Çevre düşmanlığı, vatan hainliğidir!

Karacabey Şehit Bahadır Tayfur İlköğretim Okulu
bahçesindeki “Ağaç katliamı” haberlerini Meltem’de on gündür üzülerek okurken
içimiz kanadı.

            Milli
Eğitim Müdürlüğü’nün beceriksizliği belki de Karacabey’in önünü kapatıyor.

            On
yaşındaki çam ve çınarlar öğrencilerin gözleri önünde katledilirken, cinayetin
tetikçisi olarak ne yazık ki eğitimin başındaki organizasyondan yoksun bir
müdürü görüyoruz.

            On
yaşlarında, şaşkın ve ürkek bakışlı yüzlerce öğrenci, on gün boyunca “Ağaç
katliamı” izlerken, çevre bilincinden yoksun, AKP’nin en başarısız bürokratı
nasıl da seviniyor biliyor musunuz? Okul bahçesinde, sayıları elliyi bulan
ağaçlar birer birer devrilirken O avuçlarını ovuşturuyor, iş yaptığını sanıyor.

            Yakın
köylümdür, iyi tanırım. Hiçbir zaman kendisi olamadı. Onun bunun adamlığında
kaldı. Orman içinde bir dağ köyünde büyüyen ve karakteri ağaç keserek
olgunlaşan sözde müdürden ne beklenebilir ki?

            Ağaç
katilliğinden başka bir şey beklemek fazla iyimserlik olsa gerek.

            Meltem on
gündür aralıksız yazdı. Alternatif sundu. Eğitim planlaması yapılmasıyla daha
sağlıklı çözüm üretilebileceğini somutlaştırarak yol gösterdi.

            Köşe
yazarımız Canan Ekinci Yılmaz, Yazı İşleri Müdürümüz Yasemin Uysal, Genel
Koordinatörümüz Nevzat Çakır, büyük duyarlılık gösterdi. Ağaç katliamına gerek
olmadığına dikkat çektik. İyi bir organizasyonla ek derslik adına katliam
yapılmadan sıkıntının giderilebileceğini söyledik.

            DoğaDer
Temsilcisi S. Ali Gezici, “Eğitimcilik ağaç kesmeyle değil, ağaç dikmeyle olur.
Lise, Şehit Serkan, TOKİ ve Taşlık’taki üç bini aşkın öğrenci boşluğu
değerlendirilse sorun çözülür. Belki de tam gün eğitime geçilir. İyi bir
planlamayla sıkıntı kalkar. Ağaçlar kesilmez. Öğrencilerin gözü önünde ağaç
katliamı yapmak eğitimde  olumsuz etki
yaratır” dedi. 

            CHP İlçe
Başkanı Orhan Karabaş, katliamı hayretler içinde izlediklerini belirtirken,
Milli Eğitim Müdürlüğü’nün kötü örnek olacak uygulamalardan kaçınması
gerektiğine vurgu yaptı. Yıllardır bomboş durumdaki okulların neden
değerlendirilmediğine dikkat çeken Karabaş, “Çocuklarımızın oyun alanlarına göz
dikilmesi, rant çağrışımı yapıyor. ‘İhalesi yapıldı. Artık geriye dönüş yok’
gibi mazeretlerin mantığı söz konusu olamaz. Plansız ve programsız iş
yapılamaz. Aynı sıkıntılar diğer okullarımızda da yaşanıyor. Diğer
okullarımızdaki öğrenciler de bizim çocuklarımız. Onları da düşünmeliyiz. Dağ
gibi büyüyen sorunlar organizasyonsuzluktan kaynaklanıyor. Çocuklarımızın
sosyalleşmesini sağlayan okul bahçelerine dokunulmamalıdır. Hatta kesmek
yerine, bir ağaç daha dikilmelidir. Çocuklarımızın daha sağlıklı ortamda
yetiştirilmeleri için uzun vadeli çözüm üretilmelidir” diyerek kaygılarını
açıkladı.

            On gündür
kiminle konuşsam Şehit Bahadır’daki “Ağaç katliamı”na inanamadığını söylüyor.
“Karacabey bu kadar sahipsiz mi?” sorusunu yöneltiyor.

            Öncelikle
belirtmeliyim: Karacabey tam anlamıyla sahipsiz. Türkiye Cumhuriyeti yasaları,
yönetmelikleri  Karacabey’de pek
işlemiyor.

            Yazımın
başlığını, “Eğitimde kalite aranıyorsa” diye atmış, bu konuda çözüm önerileri
iletmeye hazırlanırken telefonum aralıksız 
çalmaya başladı:

            “Şehir
Bahadır’da 10 gündür kıyım yapılıyor. Çamları, çınarları köklediler, şimdi de
kocaman kocaman ağaçları (25-30 yaşında) dozerlerle doğruyorlar. Gördüklerimize
inanamıyoruz. Okul bahçesinde öğrencilerin gözü önünde cinayet işleniyor. Kimse
görmüyor mu? Karacabey’i seven yok mu? Bu vatanı kimse düşünmüyor mu? Bunları
niye yazmıyorsunuz?”

