Erden Eruç ile Barışa Yolculuk’a siz de katılın

Bursalı AKTAŞ Holding’in ana sponsorluğunda “KaslaGit” sloganıyla dünyayı dolanan ve “Kendi gücüyle devrialemi başarmış ilk kişi” olarak 2014 Guinness Dünya Rekorları kitabına giren Erden Eruç’u ilk yazılarımdan birinde anlatmıştım dilim döndüğünce.
Yazımın ardından sosyal medya üzerinden sürdü kendisiyle ahbaplığımız.
Eruç’un sosyal medyadaki paylaşımları Çanakkale Zaferinin 100. yıldönümüne ithafen adını Barışa Yolculuk koyduğu yeni bir projeyi müjdeliyordu.
Sıkı antremanlar yaparken görüyordum kendisini. Hazırlıklar başlamıştı demek.
Daha sonraysa birden ortaya çıkan sakatlık ve projenin ertelendiği duyurusu…
Merağımdan (malum) öğrenmek istedim neler oldu da proje ertelendi diye.
Erden Bey ile saatini tutturabildiğimiz bir gün Skype üzerinden yaptık görüşmemizi.
Merhabalaşma ve hal hatır soruşmadan sonra ben yeni proje ile ilgili aklıma takılanları sordum, o da anlattı uzun uzun.

Belinizde, omurlarda mı sıkıntı oldu?
Evet, Haziran başında New York’tan denize açılıp Gelibolu’ya dogru mücadele edecek, 100’ncü yıl törenlerine yetişecektim. L4-L5 diski fıtık yapmış, çıkamadım. Bunun benim güreş ve judo yıllarımdan kalan eski bir hasar olduğunu düşünüyorum. Yolculuklarım sırasında 2004 ve 2009’da da ağrı yapmış, dinlendirince geçmişti. Zamanında doğru teşhis konmayınca 30 Nisan’da belimi zorlayan gereksizce ağır bir idmana girdim. Gerek yoktu o kadar ağır idmana. Nüksedeceğini bilseydim yapmazdım.
22 Mayıs günkü MRI ile teşhis konuldu. 29 Mayıs’ta iğne yapıldı ve yatıştı ağrılar. İki ay dinlendim ve artık toparlanmaktayım. Eşim ve ben köpeğimizle birlikte koşulara çıkmaya başladık. Ağırlık idmanlarına tekrar başladım. Bunun yanında bisiklete binip pedal basacağım. Giderek idmanlarımın dozunu artırırken temkinli ve akıllı olacağım. Yeniden forma gireceğim.
Teknem denize açılmaya hazırdı aslında, aksilik oldu. Şimdi denize açılamam, artık kasırga mevsimi başladı. Mevsimler çok önemli, dolayısıyla çıkışımı mecburen gelecek seneye erteledim.

Devrialemde kullandığınız eski tekne mi, yoksa yeni tekne mi?
Devrialemde kullandığım aynı kontrplak tekne. Bütçede yeni elyaf bir tekne alacak para yok. Şu anda benim devrialemden kalan bütçe açığım 250 bin dolar civarında. Onun üzerine yeni projemin hazırlık masrafları da bindirdi. New York-Gelibolu projesi için henüz sponsor bulamadık. Ben bu projeyi bir AKUT sporcusu  olarak yapacağım. AKUT’tan arkadaşlar sponsor bulmak için çalışıyorlar. Konuyu açtılar birkaç şirkete. Araya benim sakatlık girince biraz duraladık.

Projenizi dünyaya nasıl duyuracaksınız?
www.barisayolculuk.com diye bir site adresi aldık. İngilizcesini de hazırlayıp tanıtımı bu siteler aracılığıyla yapacağız. Düzenli basın bildirilerimiz olacaktır. Sosyal medyayı verimli bir şekilde kullanıp takipçi sayısını artırmalıyız. AKUT’un yolculuğumu bir bağış kampanyası ile destekleyebilmesi için izin alınması gerekiyordu, AKUT onu almış. Böylece genel yardım derlemek daha kolay olacak. Böyle girişimler var. Umarım takipçi sayımız artınca hem yolculuğun masraflarını karşılayabileceğiz, hem de AKUT’a malzeme alımı için kaynak oluşturacağız.

