Dershaneler nereye koşuyor?

Dershaneler nereye koşuyor?
Karacabey’in tanınmış ailelerinden Trafik Başkomiseri Ahmet Türker’in oğlu Ercan Türker 1956 yılında doğdu.
İlk, orta ve lise öğrenimini Eskişehir ‘de tamamlayan evli ve iki çocuk babası olan Ercan Türker, önce ziraat fakültesi sonra da FKB olmak üzere iki üniversite bitirdi; kazandığı hukuk fakültesini ise askerliği nedeniyle tamamlayamadı.
1976 yılında İzmir’de özel bir dershanede kimya öğretmeni olarak göreve başladı. On yıl sonra Bursa’ya döndü; 1987 yılında Bursa’da Bil-Fen Dershanesi’ni, 1998’de ise Özel Grup Dershanesi’ni kurdu. Uzun süren dershanecilik yaşamının 32. yılında yayın koordinatörlüğü bölüm başkanlığı gibi aktif görevler üstlendi . Kurucusu olduğu dershanelerin kimya yayınlarının tümünün hazırlığını yapan isim oldu.
Türker, 1988’de kurduğu Özel Grup Dershanesini Bursa Merkez’den sonra Nilüfer, Hürriyet, İnegöl, Karacabey, Mudanya, Yenişehir, Antalya Kumluca ve Demre’ye taşıdı.
Dürüstlüğü, çalışkanlığı ve girişimciliğiyle tanınan Karacabey sevdalısı, deneyimli eğitimci Ercan Türker ile dershanecilik ve dershaneciliğin içinde bulunduğu sıkıntılar üzerine söyleştik.
Meltem Gazetesi Muhabiri Türker Türk’ün sorularını içtenlikle yanıtlayan yılların dershanecisi Ercan Türker, öğrenci velilerinin seçim yaparken bilinçli olması gerektiğine ve son yıllardaki dershane enflasyonuna dikkat çekti.
Türk’ün, Türker ile yaptığı söyleşiyi birlikte okuyalım:
Ülkemizde dershanecilik önemli bir sektör haline geldi. Bu bir gereksinim mi, okullarımızın eğitim yetersizliğinden mi yoksa okullarımızın sınav sistemine yanıt veremiyor olmasından mı kaynaklanıyor?
Dershanecilik sektörüne olan gereksinimin okullardaki eğitim-öğretim yetersizliğiyle bir ilgisi yok bize göre. Okullarımız ve okullarda görev yapan öğretmenlerimiz imkânlar dâhilinde ve büyük fedakârlıklarla işlerini yapmaktadırlar; fakat fiziki yetersizlikler; okul müfredatı ile sınav sitili arasındaki ince ayrıntılar; yarışın çok acımasız oluşu; sınava girenlerin çokluğu; arzulanan geçerli mesleklerle ilgili fakültelerin sayıca azlığı gibi faktörler dershanecilik sektörünü yaratmış ve olmazsa olmaz konuma getirmiştir. Üzgünüm, keşke böyle olmasaydı.
İl ve ilçelerimizde her yıl yeni yeni dershaneler açılıyor olması; bu sektörün çok karlı bir yatırım olduğu izlenimi veriyor; öyle mi gerçekten?
Öyle dışardan görüldüğü gibi değil. 32 yıldır bu sektörün içinde bir kişi olarak her geçen yıl giderlerin devamlı yükseldiğini görmekteyiz Bina kirası, öğrencilere verilen-verilmesi gereken-yayınlar, öğretmen maaşları, vergiler derken aslında elde avuçta pek bir şey kalmıyor; maalesef bazı kurumlar bu giderlerden kısmak, karı arttırabilmek kaygısıyla yeni mezun olmuş genç öğretmenlerimize-daha hazır hale getirilmedikleri halde-ders vermektedirler, sudan, elektrikten çalarak, kâğıttan, kaynaktan tasarrufa giderek bu işi sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bunun sonuçlarının ne olduğunu da hepimiz görmekteyiz!
Anlattıklarınıza göre bu işten kar etmediğiniz anlaşılıyor; niye yapıyorsunuz o halde?
