Eğitim Sen’den “Torba Yasa” isyanı

Karacabey Eğitim Sen Temsilciliği, TBMM Genel Kurulu
gündeminde yer alan, “Torba Yasa”emekçilere yapılmış bir saldırı olduğunu ve
hep birlikte direnilmesi gerektiğini duyurdu.

Eğitim Sen İlçe Temsilciliği yaptığı açıklamada; “Biz
emekçiler olarak; bu aşamada yapılması gerekenin kendisine ‘Emek Örgütüyüm’,
‘Sınıf Örgütüyüm’, ‘Mücadele Örgütüyüm’ diyebilen tüm sendikaların, halkın ve
emekçilerin sorun ve isteklerine sahip çıkmalıyız. Emek ve meslek örgütlerinin,
‘Emek En Yüce Değerdir’ diyebilen siyasi partilerin, tüm demokrasi güçlerinin
birleşmesi ve ‘Torba Yasa’ adı altında yapılan bu saldırıya direnmesi ön
koşuldur” dedi.

Torba Yasa’nın 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinin nedeni olan
“24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları”ndan sonra yapılan en kapsamlı saldırı
olduğunu belirten Eğitim Sen üyeleri, bu yasanın yine önemli bir gün olan 24
Ocak 2011 tarihinde gündeme alınmasına dikkat çekti.

Eğitim Sen’liler, bu nedenle 25 Ocak 2011 Salı günü, KESK
tarafından Ankara’da TBMM önünde yapılmak istenen basın açıklaması için eski
Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü önünden yapılan yürüyüşün emniyet güçlerince
şiddet kullanılarak engellendiğini dile getirdi.

Bu mücadelede emekçileri yalnız bırakmayacaklarını duyuran
Eğitim Sen İlçe Temsilciliği şunları söyledi; “Bu haklı mücadelede
arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağımızın bilinmesini istiyor ve bu şiddeti
kınıyoruz. Unutulmasın ki; ‘Kamu Emekçileri Mücadelesi’ 20 yıllık fiili ve
meşru mücadele tarihinde aşılmaz denilen birçok Barikatı aşmış bir harekettir.

Torba Yasayla; güvencenin son kalesi olan 657 düşürülüyor.
Niteliği itibariyle ölçülmesi mümkün olmayan Kamu Hizmetleri alanına performans
uygulamaları getirilmekte ve subjektif değerlendirmeler yapılmaktadır. Bu
yöntemle, Kamu Emekçileri arasındaki dayanışma ilişkileri ortadan kaldırılmak
istenmektedir. Kamu Emekçilerinin birbiriyle yarışması amaçlanmaktadır.

Kamu emekçilerinin en temel taleplerinden biri olan ‘Toplu
Sözleşme Hakkı’ işlevsizleştirilmektedir. Farklı kurumlara geçici görevlendirme
yoluyla, ödünç ‘Memurluk’ adı altında ‘Sürgün’ yasal hale getirilmektedir.
Görev yeri ve süresine bağlı kalınmaksızın ‘Ödünç Çalıştırma’ ve ‘Esnek
Çalışma’ hayata geçirilmektedir.

Çalışma sürelerinin tespitinde kurumlara yetki verilerek,
normal olarak bilinen ‘Mesai Saatlerinin’, idarelerce istenildiği gibi
değiştirilmesinin önü açılmaktadır.

Kurumların teşkilat yasalarında değişiklik yapılarak
kadrosu kaldırılan memurlar havuza alınmakta, kadro kaldırıldığında ise, ona
bağlı olarak çalışan personelin kamu göreviyle bağı kesilmektedir.

Grev yasağının çerçevesi genişletilerek sendikal haklar,
toplu pazarlık hakkı yok edilmektedir. Kamu yönetimi politikalarını belirleyen
‘Üst Düzey Personelin Özel Sektörden atanması’ yoluyla, kamu hizmetlerinin
yönetimi ‘Yandaş Sermaye’ çevrelerine ve ‘Yandaş Siyasi Kadrolara’
bırakılmaktadır.

Kamuda görevde yükselmelerin temel belirleyenlerinden olan
‘Liyakat’ ve ‘Kariyer’ ilkeleri yok ediliyor. Kurum içinde görevde yükselmenin
önü kapatılmakta, tıpkı ABD’de olduğu gibi, her dönem hükümetle gelip, giden
iktidarın dünya görüşüne paralel bir ‘Yönetici Sınıfı’ yaratılmaktadır.

Genel seçimlerden sonra, 1 Ocak 2012’de yürürlüğe girecek olan
‘Genel Sağlık Sigortası Yasası’ kapsamında, gelirinin yüzde 12,5’unu GSS primi
olarak ödemeyen tüm yurttaşların, sağlık hizmetlerinden yararlanması
engellenmektedir.

Asgari ücret yaş sınırı 16’dan 18’e çıkartılmakta ve
böylece 250 bin gencimizin ayda 85 TL daha düşük ücret almasının yolu
açılmaktadır.

‘Kısmi Süreli’, ya da, ‘Çağrı Üzerine Çalışan’ların aylık
sigorta primlerinin 30 gün olarak yatırılmaması halinde sağlık hizmetlerinden
yararlanmasının önü kapatılmaktadır. Ancak, kendilerinin arada kalan gün sayısı
kadar GSS primi ödemeleri halinde Sağlık Hizmetlerinden yararlanmaları
amaçlanmaktadır.

