Ganimet paylaşımı…

Şiddet ve macera filmlerinin en önemli konusu büyük soygunlardır. Çoğunlukla bir bankanın kasası ya da mücevher kasası şeytanca bir planla soyulur. Her şey en ince ayrıntısına kadar planlanır. Defalarca prova yapılır. En küçük bir hatanın sonuçları önceden bilinmektedir.

Sonunda büyük gün gelir. Soygun sırasında beklenmedik aksaklıklar olsa bile sonuçta hedefe ulaşılır. Geride en küçük bir iz kalmamış soygun gerçekleşmiştir. Polis teşkilatı, yetkililer şaşkındır. Bir yandan soyulanlar, bir yandan basın, bir yandan halk yetkililer üzerinde baskı kurmaktadır. Bütün bunlara karşın netice alınamaz.

Ortalık yatıştıktan sonra soygunu yapanlar bir araya gelir. Şimdi sırada ganimet paylaşımı vardır. Ancak hırsın sonu yoktur. Çetenin içinden biri ya da bir kaçı payını artırmanın yolu olarak bazılarının devreden çıkarılması gerektiğini düşünmektedir. Sonuçta silahlar patlar. Ölenler, yaralananlar, tedavi için sağlık kuruluşlarına başvuranlar olur.

Polisin umutlarının tükendiği bir anda soyguncular yakayı ele verir. Ya da ölürler. İzlediğimiz soygun filmlerinin çoğunda kaçınılmaz son böyledir.

Gerçek yaşamda da buna benzer pek çok olayla karşılaşırız. Soyulan ile de banka değildir. Ganimet ille de para ya da mücevher değildir. Bunlar arkadan gelecektir.

Ganimet bazen dağıtılacak kadrolar, yapılacak ihaleler, alınacak krediler, teşvikler, yasa dışı yatırımlar, yani her alanda yağmadır. Para bu işlemden sonra gelecektir.

Yapılan soyguna ilişkin haberler, söylentiler dolaşsa bile, ya delil-tanık yoktur. Ya da yakalayacak polis-savcı yoktur. Geniş halk yığınları artık umutlarını yitirip bu soygun düzeninin sonsuza kadar böyle gideceğini düşündükleri sırada soygunu yapanlar arasında ganimet paylaşımı konusunda tartışma çıkar.

Umutların en tükendiği anda bütün çirkinlikler kanıtlarıyla ortaya dökülür. Ülkemiz 60 yıldır buna benzer olayları defalarca yaşadı. Öyle günler gördük ki bu olayları görmezden gelenler sonunda kahraman polis pozlarında yeni roller üstlendiler.

Son günlerde dershane kavgası adıyla başlayan tartışmalarda da benzer bir durumu yaşıyoruz. Her gün şok edici yeni bir belge gazete sayfalarını kaplıyor. En yetkili ağızlardan “ne istediler de vermedik”, “emniyeti onlara bağladık”, “hocaefendiyi biz kurtardık”, “alınan kararları uygulamadık” benzeri açıklamalarla karşılaşıyoruz. 

Şimdi filmin sonunu bekliyoruz. Vurgun düzeninin elemanları  mı birbirini ortadan kaldıracak? Bir kahraman savcı mı çıkacak? Yoksa halk duruma el mi koyacak?

Göreceğiz. Tarihin tekerleği duraklasa bile hiçbir zaman geriye dönmemiştir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.