“Domates Festivali’ni en çok Karacabey hakediyor”

Cumhuriyet Halk Partisi Karacabey İlçe Başkanı Murat Tanrıverdi, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Kosova’da her yıl düzenlenen ‘Domates Festivali’ne katkı sağlayıp, ülkenin en büyük domates üreticisi konumundaki Karacabey’i görmemesinin ve bu konuda hiçbir girişimde bulunmamasının çok ilginç olduğunu vurguladı.
Türkiye’de ‘Domates Festivali’ni en çok hak eden ilçenin Karacabey olduğuna dikkat çeken Tanrıverdi, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamasında, şunları dile getirdi: “Daha birkaç gün önce, yerel basınımızda da çıkan haberler arasında, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla Kosova’da her yıl düzenlenen ‘Domates Festivali’ vardı. Kosova’ya kadar uzanabilen Bursa Büyükşehir Belediye’mizin galiba Karacabey’in Türkiye’deki en fazla domates yetiştirilen yer olduğundan haberi yok! Yıllık ortalama 75.000 (bin) dönüm arazide domates ekimi yapan Karacabey, gerçekten de ülkemizin en büyük domates üretimini yapan ilçesidir. Ancak Büyükşehir Belediyesi’nin Kosova’da yapılan festivali desteklerken, bunun Karacabey’de yapılmasına önayak olmaması da bir o kadar ilginçtir.
Bir başka örnek ise Silivri’dir. İstanbul’a bağlı bir ilçe olan Silivri, bu yıl geleneksel ‘Domates Festivali’nin 33.’sünü yapmaya hazırlanmaktadır.
Türkiye’de Domates Festivali’ni en çok hak eden ilçenin Karacabey olduğu açıktır. Karacabey’in tanıtımında oldukça ses getirecek olan bu festivalin bir an önce yapılmaya başlanması, kavun-karpuz diyarı olarak adlandırılan Çavuş Köyü’müzde ise bu alandaki tanıtımların hayata geçirilmesi de şarttır.
Domates Festivali aynı zamanda bir ‘Çalıştay’a da ev sahipliği yapmalıdır. Bu çalıştay da domates üreticilerinin sorunları masaya yatırılmalıdır. Hem ülkemizde, hem ilçemizde çiftçilerimizin en çok ihtiyacı olan şey ‘Üretici Kooperatifleri’nin kurulmasıdır. Domates alıcısı fabrikaların tek taraflı sözleşmeleri çiftçimizin canına tak etmiştir. Karacabeyli üreticilerin ‘Domates Yetiştiricileri Kooperatifi’ üzerinde ciddi olarak düşünmeleri, yetkili kurumların da bu konuda ilk adımları atmaları gerekmektedir. Çiftçimiz yetiştirdiği ürünü en iyi şekilde satabilmelidir. Gerektiğinde, yetiştirdiği ürünü kendisinin sahip olduğu fabrikada da işleyebilmelidir. Örneğin, Konya’da kooperatif olarak başlayıp, gıda üzerine bir çok alanda güvenilir bir marka haline gelmiş olan TORKU’nun gelişimini izlediğimizde söylemek istediklerimiz daha iyi anlaşılacaktır.
Günümüzde ülkemiz şirket mantığıyla yönetilmektedir. Şirket yönetiminde asıl olan ‘kâr’ elde etmektir. Halbuki kooperatifler, ‘üyelerine fayda sağlama’ mantığıyla çalışırlar. Çiftçilerimiz bugün kendi kaderlerine bırakılmışlardır. Sadece kendi kaderlerine bırakılmış olmakla kalsalar yine iyi, bir de üstüne devlet, ithalatta çeşitli vergi ve gümrük indirimleriyle darbe üstüne darbe vurmaktadır. Hububat ithalinde yapılan vergi indirimleri çiftçimizin yararına değildir. Aynı şekilde şu anda canlı hayvan ve karkas et ithalatında yapılan indirimler de ne et fiyatlarını düşürecek, ne de ülkemizde hayvan yetiştiriciliğinin gelişmesine katkıda bulunacaktır.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.