“Eleman”ların iş güvencesi

Geçen haftanın en çok konuşulan konularından birisi, Galatasaray ve Milli Futbol Takımının Teknik Direktörü Fatih Terim'in kovulması idi.

Bakmayın gazetelerin “görevine son verildi” diye kibarca yazmasına.

Resmen kovuldu…

Konuyu tartışan herkes olaya spor açısından yaklaştı. Oysa olayın en önemli tarafı Türkiye'de artık olmayan iş güvencesi idi.

Ülkenin en yüksek ücretini alanlardan birisi de olsa Fatih Terim sonuç olarak bir futbol emekçisi idi. Bu güne kadar kazandıkları nedeniyle asla gelecek endişesi yaşamıyordu. Ama bu şöhretli işçinin bile iş güvencesi yoktu. Kovulma nedeniyle bir de onur sorunu vardı.

Türkiye'deki milyonlarca emekçi gibi…

12 Eylül darbesine kadar ülkemizde emekçilerin yürüttüğü mücadele sonucu iş güvencesi belirli oranda sağlanmıştı. Hiç değilse sendikalı işçiler için büyük oranda iş güvencesi vardı.

12 Eylül darbecisi Kenan Evren'in otel garsonlarını kıskandığını belirten açıklamalarından sonra işçi sınıfının kazanılmış hakları ağır yaralar aldı. Özellikle AKP döneminde değişen iş yasaları ve sendikaların yok edilmesi ile iş güvencesi adına hiçbir şey kalmadı.

Artık çalışanların iş güvencesi yoktu. Ama işverenlerin işten çıkarma güvencesi vardı. Bu güvencenin en sağlam ayağı ise milyonlarca işsiz idi.

Patronlar ya da patron vekilleri herhangi bir hak talep eden çalışanlarına işyeri kapıları önündeki iş bekleyenleri, yani kapıyı işaret ediyordu.

Özellikle 2001 krizi sonrası çalışanlar kendi aralarında toplanıp işten çıkacak arkadaşlarını patrona bildiriyor, ya da ücretlerinin düşürülmesine razı oluyorlardı. Yeter ki işten çıkarılmasın.

Okulunu bitiren her genç, köyden kente göçen her yurttaş patronların işten çıkarma güvencesini güçlendiriyordu.

Fatih Terim ve benzerlerinin işten kovulabilmesinin güvencesi de Türkiye'de ve dünyada işten kovulmuş, iş bekleyen binlerce Teknik Direktörün varlığıdır. Terim'in işten kovulmasını duyuran internet siteleri aynı anda daha önce kovulmuş, işsiz teknik direktörleri yerine aday gösteriyordu.

Fatih Terim ve Benzerlerinin maddi gelecek endişesi içinde olmaması işten kovulduğunda kırılan onurlarını asla onarmaz. İşten kovulmuş bir insanın ruhunda açılan yaraları başına gelmeyen bilemez. Ülkemizde bu acıyı bilen yüz binlerce genç var.

Fatih Terim'in kovulmasını gazete ve TV'ler en önemli haber olarak verdi. Ancak ülkemizde işini kaybeden patronlar tarafından kapı önüne kovulan yüz binleri, iş arayan milyonları kimse haber yapmıyor. Dahası işlerinden Başbakanın talimatıyla kovulan yüzlerce gazeteci de haber olamıyor.

Fatih Terim bütün şöhretine rağmen kabaca işten kovuldu. Kovulduğunu işini yaptığı sırada gazetecilerden öğrendi. Yüz binlerce insan da artık o şekilde kovuluyor. Bir teşekkür bile çok görülerek…

Çalışanlar bir sabah işe geldiklerinde, kart basmak için uzandıkları kartlarının yerinde olmayabileceği korkusu içinde çalışıyor. Ya da ellerine tutuşturulacak sarı zarf korkusuyla…

Gezi eylemlerine katılanların önemli bir kısmı iş bulamamış gençlerdi. Daha önemli bir kısmı ise işi olduğu halde gelecek endişesi taşıyan ve oldukça iyi işlerde çalışan gençlerdi.

Bugün bankaları uzun vadeli konut kredileri oldukça cazip. Ancak bu kredilerin yeteri kadar kullanılmamasının esas nedeni evsizlerin iş güvencelerinin olmaması.

Büyük umutlarla kazandıkları üniversite öğrenimlerini sürdürmek için burs bulamayan öğrencilerin önemli bir bölümü öğrenim kredisi başvurusu yapmıyor. Bu öğrenciler üniversite sonrası iş bulacakları umudunda olmadıkları için mezuniyet sonrası geri ödeyecekleri 100-150 liralar için risk almıyor.

Fatih Terim'in işten atılmasının esas nedeni ne patronu olan kulüp başkanının telefonuna çıkmamış olması ne de Fatih Terim'e “eleman” denmesidir. Türkiye'de çalışanların iş güvencesinin olmamasıdır.     

Başbakan'ın yine geçen hafta çalışanlarla ilgili yaptığı açıklama işçi-memur ayrımına son verme çabası değil, görece iş güvencesi olan memurların da iş güvencelerine son verme girişimidir.

Çalışanların Fatih Terim olayından çıkaracağı çok ders vardır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.