Gümüşlerin Efendisi

Bazen binlerce kelimeye bedeldir bir fotoğraf, bazen de bir fotoğraftan binlerce kelime dökülür etrafa. Öyle anlarda o dökülenleri bir araya toplamak ve bir güzel yazı yazmaktır yazan kişinin işi. Neler söyler, neler öğretir, neler çağrıştırır, neler anlatırsa fotoğraf, hepsini inci gibi satırlara dizip, okuyucunun karşısına çıkartmaktır.
Öyle bir fotoğraftı (Gezi Uzmanı, Profesyonel Turist Rehberi, Turizm Yazarı, Radyo Belgesel Yapımcısı, Sunucu ve Eğitmen) Özge Ersu‘nun Fransa Alplerinden paylaştığı fotoğraf da.
Bileğindeki ve parmağındaki gümüş takıları sofrasındaki gümüş takımlar ile uyumlandırdığını gördüğümde gümüşün bilinen ve bilinmeyen yanlarını anlatmak istedim ben de sizlere.
Kendisinden izin isteyerek aldım o fotoğrafı yazıma kapak yaptım.

Gerek takı, gerek süs eşyası, gerekse sofralarda kullanılan gümüşün insan hayatına sihirli bir dokunuşu var aslında. Sofralara, mekânlara ve vücuda estetik bir görünüm kazandıran gümüş, bir yandan da gizli gizli insan sağlığına dokunuyor.
Gümüş tabakta, gümüş çatal kaşık bıçak eşliğinde yenilen her yemek ile birlikte ağız yoluyla düzenli olarak gümüş partikülleri gidiyor içimize. Alınan bu gümüş partikülleri vücudu 450’den fazla bakteriye ve birçok virüse karşı koruyor. Gümüş, antibakteriyel bir etkiye sahip olduğu için gümüşten çatal, kaşık, bıçak, su kabı gibi mutfak gereçleri gıdaların hijyenini sağlıyor.
Öyle ki; Roma döneminde sadece gümüş kaplarda su taşıyan askerlere savaşa gitme izni verilirmiş. Çünkü Romalılar gümüş kapların suyu temiz ve saf tuttuğunu biliyorlarmış.
Gümüşün faydaları Jül Sezar döneminden beri biliniyordu. Romalılar, küçük gümüş parçacıklarını yanıkları, kesikleri ve yaraları tedavi etmek için; Grekler ise şarabı, su ve şarap kaplarını bakterilerden temizlemek için kullanırlardı.

İlk Antibiyotik Madde 
Gümüşün ilk antibiyotik madde olduğu düşünülmektedir. Tarihte gümüş metal yaprağı bir sargı bezi olarak kullanılmıştır. Antik çağlardan bu yana gümüş yüzyıllar boyunca kültürler arasında kullanılan, sağlığa önemli faydaları olan bir element. Gümüş, enfeksiyonlarla mücadele ve soğuk algınlığı, yara iyileştirme gibi pek çok konuda güçlü bir antimikrobiyal ajan olarak kanıtlanmış bir geçmişe sahip.
Amerika’da yeni doğan çocukların gözlerinde oluşacak enfeksiyonları engellemek için, doğumdan hemen sonra gümüş içerikli göz damlaları kullanılıyor.

Çingenelerin Sırrı
14’üncü yüzyılda Avrupa’nın merkezinde çıkan veba salgını sebebiyle Avrupa nüfusunun yüzde 25’i vebadan ölmüş, çingeneler ise bu felaketten etkilenmemişlerdi. Çingenelerin tedavi amacıyla gümüşü küçük partiküllere ayırıp, açık bir damardan vücuda verdikleri biliniyordu. Partiküller kan dolaşımı sayesinde bütün vücuda yayılıp bakteri ve virüsleri yok ediyordu.
Lakin bu partiküllerin gereğinden fazla olması nedeniyle çingenelerin çoğu Argyria hastası olmuşlardı.
Çünkü gümüş, insan vücudundan kolaylıkla atılabilen bir element değil ve sürekli olarak vücutta depolanıyor. Gümüşe, gümüş tozuna ve hatta gümüş içerikli diğer kimyasal bileşiklere uzun süreli maruz kalmak, vücuttaki gümüş miktarını hızla arttırıyor. Öncelikle fark edilmeden vücudun farklı bölgelerinde, deri altında, organlarda biriken bu gümüş, tıpkı fotoğraf çekiminde kullanılan gümüşte (veya diğer metallerde) olduğu gibi, ışığa maruz kaldığında karararak renk değiştiriyor. Bunun sonucunda gümüşe fazla maruz kalmış kişi, mor veya mavi bir renk almaya başlıyor. Bu durum tıp biliminde “Argyria-Arjiri” olarak bilinir.
Neyse ki sağlık örgütleri arjiriyi sadece “kozmetik bir problem” olarak tanımlıyorlar. Gümüşün vücudumuz için yüksek zehirleyicilik (toksisite) oranına sahip bir metal olmadığını; bu yüzden bu şekilde renk değişimine sebep olacak miktardaki gümüş birikiminin bile başka bir hastalığa sebep olmadığını söylüyorlar.