Yolculuğun meblağı yaklaşık ne kadar tutacaktır?
İlk mütevazi bütçemi 78 bin dolar diye tahmin etmiştim. Hazırlık dönemindeki harcamalar ve daha önce öngöremediğim harcama kalemlerini da dahil edince 130 bin dolar civarında bir rakam oluştu.
Ben teknede üç bayrak taşımayı önermiştim. Çanakkale Muhabereleri’nin 100. Yıl dönümünde, önce bizim 18 Mart’taki Çanakkale Zaferi, ardından 25 Nisan Anzak Günü olmak üzere her iki törene de katılabilecek şekilde Çanakkale’de olayım diye planlamıştım.
Bu tarihler savaşın başlama tarihleri. Savaş aslında Aralık 1915’e kadar sürdü.
Sakatlık nedeniyle projeyi bir sene erteleyince zaman kazandım, bu sayede tanıtım ve finansman konularında ilerleme kaydedip ikinci bir kürekçi ile denize açılmak gibi fikirleri değerlendirebileceğiz. Önümüzdeki Mayıs ayında denize açılırsam savaşla aynı aylarda denizde olacağım. Böylece ben denizde mücadele ederken bir yandan da 100 yıl önce savaşta neler olmuş anlatabileceğim. Ardından 101. Yıl dönümü törenlerine yetişeceğim.

Yolculuk yaklaşık ne kadar sürecek?
Mayıs’ta New York’tan denize açılsam, Ağustos sonunda Portekiz’e varırım. Cebelitarık’tan girip doğuya doğru ilerlemek Kasım ayından itibaren olacak.

Orada bekleyeceksiniz o zaman.
Tekneyi karaya alıp mevsim rüzgarlarını beklemem lazım. Ondan sonra rüzgar elverdikçe doğuya doğru hamleler yapacağım. İtalya’nın etrafını dolanıp, Korint Kanalı’ndan Ege Denizi’ne girmem gerekecek. Ege’ye girişim Ocak ayında olur diye düşünüyorum. Kış ayında Ege’de güneyden lodos estiği olur. Niyetim ya lodosla birlikte ya da durgun dönemleri değerlendirerek kuzeye doğru ilerleyip Gökçeada’ya ulaşmak ve orada zamanı gelince törenlere katılacak şekilde düzen almak.

Ege’ye ulaşınca Yunanistan sahilinden mi ilerleyeceksiniz?
Ege’de doğru karşıya Türkiye’ye mi geçerim bilmiyorum. Bu biraz da Yunanistan’daki bürokrasi ve sahil güvenliğin tutumuna bağlı. Yunan kıyıları boyunca dolanıp Gökçeada’ya ulaşmak daha kolay olur diye tahmin ediyorum. Duruma göre bir an evvel Ege Denizi’nde karşıya geçip Türkiye’ye varmak, ondan sonra kuzeye çıkmak da düşünülebilir. Mümkün müdür, bilemiyorum.

Karaya çıktığınız zamanlarda devrialemdeki gibi çocuklarla buluşacak mısınız?
Elbette. Yolculuğum sırasında hem İngilizce hem Türkçe iki ayrı siteden paylaşım sürecek. Uydu telefonuyla okullara erişmem düşünülebilir. Uğradığımız ülkelerde bütün bunları anlatacağız. Avustralya ve Yeni Zelanda’da Canakkale’de karaya çıktıkları 25 Nisan, Anzak Günü olarak kutlanır, oralarda bu yıl dönümleri çok önemli. Bu üç ülke için (Türkiye dahil) Çanakkale bir uyanış.

Onlar da sizi takip edecekler mi? Onlar Çanakkale’yi çok önemsiyorlar.
Bizden daha çok önemsediklerini iddia edebilirim. Sahip çıktıklarını da söyleyebilirim. Eğer ki bu projeyi bir Avustralyalı kürekçi yapıyor olsaydı ilgi çok daha farklı olurdu.

Avustralyalı bir sponsor mu bulsak… (gülüşmeler)
Avustralyalı bir kürekçi alsam yanıma herhalde bu işi daha kolayca çözeriz.

Proje daha anlam kazanıp daha globalleşir mi bu sayede?
Düşündüğüm konulardan birisi de bu. Hem böylece geçişi garantiye almış oluruz, zira iki kürekçinin başarı şansı daha yüksektir. En azından uyku düzeni ve uyku esnasında teknenin yönlendirilmesi sorunu çözülmüş olur. Bilhassa Akdeniz’de trafiğin daha arttığı ve rüzgarın değişken olduğu bir ortamda iki kürekçi kesinlikle faydalı olur. Ancak önceden denenmemiş ekiplerle bu iş yapılmaz. İki kişi olduğu zaman geçinme söz konusu. Teknem ufak ve yaşam alanı çok dar. Zor olabilir.

Partner kürekçi aramalarınız var mı?
Kardeşim Erkan ilgileniyor. Olimpiyat madalyalı kürekçimiz Ali Rıza Bilal ilgi gösterdi. Devrialem projemde bazı etaplarda bana katılan Kanadalı arkadaşım Norman Watts ilgileniyor. Benim gibi kas gücüyle devrialem yapmış İngiliz Jason Lewis ilgili. Avustralya’dan ve Fransa’dan düşündüğüm birer kişi var. Bunu etap etap farklı milliyetten kişilerle birlikte yaparsam projemin barış teması vurgulanır ve teknede farklı bayraklar olması anlam kazanır, katılanlara da çok uzun süreli külfet yaratmış olmam.