Bunu açıklamak çok zor, her şeyden önce bizler birer eğitimciyiz; en iyi bildiğimiz iş bu; severek yaptığımız bir iş. Öğrencilerimize, en çok ihtiyaç duydukları bir dönemde yardımcı olmak, onları iyiden-güzelden yana yönlendirmek onur veriyor bize; bize göre bunun maddi tarafı düşünülemez bile. Bu duyguyu anlamak için gerçek eğitimci olmak gerek; sonuçta bizim çocuklarımız bunlar.
Bazı dershanelerin başladıkları sezonu tamamlayamadıkları; öğrencileri yarı yolda bıraktıkları, onları mağdur ettikleri gibi söylentiler var; aslı var mı bunun?
Var. Ne yazık ki bunlar söylenti filan değil. İşin içinde olan bir kişi olarak bu tip acı manzaraları görüyoruz ülkemizde. Eğitimcilikle uzak-yakın ilgisi olmayan ya da işi bilmeyen; belki de umduğunu bulamayan kişilerin dershanelerini bırakıp kaçtıkları bir gerçek. Aynı ilde, aynı yıl içinde üç-beş dershanenin, yolun yarısında iflas ettiği örnekleri var. Bu, çok tehlikeli bir konu aslında; sektöre büyük yaralar açabilecek bir konu. Öğrencilerimizin mağdur olmamaları için bu tip kurumlara yardım elinin uzatılması gerekir diye düşünüyorum; tabii ki çok geç olmadan!
O halde, bir öğrenci velisinin dershane seçiminde nelere dikkat etmesi gerekir?
Öğrenci velilerine dershane seçerken öncelikle öğretmen kadrosunu, daha sonra kendilerine verilecek yayınları, dershanenin fiziki yapısının eğitim-öğretime uygun olup olmadığını, özellikle de seçeceği dershanenin kurumsallaşıp kurumsallaşmadığını çok iyi araştırmalarını öneririm. Dikkat edilecek bir önemli konu da bazı dershanelerin velileri ve öğrencileri aldatan sloganları ve asılsız vaatleridir.
Evet, kimi dershanelerin değişik sloganları var; Sizin de farklı bir öğretme yönteminiz var mı, olacak mı?
Bilimsel gerçekler dışında özel bir model aramak; bunları, öğrencileri birer deney tahtası gibi kullanarak uygulamak gibi bir düşüncemiz yok; olamaz da. Öğretmen-öğrenci-veli ilişkilerinde çağdaş ve akılcı olmak zorundayız; dürüst olmak zorundayız.
Öğretmenin saygınlığından taviz vermeden; öğrenci ve velinin değerini küçültmeden yapılan çalışmalar bizce çok kıymetlidir; yemek yemenin de bir adabı, kuralı vardır; örneğin yatarak yemek yenmez; avuçlayarak yemek yenmez. Eğitimde bu kurallar ve uygulamalar daha hassastır; lütfen mesleğimizi küçültmeyelim; öğretmenlerimizi rencide etmeyelim!
Seçim döneminde bazı liderler iktidara geldiklerinde OKS / ÖSS gibi sınavları kaldıracaklarını dillendirdiler; olabilir mi bu?
OKS / ÖSS gibi sınavların kaldırılacağını dile getirenlerin aldıkları cevap belli; bu konuda yorum yapmaya bile gerek kalmadı aslında.
Çocuklarımızın ilkokuldan lise son sınıfa kadar dershanelere gidiyor olmaları, onları sosyal yaşamdan koparmıyor mu, bunun için ne gibi etkinlikler yapıyorsunuz, yeterli oluyor mu yaptıklarınız?
Çocuklarımızın 4. ve 5. sınıftan başlayıp ÖSS’ye kadar dershanelere gitmeleri, sınavlara hazırlanmaları tabii ki çok yoğun bir tempo gerektiriyor. Dershanelerin bu süreç içinde öğrencilerinin sosyalleşmesi için bazı aktiviteleri yapmaları gerekiyor; fakat velilerimizin beklentileri ve dershaneler arası garip rekabet yüzünden çocuklarımıza sadece bilgi yüklemeye çalışıyoruz; işin sosyalleşme yönünü ailelerine bırakıyoruz; bu da sektör olarak tüm dershanelerin bir yanlışı bence; bunu bir an önce düzeltmemiz gerekir.