Ağzında Gümüş Kaşık İle Doğmak
Bilirsiniz, bu deyim şanslı doğan kişiler için kullanılır. Deyimin altında yine gümüş ve sağlık yatar. Eski zamanlarda doktorlar gümüşün faydalarını biliyorlar ve hastalarına eğer sağlıklı olmak istiyorlarsa gümüş tabaklarda ve gümüş çatal bıçak kaşık kullanarak yemek yemelerini tavsiye ediyorlardı. Bu dönemde insanlar bebeklerine emmeleri için gümüş kaşık vermeye başladılar. Tabi bunu ancak zengin aileler yapabiliyordu. “Ağzında gümüş kaşıkla doğmak deyimi” de işte buradan geliyor.

Gümüşler ve Hazineler
2018’in ocak ayında, M.S. 958 ile M.S. 986 yılları arasında hüküm süren efsanevi Danimarka Kralı ‘Mavi Diş Harald’a ait bir hazine bulundu. Hazinede örgülü bileklikler, inciler, broşlar, Viking tanrısı Thor’un çekici şeklinde bir takı, yüzükler ve 600 kadar gümüş sikke bulunuyor.
O dönemlerde kiliseden olsun, kralların tahtının altındaki hazine sandıklarından olsun çok miktarda gümüşe zorla el konuldu ve bu esnada çok kan döküldü. Gümüş önemliydi ve kimin daha çok gümüşü varsa o daha zengin ve daha güçlüydü.
Bir hazine de Atlantik’ten çıktı. İngiliz dalgıçlar 25 Eylül 2013 tarihinde, Atlantik Okyanusu’ndan toplam değeri yaklaşık 50 milyon euro olan gümüş hazine çıkardılar. 1942 yılında bir Nazi denizaltısının batırdığı “SS City of Cairo” adlı gemideki hazine, denizin 5 bin 150 metre derinliğinden çıkarıldı. Focus dergisinin haberine göre hazine 100 ton gümüş sikkeden oluşuyor.

Gümüş nerelerde kullanılır?
Gümüş genel olarak; fotoğraf endüstrisi, elektronik parçalar, bozuk para üretimi, süs eşyası ve takılar, alaşımlar ve dişçilik endüstrisinde kullanılır. Ayrıca yapay yağmur yağdırmak için yağmur bombası yapımında (gümüş iyodür), ayna sırlarının yapımında, pil yapımında ve bilgisayar röle kontaklarında kullanılmaktadır. Geçmiş zamanda elektriği iyi iletmesinden dolayı ve tel haline kolay getirilebildiği için elektrik teli olarak da kullanılmaktaydı. Fakat doğada nadir bulunması ve değerli bir element olmasından dolayı artık bu amaçla kullanılmamaktadır.

Gümüşlerinizi Çıkartın
Gümüş çatal bıçak takımları ve gümüş tabaklar sadece bir zenginlik göstergesi olarak algılanırsa, misafirden misafire ortaya çıkartılan, geri kalan zamanlarda da kararmasın diye özel kılıflarında saklanan gösteriş malzemeleri olmaktan öteye gidemezler.
Eğer evinizde gümüş malzemeleriniz varsa, bu yazıyı okuduktan sonra her sofrada, her öğünde kullanacaksınızdır artık değil mi? Çıkartın onları karanlık dolaplardan, nefes alsınlar ve size hayat versinler.

Gümüş Yoksa Ceviz Var
İçerisinde beyin sağlığı için faydalı olan gümüş iyonları barındıran tek besin ceviz. Sandıktaki gümüş hazinesi gibi, kapalı bir sandık içindeki hazineye benzer ceviz. Pek çok hastalığa karşı koruyucudur. Her gün 5 adet tüketmekte büyük fayda vardır.

Fotoğraftan Yazıya
Dedim ya bir fotoğraf bazen size binlerce kelime yazdırabilir diye.
Bugün de bu fotoğraf vesilesi ile altından sonra gelen, altından daha sert, bakırdan daha yumuşak, sünekliği ve dövülebilirliği bakımından altından sonra ikinci sırada bir element olan gümüşü anlattım sizlere.
Gümüş hakkında onlarca yazı okurken dünyada en zengin gümüş yataklarının dalma-batma zonlarından oluşmuş volkanizma sonucunda meydana geldiğini, Kuzey ve Güney Amerika’nın batı kıyıları boyunca uzanan yatakların dünya üretiminin yaklaşık %60’ını verdiğini öğrendim.
Gümüş dünyaya nereden geldi diye düşündüm sonra.
Astronomy&Astrophysics dergisinde yayımlanan bir makalede, ağır elementlerin evrendeki kökenlerinin araştırılmasında Dr. Camilia Hansen’in, gümüşün sadece belirli türdeki yıldızların patlaması sonucu oluşabileceğini ortaya koyduğunu gördüm. Gümüşü derinlerde ararken göklere çıkmıştım.

Yıldız tozlarıyız biz dünyaya savrulan dedim sonra kendime yine.
Sevdiğim gümüş yüzüklerim bir başka parlıyordu şimdi artık bana.
Ah, parmaklarımın bir bildiği varmış demek ki…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.