküleştirilir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün stratejik zekasına sık sık vurgu yayılan belgesel tadındaki diziyi izlemenizi öneririm.

Hem keyifli zaman geçireceksiniz hem de millet iradesinin temsil edildiği TBMM’nin kuruluş hikayesini öğrenebileceksiniz.

***

İkinci önerim, Netflix’i olanlar için…

Onur Ünlü’nün yönetmenliğini yaptığı “İtirazım Var” filmi, polisiye tadında ama içinde pek çok konunun geçtiği bir senaryo üzerinden çekilmiş…

Camide işlenen bir cinayetle başlayan filmde, cami imamının farklı tarzı, alışa-gelmiş kalıpları kıran söylemleri ve davranışı çok ilgi çekici…

Filmi ilginç kılan bir başka yön cami hocasının söylemleri… Din-toplum ilişkilerinin yanı sıra bürokrasinin işleyinden, kamudaki rüşvet çarkına kadar pek çok konu masaya yatırılıyor.

Üstelik ucuz slogancılığa kaçmadan veriliyor mesajlar…

Mutlaka izleyin derim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.