Eğitim Sen, Dünya Öğretmenler Günü’nü kutladı

Karacabey Eğitim Sen Temsilciliği, “5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü”nü sendika binasında düzenlediği etkinlikle kutladı.

Günün anlam ve öneminin Elçin Duran tarafından anlatıldığı etkinlikte konuşan Eğitim Sen Karacabey Temsilcisi Zakir Üngör, şu ifadelere yer verdi;

  “Bilindiği gibi Türkiye'de öğretmenler günü, 12 Eylül 1980'den sonra resmi olarak 24 Kasım tarihinde kutlanmaya başlandı. Kuşkusuz Atatürk'e Başöğretmen unvanının verildiği bu tarih de önemli, ama eğer ulusal düzeyde öğretmenler günü için bir başlangıç kabul edilecekse, o zaman kuşkusuz kutlama günü olarak, 24 Kasım'dan çok, ilk öğretmen okulunun kurulduğu (Darülmuallimi-i Rüşti) 16 Mart 1848 tarihi daha uygun düşerdi. Ancak amaç, öğretmenlerin kendi mesleki kişiliklerinden gelen gurur ve onur temelinde ulusal ve uluslararası düzeyde birlik içinde, dayanışma içinde olmalarını, sorunlarını daha özgürce daha güçlü bir biçimde ortaya koyabilmelerini önlemek olduğu için 12 Eylül askeri darbesini izleyen süreçte 24 Kasım tarihi önerildi. Amaç, Türkiye'de öğretmenleri kendi mesleki geleneklerinden, dünya öğretmen dayanışması içindeki yerinden koparmak, bir araya gelmelerini önleyecek yeni bir bölünme unsuru yaratmak, nihayet onları “devlet memuru” zihniyeti içine hapsetmekti.

Ama, Türkiye demokratik öğretmen hareketi bu tür hedef şaşırtmalara beklendiği düzeyde boyun eğmeyecek kadar geçmişi olan, olgun bir hareketti. O nedenle öğretmenlerimiz ne dünya öğretmen gününün 5 Ekim olduğunu unuttular. Ne de 16 Mart'ı, tabi ne de 24 Kasım'ı. Bütün bu tarihler öğretmenler için kuşkusuz anlamlı günlerdir. Geçmiş anıların başarıların anımsandığı, büyük öğretmen önderlerinin yad edildiği, umutların tazelendiği, dayanışmanın pekiştiği, sorunların derinlemesine tartışıldığı günlerdir.

Türkiye'nin çağdaşlaşma, demokratikleşme mücadelesinde öğretmenin onurlu ve önemli bir yeri var. Cumhuriyet sonrası aydınlanmasında köy enstitülü öğretmenlerin yeri ve rolü nasıl yadsınabilir? Biz öğretmen onurunu, idealizmini, mesleğe saygıyı, insana saygıyı onlardan öğrendik. Türk öğretmen örgütlenmesi TÖS arkasından TÖBDER onların deneyimlerinin üzerinde yükseldi. Bu iki örgüt dönemlerinde demokrasi ve çağdaşlaşma mücadelelerinin en ön saflarında yer aldılar, hem de ne bedeller ödeyerek. 12 Eylül öncesi ve sonrasını hatırlayın. Kurşunlandılar, tutuklandılar, işkencelerden geçirildiler, işten atıldılar. Hayatlarını sürdürmek için meslekleri ile ilişkisi olmayan işlerde çalışmak zorunda kaldılar. Örgütlerini, örgütlenmelerini korumak için uzun, yıpratıcı bir mücadeleyi göze almak zorunda bırakıldılar. Gelenekle bağları koparılmaya, memurlaştırılmaya, birbirlerine düşürülmeye çalışıldılar.

Bugün bir bakıma öğretmenler üzerinde oynanan oyunların sonuçlarını topluyoruz.

Türkiye'deki bir öğretmen, OECD ülkelerinde görev yapan bir öğretmenden yılda 120 saat daha fazla çalışıyor, buna karşılık yılda 10.000 dolar kadar daha az bir maaş alıyor. Toplu sözleşme yapma hakkı yok, kimi sözleşmeli kimi kadrolu. Türkiye'deki 900 bin civarındaki öğretmenden kamudaki 10 binlercesi geçici görevde. Daha 10 sene önce İlköğretim 8 yıla çıkarılırken, öğretmen açığını karşılamak için İşletme Fakültesi, Ziraat Fakültesi, Veterinerlik Fakülteleri mezunları birkaç haftalık kurslarla öğretmen yapıldı. Bugün 170.000 dolayında eğitim fakültesi mezunu öğretmen diploma elinde, Milli Eğitim sisteminin dışında, sisteme dahil olacağı günü bekliyor. Yani öğretmenler içindeki işsizlik oranı, Türkiye'deki çalışabilir nüfus içindeki işsizlik oranından çok daha yüksek. Eğitim Fakülteleri dershanelere, özel öğretim kurumlarına ucuz işgücü yetiştiren kurumlar haline gelmeye başladı. Programların yenilenmesine karşın, yenilenme sürecinde öğretmen yok. Sistemde, öğretim programı hazırlayanlar ile öğretim planı hazırlayan ve uygulayanlar arasında karşılıklı enformasyon ve deneyim alış verişini kolaylaştıracak işlevsel bir köprü yok. Öğretmenden kendini geliştirme, yaratıcı olma, gerektiğinde risk alma, öğrencisine düşünmeyi öğretme, öğrencisine öncülük ve liderlik etme istenmiyor. Öğretmen sistemle uyumlu olsun, durumu idare etsin, amirlerinin dediklerini yerine getirsin, yani iyi bir 'memur' olsun yeter. Bu isteniyor. Bütün temel eğitim programları, hizmet içi programlar hep buna dönük. Bakanlık içindeki atamalarda, fonların kullanımlarında siyaseten davranma alışkanlık haline geldi, kanıksanır oldu.

Bütün bu olumsuz koşulların ağırlaşarak sürmesine katkı verenlerin, buna seyirci kalanların 'daha kaliteli eğitim, daha kaliteli bir öğretmen' gibi talepler ileri sürmelerine ne demeli? Kadrolaşmada ve fonların kullanımında siyasi uygulamalar devam eder; öğretmen örgütleri, işbirliği bir yana sürecin dışında bırakılmaya çalışılır, birbirine düşürülmeye çalışılırken, öğretmenlerin ekonomik, demokratik isteklerine kulak verilmezken daha iyi eğitim, daha kaliteli öğretmen talebinin bir inandırıcılığı olabilir mi?

Bu duygularla başta bana emeği geçen sevgili öğretmenlerim olmak üzere mesleki kimlikleri ile kendini tanımlayan bütün öğretmen dostlarımın '5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nü yürekten kutluyorum.”

Şiirlerle ve çeşitli ikramlarla devam eden gece, Eğitim Sen Karacabey Müzik Topluluğu'nun seslendirdiği türkülerle sona erdi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.