Görünen köy kılavuz ister mi?

Spor; müzik gibi, resim gibi evrensel değerdir. Dünya uluslarını yakınlaştıran, kitleleri kucaklaştıran dostluktur, barışa ivme kazandıran alt yapıdır. Kısaca sağlıklı yaşamdır. Futbol ise bu bütünün, ekonomik boyutunu oluşturan endüstridir. Uluslar arası tekel ve yaptırımı yüksek bir güçtür.

Türkiye'nin 2020 Olimpiyatlarından elenmesinin nedenlerini bu fotoğrafa bakarak yaparsak daha iyi değerlendirebiliriz. 

1896'da Atina'da başlayan Olimpiyatların, bu güne değin Ortadoğu ülkelerinde düzenlendiğini hiç gördünüz mü? Adaylığı bile kabul görmeyen buralarda bundan sonra Olimpiyat yapılabileceğini düşünebilir misiniz?

Olası değil.

Olimpiyat düzenlemeleri, kendi akışı içinde 117 yıldır sürüp gidiyor. Kurallar hiç değişmiyor. Kalkınmış, çağdaşlığı yakalamış, demokratik ülkelere bakılıyor. Anlayacağınız elmayla armut karıştırılmıyor. 

Yüzünü Osmanlı'ya dönmüş, demokrasinin d'si kalmamış bir ülkeye Olimpiyat yaptırırlar mı? Bu kafayla 117 yıl daha geçse Olimpiyat alamayız.

Amerika ve Avrupa patentli “Derin devlet” istemediği sürece daha çok hayal kurarız.

Ne diyor New York Times? “Türkiye'de otokratik yapı anlayışı egemen.” Otokratik yapıya bakalım: “Yasama, yürütme, yargı güçlerini kişi ya da kişiler kullanır. Otokratik devlette yönetici ya da yöneticiler, kararları yukarıdan alırlar ve halka dayatırlar. Halkın yönetime katılma yetkisi ve hakkı yoktur.” 

Kim söyletiyor bunları? Uluslar arası derin lobi.

Gençlik ve Spor Bakanının dediği gibi kimse kına yakmıyor.

Dünya biliyor ki, Türkiye Olimpiyatları hak etmiyor.

Şiddet, şike, doping unutuluyor!

Milli takımın başına getirilen Fatih Terim'in Galatasaray'dan uzaklaştırılması hala tartışılıyor. Öyle hararetli bir tartışma ki, sormayın gitsin.

Ülkede otokratik düzen kaygısı yaşandığı görmezden gelinirken, olayı olabildiğince abartarak yorum yapanlar Aysan'la, Terim'e şirin görünme yarışı içinde. 

Görsel ve yazılı spor medyasında gündem hep aynı. Can sıkıcı tartışmalar bitmek bilmiyor.

Neymiş efendim, “Kovmak gibi uzaklaştırmak, etik değilmiş. Fatih Terim, Dünyanın sayılı antrenörlerindenmiş.” Ünal Aysal, Terim için, “O bizim elemanımız, haddini bilmeli” demiş. “Fatih Terim, Aysal'ın telefonlarına çıkmamış. çok ayıpmış…” İzleyiciler için sanki çok önemli. 

Cümlelerin sonu genellikle ama ile bitiyor. Ama ile bittiği için tabi ki kıvırcık çıkıyor. İçi boş konuşmalar, pişirilip, pişirilip ekranlara getiriliyor.

Aysal'ın, Terim'e: “Elemanımız” demesi, Terim'in, Aysal'ın telefonuna yanıt vermemesi, doğrusu hiç ilgimi çekmiyor. Spor kamuoyunun da pek ilgilendiğini sanmıyorum.

Oysa konuşulması gereken, sporu ve spor kültürünü boğazlayan şiddet, şike ve doping olmalıdır. Sporun okullara taşınması ve eğitimin bir parçası olduğu sık, sık vurgulanmalıdır.

Yorum yapılacaksa, öncelikle bunlar ele alınmalıdır. Terim, şikeyi, şiddeti, dopingi mi önledi? 

Terim konuşulacaksa, Galatasaray'a nereden, nasıl geldiği ve neler yaptığı atlanmamalıdır. On bir yıl futbol oynadığı ve kaptanlığını da yaptığı süreç içinde takımının hiç şampiyon olamamasının nedenleri araştırılmalıdır. Ankaragücü, Göztepe ve Milan'ı çalıştırırken neden ayrıldı? buralara açıklık getirilmelidir. Galatasaray dört yıl üst, üste şampiyon olurken, yaratılan penaltılar ve golsüz biten karşılaşmaların bir çoğunun yüz dakikaya kadar uzatıldığı hatırlanmalıdır. 2002/2004 arasındaki Galatasaray macerası kapatılmamalıdır.

16 Kasım 2005'teki 4-2'lik olaylı Türkiye-İsviçre karşılaşmasını hiç unutamam. Milli Takım Teknik Drektörü Fatih Terim, Dünya televizyonları önünde, maç içindeki oyuncusuna, rakip takımın 6 numarasını göstererek sakatlamasını istedi. Öyle de oldu. Karşılaşma sonunda ortalık karıştı. Bu arada Terim sıvıştı. Sıvışırken de, yangının içine Yardımcısı Mehmet Özdilek'i itekledi. Terim'in bu centilmenlikleri (!) neden konuşulmuyor?

Sözde spor yorumcuları, at gözlüklerini çıkarmalı ve adam gibi duruş sergilemelidir.

Geçen yıl dokuz maç ceza aldığı Galatasaray-Mersin karşılaşmasından sonra ekranların karşısına geçen Terim'in önüne geleni tehdit etmesi yenilir, yutulur mu? Şiddeti özendirmiyor mu? Bundan toplumun büyük bölümünün olumsuz yönde etkilenmediğini söyleyebilir misiniz?

Fatih Terim'in futbolculuk dönemindeki hırçınlığı biliniyor. Hemen, hemen her maçta kart görüyordu. Olaysız sonuçlandırdığı karşılaşma yok denecek kadar azdır. Arşivlere bakıldığında, birçok karşılaşma sonunda götürüldüğü emniyet müdürlüklerinde ifade vermek durumunda kaldığı ortadadır.

Terim'in beden diline bakıldığında, ne söylemek ve ne yapmak istediği açıkça anlaşılıyor. Terim gerçeği elbette yok sayılmamalı, ancak gereğinden fazla da abartılmamalıdır.

Sporun spordan ibaret kalmadığı unutulmamalıdır.

Bu düşünceler içinde tüm okuyucuların Kurban Bayramını içtenlikle kutlarım.  

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.