Bugün Dünya Çiftçiler Günü

          Kırk, elli yıl önce ülkemde 40 bin köy vardı. Nüfusun yüzde ellisi çiftçi idi. Övünerek ilkokul kitaplarına yazdığımız “Dünyada gıda maddelerini dışardan almayan yedi ülkeden biriydik.” Çiftçiler hububat tohumlarını ayırır. Kalanlarını hayvan yemi kullanır. Veya ihtiyaçlarını karşılamak için satardı. Pamuk, ayçiçeği, soğan, susam, nohut, bakla vb. ürünler eker ülkemizin değişik şehirlerine satardı. 1969 yılından 1980’li yıllarına kadar Karacabey çiftçisi soğan, pırasa, domates gibi ürünlerini dış ülkelere satar durumdaydı. Her çiftçinin kapısında bir traktör ve ekipmanları tamamdı. Fazla arazide çalışan çiftçilerin evlerinde mazot tankları vardı. Hatta iki traktör sahibi çiftçi ailesi köylerde çoğaldı.

               Köylerde hayvanlar köy sığırı olarak meraya çıkıyor. Koyunlar ve keçiler makiliklerde ve meralarda yayılıyordu. Çok zor meşakkatli bir meslek olan çiftçilik ve hayvancılık ürünlerini bol bol verdikçe ve çiftçiler bu ürünleri eder fiyatına sattıkça, mutlu olur gelecek yıla daha hırsla sarılırdı.

               Her ne olduysa devamlı hor gördüğümüz çiftçilik (Bana göre o günler çiftçi için ve ülkem için iyi günlerdi) tohumda dışa bağımlı hale getirildi. Yüksek verimli tohumlar diye Avrupa devletlerinden, Amerika’dan,  İsrail’den buğday, mısır, kavun, karpuz tohumlarını çiftçilerimize ektirdik. Hala ektiriyoruz. Çünkü Anadolu’nun yöresel tohumları kayboldu. Çiftçilerimiz birim alandan yüksek tonajda verim aldı. Yerli hayvan ırklarımızın anaçlarını kestirdik. Amerika’dan, Avrupa’dan hatta Avustralya’dan  süt ve et verimi yüksek inekler getirdik. Çiftçilerimiz ve hayvancılarımız bu hayvanları besliyorlar.

               Ne oldu ki bu kadar yüksek verimi olan tohumu eken çiftçim, 10 litre yerine 25-30 litre süt veren ineği besleyen köylüm son on yılda önce traktör ve ekipmanlarını satı. Şimdide tarlalarını satıyor.

            Çiftçinin acıklı durumuna üzülen devlet büyüklerim çiftçiye destek veriyor. Hayvancıya destek veriyor. Ben bu durumu yoğun bakıma girmiş hastaya serum takmaya benzetiyorum.

            Köylülük, aile çiftçiliği ölüyor. Köyler boşaldı. Benim çocukluğumda toprak satmak insanları utandırırdı. Gizli gizli satış yapılırdı. Şu anda köylerdeki tarlalar, köy içi arsalar satılıyor. Köylü sayımızı, çiftçi sayımızı azalttık. Hepsi sigortalı, asgari ücretli emekli olmaya şehirlere göç ediyorlar. Köylerde yaşayanlar 50 yaşın üzerinde insanlar. Ortalama yirmi yıl sonra onlarda biter ve kalkınmış bir ülke oluruz.

            Her ne durumda olsan da, yine sana yılda bir gün tahsis ederek hatırladık. Günün kutlu olsun ÇİFTÇİ KARDEŞ.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.