Ayrıca birçok ülke de daha çok ilgilenir değil mi?
Kendi vatandaşından ötürü başka ülkelerin ilgisi artar, tanıtım kolaylaşır diye düşünüyorum. Yeni Zelandalı tanıdığım yok maalesef. Belki Yunan karasularında Yunanlı bir kürekçi düşünülmeli. Yunanistan’da rahat ilerlemek için faydalı olabilir.
Gerek bürokrasi gerek finans açısından bu seçenekler çözümün birer parçası olabilir. Ne güzel olurdu aslında kuyruğu dik tutup Türk sponsorlarla bunu Türkiye’ye getirebilseydim. Bütün sorunları çözebilseydim. Herkes de yardımcı olsaydı, bürokrasi dahil.

KaslaGit projesinde Bursa ile nasıl buluştunuz?
Ben İzmir’den çıkıp geldim Amerika’ya. İzmirliyim dedim yıllarca. Ama devrialem projemde Bursa’dan Aktaş Holding ana sponsorum oldu. Bornova Anadolu Lisesi günlerinden bir sınıf arkadaşım beni Aktaş Holding ile tanıştırmıştı, devrialem projeme onlarla beraber atıldık.
Değer verdiğim başka sponsorlarım da oldu tabi, ama ana sponsor çok önemli. Verdikleri nakit desteğin karşılığı olarak teknede ve diğer ortamlarda en büyük etiketler ana sponsora ayrılıyor. Görünürlük kıymetli ve elbette bu konuda ben özen gösteriyorum.

Sponsorlar proje boyunca dünyanın dört bir yanında tanındı o zaman.
Doğrudur. Çesitli ülkelerde çıkan haberlerde fotoğraflar ve görüntüler paylaşıldı. Benim öykümü kullanan kitaplardaki görsellerde, örneğin 2014 Guinness Rekorlar Kitabı’nda sponsor adı göründü. Belgesel çalışmamız var, orada da uzun vadede görünecek. Bunlar devrialem projemin yarattığı kalıcı tanıtım faydaları. İlginç olan, Türkiye’de bu haber olduğu zaman bilhassa televizyon haberlerinde RTÜK bahanesiyle teknenin üzerindeki ana sponsor logosunun ve adının flu gösterilmesi.
RTÜK ve medya ilginç çalışıyor. Sponsorluk Yasası altında ben lisanslı bir sporcu olarak sponsorumla sözleşme imzalıyorum, sağladıkları destek karşılığında markalarına ne tarz bir görünürlük vereceğim konusunda taahhütlerde bulunuyorum, sonra Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bunu onaylıyor. Ardından sponsorum bana verdiği parayı masraflaştırma hakkını kazanıyor, fakat gizli reklam bahanesiyle haberlerde hakkıyla görünemiyor.
Devlet bir eliyle verdiğini diğer eliyle geri alıyor sanki. Yasanın amacıyla çelişen ve kendi bindiği dalı kesen bir sponsorluk ortamı var. Sporcuya yatırım, tanıtım getirisi olarak sponsorlara fayda sağladığında ise sponsor katılımını artırmak mümkün olacaktır.
Benim gibi amatör sporcuların ufak projelerinde RTÜK’ün sponsorluk yasasının çalışmadığını düşünüyorum.
Mesela Aslantepe Stadı adını kimse hatırlamaz. Orası artık Türk Telekom Arena’dır. Böyle çakıldı herkesin kafasına. RTÜK onlara demedi ki bunu zikredemezsiniz.
Ben özellikle televizyona çıktığım zaman ne sponsorumun adı gösteriliyor, ne de adını zikretmeme izin veriliyor. Gizli reklam konusunda RTÜK çok hassas deniyor.

Sponsor zaten reklam için sponsor olmuyor mu?
Sponsorluk yasası buna izin veriyor. Başarılarıma ortak olan sponsorun amacı doğal olarak reklam ve tanıtım. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından bana lisans verilmişse ve Türkiye’yi temsil ediyorsam beni destekleyen kurumların bilinmesi de toplumun faydasınadır.
Halbuki kendi KaslaGit sitemizin adresi dahi paylaşılmıyor, reklam olur deniyordu. Aktaş’ın desteği olmasa okyanus kürekçiliğinde dünyada öncü bir konuma eriştiğim, onca Guinness rekoru kaydettiğim ve tarihte ilkleri başardığım devri alem projeme başlayamaz ve sürdüremezdim. Türkiye’nin özlediği dünya çapında başarılarıma rağmen sponsorlarım Türk medyasında desteklerinin karşılığını alabildiler mi, tartışılır. Şu anda yine benzer bir noktadayım.