Gazetelerde ya da değişik yerlerde rastladığımız dershane reklâmlarının inandırıcılığı nedir sizce?
Reklâm olayına halkı bilgilendirme, yönlendirme aracı olarak bakıyoruz elbet, bunun yararını da görüyoruz; ancak bazı dershane reklâmlarını üzülerek okuyoruz; sektörü çok iyi bildiğimiz için öğrenci ve öğrenci velilerinin göz göre göre nasıl kandırıldıklarını biliyoruz; eğitimciler olarak topluma örnek olmamız gerekirken düştüğümüz konuma çok üzülmekteyiz. Aynı sınavda onlarca birincinin varolduğu başka bir ülke var mı acaba! 1O yıl boyunca başka bir kurumda eğitim-öğretim görmüş bir öğrenciyi sınavlara bir-iki ay kala transfer edip ‘ ben kazandırdım’ demek ne kadar etik!
Sınav sisteminde sık sık yapılan değişiklikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sınav sisteminde sıkça yapılan değişiklikler aslında pek önemli değil; sorun, sınavın sonunda ne olacağı. Bunlara çözüm aramak gerekiyor. Deneyimli dershanelerin değişen sınav sistemlerine ayak uydurması sorun olmaz; tecrübe dediğimiz faktör, bu sorunu çözer.
Öğrencilerin okul tercihlerinde dershanenizin payı nedir?
Bu çok önemli bir konu! Birçok deneyimsiz dershane öğrencileri katletmekte; kaş yapayım derken göz çıkarmakta! Tercihler öğrencinin yaşamında sınav kadar önemli bir dönüm noktasıdır. Tercih aşamasına gelmeden öğrencilere mesleklerin tanıtılması gerekir; bu da lise 1’den itibaren yapılması gereken bir çalışmadır; çünkü alan belirlemek tercihlerin ilk adımıdır. Tercihlerde devamlı rehberlik servisine sahip olan dershanelerin öğrencileri diğerlerine göre çok şanslı konumdalar. Basit bir örnek vermek gerekirse geçen yıl pek çok öğrencimiz yaptığımız doğru tercihlerle kendilerinden yüksek puan alan yarışmacılardan çok daha iyi yerlere yerleştirildiler.
Gerek OKS gerekse ÖSS’deki başarınızı yeterli buluyor musunuz; gelecek yıl için hedefiniz ne olacak?
Karacabeylilerin de bildiği gibi dershanemiz değişik alanlarda aldığı derecelerle kendini kanıtladı; ancak biz bireysel başarılardansa kitlesel başarıları daha çok önemsiyoruz. Birinciniz, ikinciniz var mı yerine, kayıtlı öğrencilerinizin yüzde kaçını kazandırdınız, sorusu gerçeği daha iyi belirler. Bizim en büyük hedefimiz, bize güvenip de çocuklarını teslim eden velilerimizi mutlu etmek, mutlu görmektir; 32 yıldır tek hedefimiz buydu ve bundan sonra da bu olacaktır. Sahte ve azınlık başarılarla işimiz olamaz. Amacımız Karacabey’de de kazandırma oranı en yüksek dershane olmaktır; tek dershane olmaktır. Yıllardır ne yaptığının bilinciyle çalışan kurumumuz burada da aynı başarıyı yakalamaktır. Bunun için bütün gücümüzle çalışıyoruz, çalışacağız.
Son olarak Karacabeylilere iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Her şeyden önce, yöresel bir gazete olarak eğitimi önemsemeniz ve bizimle bunun üzerine bir söyleşi yapmanız, gerçekten takdire değer bir olay; sizi kutluyor ve başarınızın devamını diliyorum. Karacabeylilere bir mesaj iletmeye gelince şunu söylemek istiyorum: Ben Karacabeyliyim; Karacabey benim baba yurdum; buraya para kazanmaya değil, doğup büyüdüğüm ilçeme hizmet etmeye geldim. Özel Grup Dershanesi, Karacabeylilerin dershane-sidir; bunun böyle bilinmesini istiyorum. Teşekkür ederim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.