Eğitim sorunları çığ gibi büyüyor!

Eğitim sorunları çığ gibi büyüyor!
Eğitim-Sen Karacabey Temsilcisi Salih Tunç, 2008–2009 eğitim öğretim yılı sona ererken, sorunların halen çözüm beklediğini söyledi.
AK Parti hükümetini eleştiren Tunç, 7 yıllık iktidarları boyunca eğitimin sorunları azalma olmadığını aksine arttığına dikkat çekti.
Salih Tunç, “Bunda şaşılacak bir şey yok çünkü hükümete göre eğitim, herkesin parasız ve eşit bir şekilde ulaşması gereken bir hak değil, sadece parası olanın ulaşabileceği bir kâr alanıdır. Nitekim Hükümetin iktidarda olduğu 7 yıl boyunca eğitim politikalarının merkezinde iki şey bulunmuştur.
Eğitim Sen Karacabey Temsilcisi Salih Tunç, 2008–2009 eğitim öğretim yılı sona ererken, sorunların halen çözüm beklediğini söyledi.
AK Parti hükümetini eleştiren Tunç, 7 yıllık iktidarları boyunca eğitimin sorunları azalma olmadığını aksine arttığına dikkat çekti.
Salih Tunç, “Bunda şaşılacak bir şey yok çünkü hükümete göre eğitim, herkesin parasız ve eşit bir şekilde ulaşması gereken bir hak değil, sadece parası olanın ulaşabileceği bir kâr alanıdır. Nitekim Hükümetin iktidarda olduğu 7 yıl boyunca eğitim politikalarının merkezinde iki şey bulunmuştur. Bunlardan birincisi eğitimde kadrolaşma ve eğitimin içeriğini kendi dünya görüşü doğrultusunda dogmalarla doldurma; ikincisi ise temel bir sosyal hak alanını, ticari bir alana dönüştürme gayreti olmuştur. Bu iktidar döneminde eğitimde özelleştirmeye hız verilmiştir. Bir yandan özel eğitim kurumları kamu kaynaklarıyla teşvik edilirken öte yandan kamu eğitim kurumlarının kaynakları kısılarak, eğitimin maliyeti velilere yüklenmiştir. Okulların donanım eksikleri ve derslik açığı ise kapatılmamıştır.
AKP iktidarı döneminde eğitim parayla satın alınabilecek bir metaya dönüştürülürken, emekçiler yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiştir. Eğitim ve bilim emekçileri bir yandan açlık sınırında yaşama mücadelesi verirken öte yandan da uygulamaya geçirilen istihdam politikalarıyla iş güvencelerini yitirmeye, aynı işi farklı adlar ve çalışma koşulları altında yapmaya başlamışlardır.
Öğretmen açığı kapatılamamıştır. Atamalardaki kadrolaşma gayreti ise kural tanımazlığın en bariz göstergesi olmuştur. İktidar, eğitimin sorunlarına eğilmesi, okuldaki şiddeti gündemine alması gereken yerde, bütün enerjisini kadrolaşmaya vermiştir. Sendikamızın bu konuda açtığı davalar zaman zaman önlerini kesmiş olsa da, Bakanlık her seferinde yeniden ve daha hukuksuz bir şekilde kadrolaşma çabasını sürdürmüştür. Kadrolaşmanın geldiği boyut kamuoyunda defalarca teşhir olmasına ve sendikamızın açtığı yürütmeyi durdurma davalarıyla tescillenmesine rağmen, kadrolaşma faaliyeti hız kesmemiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatında yaşanan yoğun siyasi kadrolaşma ve eğitimi daha da gericileştirmek gibi uygulamalar döneme damgasını vurmuştur.
Devlet okullarındaki alt yapı yetersizlikleri, kalabalık sınıflar eğitimin niteliğini düşürdükçe, özel dershane ve özel okullara giden öğrenci sayısı artış göstermiştir. Devlet herkese eşit, parasız ve nitelikli eğitim konusundaki yükümlülüklerini üzerinden attıkça, velilerin yükü artmıştır. Nitekim bu dönem de veliler, geçmiş yıllara kıyasla daha fazla dershanelere ve özel okullara çalışmak zorunda kalmışlardır.
Eğitim Öğretimin iyileştirilmesi için ihtiyaç duyulan kaynak ve bütçe aktarılmamıştır. Özel eğitim kurumları ve dershaneler adeta teşvik edilmiştir. Ülkemizde eğitimde fırsat eşitliğinden bahsetmek mümkün değildir.
Okullarda artan şiddete ise çözüm bulunamamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı okullarda yaşanan şiddeti önlemeye yönelik, etkili ve sonuç alıcı politikalar geliştirememiştir. Toplum genelindeki gerilim ve şiddet artışı eğitim kurumlarında da yansımasını bulmuş; şiddet öğrencilerin ve öğretmenlerin can güvenliğini tehdit eder hale gelmiştir.
Bir eğitim döneminin daha sona ermesi vesilesiyle, bir kez daha altını çizmekte fayda görüyoruz: Çocuklar ve gençler bir ülkenin ortak geleceğidir. Eğitim, herkesin parasız bir şekilde ulaşabileceği ve eşit olarak yararlanabileceği temel bir sosyal haktır. Bu hakkın kullanımı piyasanın insafına terk edilemez. Toplumun yoksul kesimleri nitelikli eğitimden yoksun bırakılırken, bu olanağın sadece gelir durumu yüksek olanlara sunulması zaten var olan toplumsal eşitsizlikleri daha da derinleştirmekten öteye gitmeyecektir. Başta eğitim alanında olmak üzere, insanları sosyo-ekonomik durumlarına göre ayırmak, ayrımcılığın en kötüsüdür. Çünkü bu ayrımcılığın çarpanları gelecek kuşakları etkileyecek kadar büyüktür. Eğitim Sen, eğitimin laik bilimsel parasız ve demokratik olması için mücadelesini kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir” şeklinde sözlerini noktaladı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.