            Telefonun
öbür ucundaki ağlamaklı sesler, sitemle karışık, yakınmalarını özetle
yukarıdaki gibi dile getirirken, “Allah onlara da aynı acıyı yaşatsın” diyordu.

            “Galiba
başlığı değiştirmek gerekecek” diye düşünerek masamdan kalktım, bir solukta
Şehit Bahadır’a koştum.

            Gördüğüm
manzara gerçekten ürperticiydi. Kanımın çekildiğini hissettim.  Elliye yakın ağaç  kepçelerle gelişigüzel katledilirken,
öğrencilere çevre düşmanlığı aşılanıyordu. Öğrencilere ağaçların nasıl yok
edileceği öğretiliyordu. Yalan haber yaptığımızı söyleyen öğretmencikler ise,
sözde gerçeği gizleyerek, kıyımı masum göstermeye çalışıyor ve minicik
yüreklere “Yuh” çekmeyi şırıngalıyordu.

            Oysa,
Şehit Bahadır’da geleceğimiz dinamitlenirken, “Vatana nasıl ihanet edilir”
senaryosunun ilk perdesi sahneleniyordu.

            Yazımın
başlığını yetersiz buldum ve oracıkta değiştirdim.

            Ağaç
katliamı yapanların, beyin özürlü olduğunu düşünmeye başladım.

            Katliamlar
“Ek derslik olacak” diye yapılıyorsa, sekiz yıldır neredeydiniz?

            Lise’yi,
Şehit Serkan’a, Şehit Bahadır’ı da Lise’ye kaydırmayla, yapılacak küçük bir
planlamayı hiç mi düşünemediniz? Yada mevcut binayı yıkıp yerine yenisini
yapmayı hiç mi akıl edemediniz?

            TOKİ’nin
yeni yaptırdığı okuldaki potansiyelle belki de tam gün eğitime geçilebilir.
Araştırmadan, tartışmadan gerçekleştirilen ağaç kıyımı niye?

            “Ağaç
katliamı”  yapmak zorunda mıydınız?
Beceriksizliğin, iş bilmezliğin faturasını gelecek kuşaklara kesme hakkını
kimden alıyorsunuz?

Karacabey’e düşmanlık yapmakla ne kazanacaksınız?

Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Özer Matlı aylardır
bağırıyor. Çok da güzel bir öneri sunuyor: “Uzun vadeli düşünelim. Eğitimdeki
kaliteyi arttıralım.  TİGEM’de “Eğitim
Vadisi” kuralım. Karacabey’deki ortaöğretimleri buraya taşıyalım.
İlköğretimlerin önünü açalım. Çağdaş eğitime geçelim. Hatta bunları komşumuz
Mustafakemalpaşa ile birlikte yapalım. İki ilçeyi de kurtaralım. Bu konuda her
türlü yardıma hazırım.”

            Matlı’nın
bu önerisi büyük ilgi gördü. Yediden yetmişe herkes destek verdi, herkes sahip
çıktı.

            Bir tek
Milli Eğitim Müdürlüğü suskun kaldı.

            CHP İlçe
Başkanı Orhan Karabaş’ın kaygılandığı gibi “Ağaç katliamının arkasında acaba
rant mı vardı?”

            Yangından
mal kaçırırcasına hızlandırılan utanç verici uygulama kafaları karıştırdı.

            Şehit
Bahadır’ın bahçesindeki her biri Milli Eğitim Müdürü’nden daha yararlı, daha
verimli ağaçları sıradan vatandaş yok etseydi acaba ne olurdu?

            Savcılık,
Kaymakamlık hemen harekete geçerdi

            Hele bu
“Ağaç katliamı”, Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde olsaydı (olanaksız ya)
kıyamet kopardı. Adamın ocağı sönerdi.

 Düşünebiliyor
musunuz, Karacabey’de devlet eliyle, “Ağaç kıyımı” yapılıyor. Hem de çağdaş
toplum olmanın, çevre bilinciyle gerçekleşebileceği öğretilen (!) okul
bahçesinde. Öğrencilerin gözleri önünde, yaşları on ile otuz arasındaki elliye
yakın çam, çınar, dışbıdak,  ceviz,
kavak, söğüt, ayva, erik vişne, Milli Eğitim Müdürü’nün öncülüğünde
katlediliyor.

İdare-i maslahatçılığı yeğleyen Şehit Bahadır’lı
yöneticilerin ise gıkı çıkmıyor. Bu okuldaki öğrencilerin ağaç katilliğine
özenebileceğini kimse görmüyor.

İnsanın kendisine ve ülkesine
yapacağı en büyük ihanet bu olsa gerek.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.