Eşek Sudan Gelinceye Kadar

Bu tabir nereden geliyor acaba diye merak ettim bugünlerde.
Birkaç “tık” tan sonra da buldum tabii ki.
Okuyalım bakalım bu cümlenin öyküsü neymiş, ne değilmiş…
****
“Balkan Harbi sıralarında cephedeki askerî birliklerin su ihtiyacını her bölüğün saka neferleri temin edermiş. O zamanlar Mekkare katırlarından başka, adına Karanfil Kolu denilen, eşekli nakliye kolları da varmış. Her bölüğe de bir eşek tahsis edilmiş. Saka neferleri bu eşeklere yükledikleri fıçılarla ordugâha en yakın bir pınardan bölüklerine su taşırlarmış.
Bölüklerden birinin saka neferi çok saf ve çok tembelmiş. Bir gün pınar başında yatmış uyumuş. Eşek de çimenler üzerinde otlarken uzaklara gitmiş. Uyandığı zaman akşam olmak üzereymiş. Eşeği aramış bulamamış. Koşarak bölüğe gelmiş. Susuzluktan kıvranan bölüğün çavuş ve onbaşıları sakayı yakaladıkları gibi bölük komutanının karşısına çıkarmışlar.
Çok sert ve aksi bir adam olan komutan saka neferini sorguya çekmiş. Neticede uyuduğunu ve eşeği kaçırdığını öğrenince hemen etrafa atlılar çıkartıp eşeği aratmaya göndermiş. Sakayı da çadırın direğine bağlayıp başlamış dayak atmaya. Can acısı ile avaz avaz bağıran saka :
“Aman kumandanım, ölüyorum, bir daha uyumayacağım, bağışla” diye bağırdıkça komutan:
“Acele etme, daha eşek bulunmadı.Eşek sudan gelinceye kadar dayak yiyeceksin. Yiyeceksin ki, bir daha eşeğine sahip olup, muharebe yerinde, vazife başında uyumayacaksın” demiş…
****
İzmir Karabağlar Karakolu’nda zevkle dövülen kadının görüntülerini izlerken bu tabirle birlikte daha neler neler geldi aklıma bir bilseniz.
İş kamera kayıtlarının incelenmesi raddesine gelmemiş olsa eşek sudan gelinceye kadar dayak yiyen o kadın, bütün yaşadıklarının üzerine bir de polis elbisesine zarar vermekten 6.5 yıl hapis yatacakmış.
Dayakçı polislere 1.5 yıl, polise direnmeye çalışan kadına 6.5 yıl.
Pes!
Şikayetçi olan kadın için de neredeyse “Esas bu kadın tek başına hepimize saldırdı. Biz üç erkek polise etmediğini bırakmadı” demişler. Bu arada kadının garson değil de konsomatris olduğu imalarını da araya sıkıştırmışlar.
Yani bu kadın zaten değersiz ve ahlâksız bir insan, o yüzden de her şeye müstahak demeye getiriliyor…
Öyle olsa da olmasa da bu durum çöp gibi bir kadını yerden yere atmakla, yüzünü defalarca tokatlamakla, sırtına binip kollarını kelepçelemekle mi neticelenmelidir?
Kendinden güçsüz ve savunmasız ve üstüne üstlük bir de suçsuz bir insana nasıl böyle davranılabilir? Nasıl her şey bu kadar kişisel bir hırsa dönüşebilir? Nasıl öfke bu kadar kontrolden çıkabilir? Nasıl bir insanın içi bu kadar büyük bir hınçla dolu olabilir?
İşin ilginci; iki güçlü kuvvetli erkek polis küçücük odada sıkıştırdıkları kadına Allah yarattı demeden vuruyorken, yaşı biraz daha büyükçe olan kır saçlı ve resmi giysili polis gayet duyarsızca etrafta dolaşabiliyor. Cep telefonuyla konuşabiliyor.
Galiba bu dayak onun için o kadar sıradan, o kadar rutin…
Kanımca bazı insanlar mesleklerinin kendilerine sağladığı gücü kendi öz kişilikleriyle biraz fazla özdeşleştiriyorlar. Böylece de amaçlarının dışına taşıyorlar…
Bu arada polislerin kendilerini aklama girişimleri doktor raporuyla da destekleniyor. Nasıl oluyorsa oluyor ve “darp edilmemiştir” raporu da dosyaya ekleniyor.
Neyse ki sonunda kamera kayıtları devreye giriyor ve her şey gün yüzüne çıkıyor.
****
Bandırma’da yaşayan bir başka kadın ise “aşk”ına karşılık vermediği evli bir erkek tarafından kezzaplı saldırıya uğruyor. Yaralanan kadın polise giderek şikayetçi oluyor.
Daha önce de yaralama olayına karıştığı öğrenilen erkek, çıkartıldığı adli makamlarca “Kasten adam yaralamak” suçundan işlem yapılarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor.
Şimdi;
Adlî makama çıkartılana kadar acaba o erkeğe de karakolda eşek sudan gelinceye kadar dayak atılmış mıdır?
Yok, yanlış anlamayın, atılsın demedim.
Benimkisi sadece basit bir merak…
Tutuksuz yargılanacağına göre bu erkek bundan sonraki eylemini hangi suç aletiyle ve hangi derecede yapacaktır?
Sonu cinayete dayanana kadar her ne yaparsa yapsın her seferinde serbest bırakılıp, etrafta serseri mayın gibi dolaşmasına müsaade edilecek midir?
Son olarak şiddet meraklısı erkekler için iyi bir haberim var:
Mor Çatı ve 17 kadın örgütünün 25 Kasım Uluslararası Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle hazırladığı kamu spotları RTÜK tarafından “toplumsal cinsiyet eşitliğine” aykırı bulunarak engellendi. Gerekçe olarak da kadına karşı şiddet toplumsal bir sorun değilmiş gibi “genellemeler” içermesi gösterildi.
Sayın “asabi beyler”,
Yolunuz açık, şamarınız kavi olsun!!!
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.