Bu yazıyı okumak da yasak!

Doğduğumuzdan beri en çok duyduğumuz kelime herhalde “YASAK” kelimesidir.
Hareketlenmeye başlayan bir bebeğe ufak ufak yasaklar da konulmaya başlanır. Soba, fırın, ocak, yani sıcak olan her şey yasaktır. Pencere, balkon, merdiven ve dolayısıyla yüksek olan her yer yasaktır. Elektrikli aletler, kesici aletler, kırılabilir eşyalar hep bu yasakların içindedir.
Bunlar elbette ki onun can güvenliği için uygulanan yasaklar. Tehlikeyi henüz idrak edemediği zamanlarda onu koruma vazifesi elbette ki biz ebeveynlere düşüyor.
Yeni yürümeye başlayan bir bebek nasıl önce emekler, sonra sıralar, sonra tay tay durur ve sonra da koşturmaya başlarsa; ve biz de bu evrelerde nasıl her zaman onun yanındaysak, her düştüğünde kaldırmaya koşuyorsak, hâttâ düşmemesi için çevremizdeki her tehlikeli durumu bertaraf ediyorsak; bu korumacılığı bir ömür boyu yapmak, onu her zaman korumak istiyoruz.
Biz kendimizce çocuklarımıza muhteşem ebeveynlikler yaparken onları tehlikesiz bir dünyanın varlığına inandırıp, savunma mekanizmalarını devreye sokmuyoruz. Sürekli korunmaya alışan çocuklar kendilerini korumayı asla öğrenemiyorlar.
Ya bütün o yasaklara sorgusuz-sualsiz uyarak başları önlerinde hep eğik ve ezik yaşıyorlar ya da yıllarca üzerlerinde uygulanan bu baskılardan bunalıp, yasakları delip geçen taşkınlıklarda bulunarak hayatı kendilerine de çevrelerine de zindan ediyorlar.
Tehlikenin farkında olamayan insanlar, temkinli olmayı öğrenemediklerinden hayatı
‘Yasaklara Uymak Yasaktır’ pervasızlığında yaşıyorlar…
Ailelerin yasaklarından sonra toplumun yasakları geliyor. Yazılı olmayan kuralların yasakları bir yanda, kanunlarla belirlenmiş yasaklar bir yanda.
Bu kadar çok YASAK’ı hak edecek insanlarız biz demek ki!
Çimenlere basmak YASAK! (Kadın istismarı serbest)
Çiçekleri kopartmak YASAK! (Çocuk istismarı serbest)
Korna çalmak YASAK! (Yaşlı istismarı serbest)
Buraya Çöp Dökmek YASAK!  (Hayvan istismarı serbest)
Sigara içmek YASAK! (Silahlanmak serbest)
İçki içmek YASAK! (Öldürmek serbest)
90 kilometreden hızlı gitmek YASAK! (200 kilometre ile gitmek serbest)
Bu sokağa giriş YASAK! Buradan çıkış YASAK! (Bütün ters yönler serbest)
Bir yandan kanunlarla korunuyoruz olmak güzel tamam da; bu kadar çok yasağın olması size de kendinizi son derece yetersiz ve basiretsiz varlıklarmış gibi hissettirmiyor mu?
Bu demek değil ki kurallar ve kanunlar HİÇ olmasın…
Bütün ülkelerin kendilerine göre uyguladığı kuralları vardır. O insanlar kuralların mantığını doğru algılarlar. Bunun için kurallara riayet ederler. Konulmuş o kuralları neresinden ihlâl etsem diye düşünmezler…
Sistemleri iyi oturmuş bir düzende yapılan minik ‘yama’ yasaları kimseyi rahatsız etmez.
Lâkin bizde yama yasalar pek olamıyor. İnsanların üzerine aniden atılan yorgan yasalar çıkıyor. O yorgan bazen insanları altında nefessiz bırakacak kadar kalın ve büyük de olabiliyor ya da neresinden çekiştirirseniz diğer tarafından açılacak kadar küçük ve yetersiz…
Silahlanma yasası, içki satışı ve nasıl içilmesi yasası, kız çocuklarının en erken ne zaman evlenebileceği yasası, kapalı alanlarda sigara içme yasası ve bunun gibi altyapıdan yoksun, eğreti ve sürekli delinebilen birçok yasa…
İki kadeh içmiş kişiyle bir büyüğü devirmiş kişi aynı derecede cezalandırılacak, hepsine alkolik, serkeş ve günahkâr muamelesi yapılacak, yani hepsi aynı kazanda kaynatılacaksa o zaman farklılık nerede?
IV. Murat’tan tutun da bugüne kadar pek çok sulta yasaklamadı mı içkiyi de sigarayı da?
Sene 2011 ve mevzu hâlâ aynı…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.