Füze Çin’de de olsa…

Türkiye'nin satın alacağı uzun menzilli füze sistemi ortalığı karıştırdı. Zaten düşüşe geçen AKP iktidarının ABD tarafından da sert bir şekilde eleştirilmeye başlanmasının en önemli nedeninin füze ihalesi konusunda Çin Halk Cumhuriyetinin tercih edilmesi gösteriliyor.

İkinci Paylaşım savaşı sonrası, özellikle de Türkiye'nin NATO sistemine bağlanması sonucu bütün savunma ve silah sistemimiz Batı'ya bağımlı hale getirildi. Bu uğurda Kırıkkale Silah Fabrikamız bile yok edildi. Bu değerli tesisimizde yakın zamanlarda sabotaj kokan patlama ve yangınlar meydana geldi.

Bir ülke teknoloji üretemez hale geldiğinde bütün alanlarda teknolojiyi üreten ülkenin standartlarını kabul eder. Kendi standardını bir kez kabul ettiren ülke aynı ürünü başkasının satmasına izin vermeden defalarca satar. Ailenizin üyelerinin kullandığı cep telefonlarının hiçbir tanesinin adaptörü bir birine uymaz. Her seferinde yenisini size satar.

Askeri alanda ise teknoloji dayatması siyasi dayatma ile gelir.

Kıbrıs'a 1974 yılında yapılan müdahaleden sonra başlatılan silah ambargosu sonrası askeri fabrikalarımız pek çok ürünü kendisi üretmeye başladı. 12 Eylül darbecilerinin Yunanistan'ın NATO'ya dönmesine izin vermesi sonucu ülkemize uygulanan silah ambargosu kaldırıldı. Tek koşul askeri fabrikalarımızda yerli teçhizat üretimine son verilmesi ve kalıpların kırılması oldu. Sivil işçiler göz yaşları içinde kalıpları kırdılar.

Türkiye şimdi bir füze savunma sistemine sahip olmak istiyor. Bu sistem diğer askeri sistemlerden tamamen bağımsız olsa bile NATO standartlarına uygun olmadığı gerekçesiyle Çin Halk Cumhuriyeti'nin verdiği en uygun teklif kıyamet kopardı. Füzelerin Çin'den alınacak olmasına CHP içinden bile tepki geldi. Konuyla ilgili haberleri yapan basın organları sadece NATO standartları konusunu öne çıkarttılar. Oysa Çin Halk Cumhuriyetinin teklifi hem 1 Milyar dolardan daha fazla ucuzdu, hem de teknolojisini de vererek önce birlikte üretim, daha sonra bağımsız yapabilmemiz şansını yaratıyordu.

CHP içinde konuya sağduyulu yaklaşanlar da vardı. Eski ABD Büyükelçisi ve CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ Füze sisteminin Çin'den alınmasının getireceği avantajlar konusunda Sözcü gazetesi yazarı Uğur Dündar'a şunları söylüyor:

“Sa­vun­ma Sa­na­yi Müs­te­şar­lı­ğı (SSM) ta­ra­fın­dan ya­pı­lan açık­la­ma­lar­dan, Çin fir­ma­sı ta­ra­fın­dan üre­ti­len FD-2000 yük­sek ir­ti­fa fü­ze-sa­var sis­te­mi­nin,

1) Ha­re­kat ih­ti­ya­cı, ya­ni gö­re­vi ye­ri­ne ge­tir­me ye­te­ne­ği,

2) Sa­na­yi­mi­ze sağ­la­ya­ca­ğı ka­tı­lım ora­nı ve tek­no­lo­ji trans­fe­ri ile,

3) Ma­li­yet açı­la­rın­dan, iha­le­ye gi­ren Fran­sa-İtal­ya or­tak­lı­ğı Eu­ro­sam ve AB­D'­li Ray­te­on fir­ma­la­rı ta­ra­fın­dan üre­ti­len sis­tem­le­re na­za­ran da­ha avan­taj­lı ol­du­ğu an­la­şı­lı­yor.

SSM'­nın açık­la­ma­la­rı ay­rı­ca, Çin tek­li­fi­nin esas ca­zi­be­si­nin “sis­te­min or­tak­la­şa üre­til­me­si ve tek­no­lo­ji trans­fe­ri­nin yük­sek oran­da ol­ma­sın­da­n” kay­nak­lan­dı­ğı­nı or­ta­ya ko­yu­yor.

Baş­ta ABD ol­mak üze­re Ba­tı­lı dev­let­ler bu­gü­ne ka­dar Tür­ki­ye­'ye si­lah tek­no­lo­ji­si trans­fe­ri ko­nu­sun­da son de­re­ce ha­sis dav­ran­mış­lar­dır. Bu­nun üç ne­de­ni var­dır. Bi­rin­ci­si, Tür­ki­ye­'ye tek ba­şı­na (1974 Kıb­rıs ha­re­kâ­tı gi­bi), ya­ni ken­di­le­ri­ne muh­taç ol­ma­dan, ha­re­kât ya­pa­bil­me ka­bi­li­ye­ti ka­zan­dır­ma­mak­tır. İkin­ci­si, Tür­ki­ye­'nin kon­trol­le­rin­den çık­ma­sı ih­ti­ma­li­ni ön­le­mek­tir. Üçün­cü­sü de, ha­va kuv­vet­le­ri ve uzay tek­no­lo­ji­le­ri açı­sın­dan Or­ta­do­ğu­'da hiç­bir dev­le­tin İs­ra­il'­den da­ha güç­lü ol­ma­ma­sı­ gerektiğidir. Bu ba­kım­dan Eu­ro­sam ve Ray­te­on'­un Tür­ki­ye­'ye or­tak üre­tim öner­me­le­ri bek­le­ne­mez.”

Elekdağ'ın da açıkladığı gibi esas sorun bizim gibi bir ülkenin Batı sisteminin boyunduruğuna girmeksizin bir silah üretme teknolojisine sahip olması, üstelik bunu Çin ile birlikte yapacak olma ihtimalidir.

Türkiye 2 haftadır bu konuyu tartışıyor. AKP iktidarı bu ihaleyi Çin'e verme cesaretini gösterebilirse ABD ile tarihi bir kopuşu yaşayacak. Esas sorun AKP'nin bu cesaretinin olup olmadığı ve ABD'nin buna sessiz kalıp kalmayacağıdır. AKP şimdilik ABD'nin Skorsky firmasına 2,5 milyar dolarlık bir ihale vererek ortalığı yatıştırmaya çabalıyor.

ABD bu manevraları yutar mı? Son dönemde ABD basınında yer alan AKP eleştirileri AKP iktidarının sonunu getirir mi?

Böyle bir nedenle düşecek AKP iktidarı sonucunda da gelecek iktidar yine ABD tarafından tayin edilmek istenmeyecek mi?

Bu soruların yanıtları önümüzdeki günlerde yükselecek halk mücadelesi ile belirlenecek.

“Referansımız İslâmdır” diyen AKP iktidarı “İlim Çin'de de olsa alın” diyen Hz. Muhammed'in hadisine uymaya cesaret edip Çin'den Füze ilmini alabilecek mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.