CHP içindeki camiden cami içindeki CHP’ye

Geçtiğimiz haftanın en ilginç haberlerinden biri de CHP Genel Merkezinde açılan mescit idi. Bu haber parti içinde ve dışında değişik yorumlara yol açtı.
Bu haftaya başlarken benzer bir haber daha CHP kulislerinden dışarı taştı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’da biraraya geldiği 12 ilin yöneticisine talimatlar verirken “gittiğiniz yerde imamları ziyaret edin” demiş.
Gerçekten ilginç bir yaklaşım. Bu yaklaşım CHP organlarında tartışılarak mı gündeme geldi, yoksa Genel Başkan o sırada aklına gelivereni mi söyledi bilmiyoruz. Ama belli olan bir şey var ki CHP yöneticilerinin halkla olan ilişkilerinde derin bir kopukluk var ve bu kopukluğu gidermek için yeni yöntemler geliştiriyorlar.
Türkiye’de ve özellikle aydınlar arasında yaygın olan bir kavram “halka inmek” kavramıdır. Aydınlarımız kendilerini o kadar tepelerde görüyorlar ki halka inmek için merdivenler yetişmiyor, asansör kullanıyorlar. Bazıları da tıpkı AKP’liler gibi “Allahın ipine sarılıyor”. Bu tiplerin halktan olmak, halkın içinde sudaki tuz ya da şeker gibi erimek kavramlarından haberi yok. Pek çoğu parti yöneticiliğini, kariyer basamaklarını ya da diplomayı “adam” olmanın yeter koşulu sayarak insanlara tepeden bakarken insan olmayı unutuyor.
CHP 12 yıldır iktidarda olan partinin hiçbir demokratik ülkede kabul edilemeyecek uygulamalarını taklit etmeye kalkıyor. Laik cumhuriyetin kurucusu, laikliğin temellerini atan parti olduğunun farkında değil. Halkın gerçek sıkıntılarının kutsal inançlar gündemde tutularak unutturulduğunu, yoksulluğu yöneterek makarna, bulgur, kömür politikaları ile yoksul halk yığınlarının oylarının çalındığının farkında değil.
Laikliğin en kaba tanımının din işlerinin devlet işlerine karıştırılmaması olduğunu bilmezden geliyorlar. Yine laikliğin, bütün inançlara, hatta inançsızlığa da eşit mesafede kalmak olduğunu unutup CHP Genel Merkezinde Sünni mezhebi için mescit açmayı halka ulaşma yolu olarak görüyorlar. (Bu arada CHP içinde yaygın ve etkin olan Alevileri, olası İsevi ve Musevi üye ya da ziyaretçiler olabileceğinin de farkında değiller.) Bir kez bu yola girildiğinde işin sonunun nerelere uzanacağının farkında değiller.
Normal bir iş gününde kılınan 5 vakit namazdan sadece ikindi namazı, o da yılın belli bir kısmında mesai saatleri içine rastlamaktadır. Üstelik İslamiyet “kaza namazı” olgusunu kabul etmektedir. Türkiye’de yıllardır kışlaya, camiye ve okula siyasetin sokulmaması genel kabul görmüşken şimdi kutsal inançlara ilişkin ibadetin bir tanesini siyasi partinin içine sokmak anlaşılır bir durum değildir.
Hem de Anayasa ve Siyasi Partiler Yasasına rağmen…
Laik Cumhuriyete sistemli saldırıların başladığı 12 Eylül darbesi sırasında kışlaya sokulan mescitlerin ardından siyaseti dolayısıyla siyasi inançları beyan etmeyi nasıl getirdiğini yaşayarak gördük.
Tam da 12 Eylül dönemine rastlayan askerlik görevim sırasında çok sıkı kurallara bağlı olan Yedeksubay okulunda kuralların ilk olarak yerlere serilen gazete kağıtları üzerinde kılınan toplu namazlarla nasıl delindiğini gördük. Bu durum hızla yaygınlaşırken önceleri kuralları delmenin yöntemi olarak kullanılırken bir süre sonra siyasal örgütlenmeyi getirmişti. Bu oldu bittinin arkasından kışla içinde açılan mescitler ile mescide gidenler, gitmeyenler ayrımı geldi.
Kuruluşundan beri ibadetin gizli olması ilkesini uygulamaya çalışan CHP’de şimdi mescide gidenler ve gitmeyenler ayrımı başlayacak.
Bu uygulamaya paralel olarak başlatılmak istenen uygulamada ziyaret edilecek imamlara neler anlatılacağı da merak konusu. İmamları ziyaret edecek CHP yöneticileri zaten gırtlağına kadar siyasete batmış olan imamlara siyaset yapmamalarını mı söyleyecek? Yoksa AKP ya da cemaat propagandası yerine CHP propagandası yapmalarını mı isteyecek?
CHP Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamalıdır. AKP ile rekabet onların anayasaya ve yasalara aykırı olmakla kalmayıp evrensel siyaset ilkelerine de aykırı olan kutsal inançları istismar etmesi üzerinden değil halkın gerçek sıkıntı ve gereksinmeleri üzerinden olmalıdır.
Gençlerin işsizlikten bunalıp uyuşturucu ya da intihar ikilemine sürüklendiği, yoksulluğun ve yolsuzluğun yönetilerek iktidarda kalındığı, ekonomik krizin kapıya dayandığı, halkın plastik para ile bankaların kölesi olduğu, işçi ölümlerinin artık 3 haneli rakamlarla ve ne yazık ki bir istatistik verisi olarak ifade edildiği acı bir süreçten geçiyoruz. Üstelik bölünme tehdidi artık halk içinde düşmanlıkları körükleme noktasına getiriliyor. CHP halka ulaşacaksa önce halk gibi yaşamalı onların sıkıntılarını etinde kemiğinde duymalıdır.
CHP Atatürk’ün ve cumhuriyetin partisi olarak kalacaksa dini duyguları siyasete, siyaseti dine sokmamalı tam tersine bu işi temel yöntem olarak benimseyenlerle mücadele etmelidir. Halkın kutsal duygularına saygının esas ve evrensel yöntemi budur.
(Not: Elbette cami ile mescit farkını biliyorum.)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.