Sizin için yolculuk ne zaman başlar?
Hazırlıkların ardından erzaklar tekneme yüklenip New York’tan denize açıldığım anda maddi açıdan geri dönüşü olmayan bir yolculuğa atılmış olurum. Teknenin karaya alınacağı dönem dahil Akdeniz’de belki 40 bin dolar harcayacağım. Türkiye’ye vardıktan sonra tekneyi Seattle’a geri yollamak için hiç yoksa 20-25 bin dolar gerekecek. Benim bunları tek başıma karşılamam mümkün değil.
Eğer gereken bütçe baştan derlenemezse benim New York’tan hiç çıkmamam gerekir. Bir ümit Portekiz’e varana kadar derlenir diye çıkar ve vardığımda hala derlenmemiş olursa, benim için en ucuz çözüm oradan tekrar kürekle Amerika’ya dönmek olacaktır. Tekneyi bir şekilde tekrar Amerika’ya geri getirmem lazım, o benim için çok kıymetli. Bir kere yapacağım demis oldum; bu noktadan sonra her iki durum da benim için yüz kızartıcı olur.

İki kişi olunca ya da üç kişi meblağ artacak mı?
Cevap evet ama bunu kim karşılayacak?

Herkes kendi sponsorunu mu bulup gelecek?
Herkes kendi sponsorunu bulup gelirse orada anlaşmazlık çıkabilir. Örneğin bu projeden bir belgesel yapacaksak herkes sahiplenmeye çalışacak. Bana rakip değil ortak ya da yardımcı olarak gelmesi lazım.
Bu durumda sponsorların görünümü ve maddi konularda önceden bir sözleşme yapmak gerekir ve olay farklı bir boyuta taşınır. Olmaz değil, öyle de olabilir.
Öte yandan Avustralyalı gelsin, kendi kaynaklarını getirsin, denebilir. Ama o zaman Türkiye’nin projesi olmaz.

Niçin Türkiye projesi olmalı?
2015 Türkiye için yurt dışında tarihi açıdan önemli bir yıl. Bir çok yönden farklı bir yıl olacak. O açıdan. Eğer başaramazsam üzülürüm. Denize açıldıktan sonra pes etmiyorum da karadayken sponsorluk meseleleri beni hep yoruyor.

Sizin bunlarla değil projenizle ilgilenmeniz gerekmez mi? Bunun için de menajer gerekmez mi?
Haklısınız. Zaten demir alma evresine gelene kadar projenin % 80‘i hallolmuş oluyor.Gerisi kolay.

Gelibolu’da ben de olacağım…
Projem bir sene ertelenmiş olsa bile arkadaşlarım yine beni orada karşılayacak. Ne de olsa sporculuğun doğasında sakatlanma riski var.
****
Kısaca Eruç sponsor bulduğu takdirde 2015 Mayıs ayında New York’tan kürekle denize açılacak. Bu yolculukta Atlas Okyanusu’nu, Akdeniz’i ve Ege’yi kürekleyip yol boyunca teknesinde dalgalandıracağı Türkiye, Avustralya ve Yeni Zelanda bayraklarını Gelibolu Yarımadası’na ulaştıracak. Bu 100’ncü yıl projesini Çanakkale Savaşları’nın yer aldığı aynı aylarda gerçekleştirecek ve yarımadada düzenlenecek üç bayraklı 101’nci yıldönümü törenleri öncesinde oraya varmış olacak.
****
Erden Eruç ile ettiğimiz keyifli sohbetin sonunda gözlemimiz Türkler ve Anzaklar’ın dostluğu ve orada yaşananların diğer ülkeler tarafından bilinmediği, o yüzden savaşın 100. yılında bu hikâyenin tüm dünyaya anlatılması gerektiği oldu.
Birbirimize veda ederken anladım ki bedenine, deneyimine, bilgi ve bilincine güvenerek çıkacağı bu yolculuk ile dünyaya Çanakkale’yi anlatmayı kendisine görev bilmiş bu Çılgın Türk. O, bu projesi ile tarihe bir imza daha atacak.
Ülkesini ve ülkesinin tarihini tanıtmayı kendi tarzınca yapmak isteyen Eruç bu projesinde kendisine destek olacak sponsorlara ihtiyaç duymakta.
Bu projeye en az kendisi kadar inanan ve vatanını en az kendisi kadar seven insanlarla daha da anlamlanacak bu proje ile dünyanın dikkatini Çanakkale’ye, o akıl almaz savaşa, o inanılmaz zafere çekecek.
Her zaman inandığım gibi sanat ve spor insanlara ulaşmakta ve ses getirmekte en etken yol…
Bu da sıradışı insanlarla ve sıradışı fikirlerle mümkün.
Yeter ki projeye el verecek sıradışı insanlar da olsun…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.