Deprem karşısında kasabın elindeki kurban gibiyiz

Yağmuru, fırtınayı bekliyorduk.

Sinsice kıyı da köşede duranın koronavirüs olduğunu sanıyorduk ama deprem, hayatımızın gerçeği olduğunu bir kez daha hatırlattı bize.

İzmir’i seçti bu kez.

Çevresindeki iller sallandı.

Bursa, İstanbul uzak olmasına rağmen 7 şiddetine yakın Ege Denizi’ndeki kırılmanın etkilerini yaşadı.

Twitter ve Facebook üzerindeki paylaşımlara bakıldığında Bursa’da deprem gerçeğiyle yüzleşen bölgelerin hem zemin hem de bina stoku açısından alarm seviyesine yüksek bölgeler olduğu gözleniyor.

99 Körfez Depremi’nde hayatımız yerle bir olurken, çoğu kimsenin bilmediği bir gerçeğin altını Kandilli Rasathanesi’nin o dönemki Müdürü Prof. Dr. Mete Işıkara çiziyordu.

“Deprem öldürmez, çürük bina öldürür” diyordu.

Mühendislik notunu düşüyordu.

İnşaatta demir bağlayanından beton karanına kadar herkesin bir dizi sorumluluğu var.

Körfez Depremi’nden sonra çıkarılan yönetmeliklerle müteahhittin denetlenmesi üzerine birtakım kurumlar oluştu.

Yapı Denetim Büroları kuruldu.

Kurt mu kuzuya teslim edildi, kuzu mu kurda yem edildi anlaşılamadı henüz diyelim.

20 yıl önce yaşanan Körfez Depremi’nden bu yana nasıl dersler çıkardık?

Ne kadar yol aldık?

Kentsel Dönüşüm Yasası çıktı ne oldu?

Her deprem yeniden yeniden sorduğumuz bu soruların yanıtları ne yazık ki hiçbirimizi tatmin edecek gibi değil.

Depremle aramızdaki ilişki kasabın elindeki koça benziyor.

Sadece sıranın ne zaman bize geleceğini bekliyoruz.

Jeoloji Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Engin Er’in Bursa’ya dönük açıklamalarına bugüne kadar verilmiş bir karşılık da yok.

Uyarıyor.

Söylüyor.

Bursa ne durumda?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.