Mesleki eğitim gören öğrencilerimizin staj yapabileceği
işyeri barajı olarak bilinen ‘İşyeri Çalışan Sayısı’ 20’den 5’e düşürülmekte ve
böylece çocuklarımızın sömürülmesi yasal hale getirilmektedir. Üstelik halen
onlara ödenen Asgari Ücretin 2/3’si oranı 1/3’e indirilerek İşverenlere daha da
Ucuz Emek Gücü sunulmaktadır.

18-29 Yaş Arası Erkek ve 18 Yaş üstü Kadın çalıştıran
İşverenlere “İstihdam Teşviği” adı altında kaynak aktarılmakta, bu durumdaki
çalışanların SGK Primleri İşsizlik Fonundan karşılanmaktadır. Böylece;
Patronların SGK Primi ödeme sıkıntısı ortadan kaldırıldığı gibi, 30 Yaş
üzerindeki Emekçilerin işten atılmalarının da önü açılmaktadır. Üstelik İşsizlik
Fonu, yani İşçilerin İşsiz kaldığı zaman yararlanmaları için oluşturulan Fon,
Patronlar lehine kullanılacak, Sermayeye bir de bu biçimde Kaynak
aktarılacaktır.

İlk işe başlamada “Deneme Süresi” 2 aydan 4 aya
çıkartılmakta ve bu sayede özellikle yılda 4-5 ay süreyle İşçi çalıştıran
Turizm Sektöründe tam bir Sömürü Düzeni kurulmaktadır.

Denkleştirme Uygulaması adı altında İşçilere günde 11 Saat
süreyle Çalışma dayatılmakta ve Fazla Mesai Ücreti ödemesi de ortadan
kaldırılmaktadır. “Sicil” yerine “Disiplin” kavramı getirilerek, Hükümetin
emrine biat eden Kamu Emekçileri oluşturulmaya, Yandaş Sendikaların
örgütlenmesinin önü açılmaya çalışılmaktadır.

Vali ve Kaymakamların Üst Disiplin Amiri olmaları
sağlanmakta, böylece “ben Hükümetin Valisiyim” diyebilen “Hükümet Memurlarına”,
Kamu Emekçilerinin Kaderi Teslim edilmek istenmektedir. Yaklaşık 70 bin İşçinin
Kaderiyle oynanmakta ve Sınıf Kardeşlerimize Norm Kadro Fazlası adı altında,
Sürgünler dayatılmaktadır.

Mücadelemizin Temel Amaç ve Hedefleri arasında; yukarıda
bahsi geçen Torba Yasanın geri çekilmesi, Kamuda Performans Esaslı Yönetim
Modeli Uygulamalarına son verilmesi, Turnike, Kamera vb. Denetim
Mekanizmalarının ortadan kaldırılması, Kesintisiz Hizmet, Zorunlu Fazla Mesai
vb. Angarya Uygulamalarının sonlandırılması, Siyasi Kadrolaşmaya son verilmesi,
Ücret Adaletinin sağlanabilmesi için “Eşit İşe Eşit Ücret” uygulamasının yaşam
bulması, gibi çok önemli Taleplerimiz yer almaktadır.

Kamuyu “Ticari İşletme”, 
Kamu Hizmetlerini “Meta”, Vatandaşı “Müşteri” olarak gören ve Kamu
Emekçilerini de bu yönde kamu hizmeti üreten kişiler olmaya zorlayan, Kamu
Emekçilerine “Piyasa Koşullarında Güvencesiz Çalışmayı” dayatan bu Yasa
Tasarısı, özü itibarıyla biz Kamu Emekçilerini “Köle” haline getirmeyi
amaçlamaktadır.

Bizler Onurlu Kamu Emekçileri olarak; Kazanılmış
Haklarımızın gaspına ve Kölelik Dayatmalarına izin vermeyeceğiz, teslim
olmayacağız…

Emperyalist politikalara, GATS Anlaşması hükümlerinin
uygulanmasına, Sözleşmeli Kölelik dayatmasına, İş güvencemizin gaspına, Mezarda
Emekliliğe, Yoksulluk Ücretine, Esnek Çalışmaya, Performans Uygulamalarına,
Kamera ve Turnike Denetimlerine, Ayrımcı Politikalara, Ödünç Memurluğa,
Angaryaya, Siyasi Kadrolaşmaya, Eğitim ve Sağlık Hakkımızın Paralı Hale
Getirilmesine Karşıyız, kabul etmiyoruz.

            
Türkiye’nin dört bir yanından (İstanbul-İzmir-Trabzon ve Diyarbakır) 1
Şubat 2011’de başlayacak yürüyüş kollarımız 3 Şubat 2011’de Ankara’da olacak.
İstanbul yürüyüş kolumuz 2 Şubat 2011 tarihinde saat:12.30’da Bursa’da
olacaktır. Yürüyüş kolumuzu kent Meydanında karşılayıp Osmangazi Metro
istasyonuna kadar yürüyüp basın açıklaması yapacağız. 2 Şubat 2011 tarihinde
gece saat:24.00’te Fomara Meydanında toplanıp otobüslerle kitlesel Ankara’ya
gideceğiz.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.