Bütün genellemeler yanlıştır, bu dahil!

Başlıktaki sözü her kim etmişse ne kadar da doğru etmiş…
Onlar öyledir, bunlar böyledir, şunlar şöyledir… diyerek her olayı, her insanı genelleriz sürekli.
Gruplandırdığımız her ne varsa hepsini dümdüz görür, istisnalar kaideyi bozmaz deyip ayrıntılara itibar etmeyiz.
Aslında hepimiz o gruplardayızdır.
Yaptığımız ufak tefek şeyler bile en basitinden kadınlığımıza ya da erkekliğimize veriliverir.
Bütün kadınlar teknoloji özürlüdür, bütün kadınlar kötü sürücüdür, bütün kadınlar iyi annedir, bütün kadınlar yemek yapabilir…
Bütün erkekler kabadır, bütün erkekler cimridir, bütün erkekler iyi şöfördür, bütün erkekler iyi babadır, bütün erkekler araba lastiği değiştirebilir…
Ve bunun gibi iyi kötü pek çok şey…
Genel olarak hakikaten de istisnalar kaideyi bozmaz.
Lâkin çevremize hem yüzeysel bakıp hem de derin ahkâmlar kesmek de olmaz…
Ancak derin ahkâmlar kesme niyetinde isek, işte o zaman da biraz derinlere inme mecburiyeti doğar…
****
Parayla iman kimdedir bilinmez derdi eskiler.
Şimdikiler ise “görmezsem kat’iyen inanmam” diyorlar…
Çok paran olduğunu illa ki ispat edeceksin mesela. İspat edemezsen kimseden itibar bekleme. Tam bir ye kürküm ye mantığı.
Kendisini zenginliğini ispat etmek zorunda hisseden kişi zaten bunun için elinden geleni ziyadesiyle yapıyor. Etmeye gerek duymayan için ise kimsenin neye inanıp neye inanmadığının bir önemi yok.
Hele de bu zamanlarda imanını ispat etmek çok daha önemli bir mesele.
İnanmasan bile inanmış gibi yapacaksın. Namazını gönülden kılmasan bile kılarmış gibi yapacaksın. Orucunu tutmasan bile tutarmış gibi yapacaksın. Yapacaksın ki ‘takdir’ edilesin.
Nasılsa kimse bilmez alnını secdeye koyduğun zaman senin aklından geçenleri. Ne ettiğin duayı, ne kime ettiğini, ne de edip etmediğini…
Bir sen bilirsin, bir de yaradan…
Demek ki ‘Allah ile Kul’ arasında dedikleri bu…
Kandıramayacağın tek ama tek yer işte orası…
Lâyıkıyla yapılmış her ibadet zaten yerini buluyordur. Onu bilen, gören ve takdir eden de yine yaradandır.
Yine ‘Allah ile Kulu’ arasındadır.
Bir kulu inançları yüzünden yargılama hakkı, Allah’ın diğer kullarına verilmemiştir.
Ancak elçi olma salahiyeti verilmiştir.
Şu aralar bakıyorum da bazıları kendilerini seçilmiş elçiler yerine koyarak diğerlerini dinli-dinsiz diye ayırabiliyorlar.
Dünyadan bihaber kişilere din eğitimi verilmesini anlayabilirim de, kendi özgür iradesiyle seçtiği yolda yaşayan yetişkinlerin seçimleri sebebiyle bu dünyada yargılanmasını anlayamam.
E bu dünyanın bir de öteki dünyası yok mudur…
Eğer siz öteki dünyaya inananlardansanız, zaten onlar seçtikleri inançlarıyla ya da inançsızlıklarıyla nasıl olsa cezalandırılacaklardır, buna da inanın.
Ve fakat öteki dünyaya -en çok- inananların, kendileri gibi olmayanlara cezayı bu dünyada kesmeye çalışmaları ne kadar da hayret vericidir…
Bırak da zamanı gelince varsa bir cezası, cezasını kendisi çeksin.
Bak bu da “Allah ile Kulu” arasında…
Takdir-i İlahi…
Sen karışma…
Karışacaksan Ben’ce sen şunlara karış:
Madem ki dindarlık iyi insan olmak adına bu kadar önemli, temel din eğitiminin hurafelere kaçmadan, insanları korkutup ürkütmeden ve karamsarlığa salmadan, akıl ve mantık dahilinde sevdirerek öğretilmesini sağla.
Sen; insanların sosyal refahlarının ve insani hasletlerinin gelişmesi için çaba harca.
Sen; yetişen gençliğin çağdaşlaşlıklarına hitap edebilecek açık görüşlere sahip ol.
Sen; haksızlıklara ve ahlâksızlıklara fırsat tanıma.
Sen; toplum bireylerinin birbirlerine saygılı ve sevgili olmalarını sağla.
Sen; nasıl oluyor da müslüman bir toplumda bu kadar fazla ahlâksızlık yaşanıyor, bu kadar fazla vahşi cinayetler işleniyor, bu kadar fazla yolsuzluk oluyor onları sorgula.
Sen; nasıl oluyor da küçük yaşlarda bir çocuk evden kaçarak sokaklarda tinercilerle yaşayacak hale geliyor, onu sorgula.
Sen; yakınları tarafından tecavüze uğrayan ya da istemedikleri kişilerle zorla evlendirilen günahsız kadınların fuhuşa sürüklenmesini sorgula.
Sen; kadına değer vermeyen babaların sattığı o kızları satacak, kadına değer vermeyen ne kadar çok koca var bu memlekette, onları sorgula.
Ve;
Bütün bu kötülükleri yapabilenler dînî vecibelerini harfiyen yerine getirenler midir getirmeyenler midir, işte sen esas bunları sorgula…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.