Bizler, demokrasiye hakim kurumlarız!

TOBB Başkanı
Hisarcıklıoğlu, üyelerine önemli mesajlar verdi:

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat
Hisarcıklıoğlu, kendilerinin siyasetten uzak, demokrasiye inanan ve demokratik
işleyişe hakim kurumlar olduğunu ve bu konuya üyelerinin dikkat etmesi
gerektiğini vurguladı.

            Türkiye
gündemini yakından ilgilendiren konulara dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, millet
iradesine müdahaleyi amaçlayan, çeşitli senaryoların kamuoyunda sıklıkla yer
aldığını hayretle karşıladıklarını söyledi.

            16 Haziran
2001’den bu yana TOBB Başkanı olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, “Bu süre
zarfında, hükümetler geldi geçti. Ben, hep aynı ilkeler doğrultusunda çalıştım.
İş dünyamızın sorunlarını, önerilerini, halktan yetkiyi almış ve karar alıcı
konumundaki, siyasetçilere ilettim.

            Siyaseti,
toplumsal tercihlerin belirlendiği bir alan olarak gördüm. TOBB’un varlık
nedenini ve camiamızın istek ve beklentilerini, her zaman esas aldım. Bunu
yaparken, siyasetin alanıyla, kendi görev alanımı, birbirine karıştırmamaya
özen gösterdim. Bu sorumluluğun bilincinde oldum.

            Ülke
meselelerinin çözüm yerinin, sadece demokratik platformlar olduğuna inandım.
Daha düne kadar, hükümetin yandaşı olarak nitelendiriliyordum. Şimdiyse,
darbecilikle ilgili iddialara maruz kalmaya başladım. Ben, darbe yapmayı,
vatana ihanet kabul ederim. İhanete teşebbüs edenlerin yanında da olmam,
olamam. Bu konuda net olarak şunu söyleyeyim; Çamur benim üzerime yapışmaz”
dedi.

Darbe söylentilerine
sert yanıt

            Basında
yer alan darbe haberlerine de değinen Rifat Hisarcıklıoğlu, “Birileri darbe
yapıp, yeni bir hükümet kurup, Başbakanlığa da beni getireceklermiş. ‘Balyoz harekat
planı’nı ilk kez basından duydum. Darbe planı hazırladığı söylenen şahısları da
tanımıyorum. Buna karşın demokrasi karşıtı planlara, ismimi karıştıranlardan
şikayetçiyim.

            Sadece
iddialara dayalı linç fetvaları yayınlanmasından, şikâyetçiyim. Bulanık suda
balık avlamaya çalışanların oltasına takılanlardan ve gazetecilerin de, bunu
sorgulamadan yayınlamasından şikayetçiyim. Gerekli hukuki süreci de başlatmış
bulunuyorum.

            Ben;
ailesi, 1960 ihtilali, 1971 muhtırası ve 1980 askeri darbesinde; şahsen ise 28
Şubat sürecinde ciddi zarar görmüş biriyim. Demokrasi karşıtı hiçbir hareketin,
içinde, önünde, arkasında, hatta dedikodusunda bile yer almadım. Hayatım
boyunca Allaha çok şükür,  ne zulmeden
oldum, ne de zalimlerden merhamet isteyen oldum. Sadece adaletin yanında oldum”
diye konuştu.

            Türkiye’deki
sorunların çözümünde meşruiyet dışı yolların aranmaması gerektiğinin altını
çizen Hisarcıklıoğlu, “Darbe tezgâhları ne kadar namussuzluk ise, haysiyet
cellatlığı da, o kadar namussuzluktur. İkisi de zulümdür. Zulüm ile de abad
olunmaz. Ben ülkemin her karışını geziyor ve şunu her fırsatta ifade ediyorum
“Adaletsizlik, zulüm ve korku üzerine kurulan bütün sistemler, yok olmaya
mahkûmdur.

            Şimdi bu
vesileyle; bu ülkeyi ihtiraslarından daha fazla seven herkesi, bir kez daha;
demokrasiye sahip çıkmaya, hukukun üstünlüğünü korumaya, birbirine çamur
atmamaya, linç fetvalarına son vermeye, bilgi kirliliğini önlemeye, vicdanına
kulak vermeye, fitne ve fesattan vazgeçmeye, ülkemizin kurumlarını
yıpratmamaya, her kurumu da, şeffaf olmaya davet ediyorum.

Kavgamız; aş, iş ve ekmek davası

            Zira, bu
ülke hepimizin, gidecek başka bir yerimiz yok. Açıktır ki, olup bitenin, aş, iş
ve ekmek kavgasıyla bir alakası yoktur. Ama biz; aş, iş ve ekmek kavgası vermek
istiyoruz. Ülkemizi ve 72 milyonu zenginleştirmek istiyoruz.

            Bunun
içinde; Türkiye’nin tek çıkış yolu var. Güçlü ekonomi ve kaliteli
demokrasi.  Bu yüzden, herkesin hesap
sorabildiği ve hesap verebildiği, birinci sınıf bir demokrasi istiyoruz.
Birilerine imtiyaz sağlamak için değil herkes için özgürlükleri esas alan bir
demokrasi istiyoruz.

            Demokrasiye
sahip çıkmanın yolu; darbeyi ve her türlü darbe teşebbüsünü lanetlemek ve
darbecileri cezalandırmak kadar, sağduyulu olmak, hukukun üstünlüğünü korumak,
kurumların ve kişilerin, saygınlığını da yıpratmamaktan geçer.

            Demokrasi
ve hukuk çıtasını yükseltmek, hukuk dışına çıkarak, birilerine çamur atmakla
olmaz. Makamı, rütbesi, görevi, ismi, aidiyeti ne olursa olsun, hiç kimse
demokrasinin ve hukukun dışına çıkamaz. Bu noktada hukukun üstünlüğüne ve
yargıya olan inancımız tamdır. Herkes mutlaka şeffaf ve açık olmalıdır. Şeffaf
olmayan her olay ve kurum fitneyi besler. Ortam, haysiyet cellâtlarına kalır.

            İsteyen,
istediği kadar demokrasi dışı hayaller kurabilir, hezeyanlarda bulunabilir. Ama
benim, içinde milletimizin yer almadığı, hiçbir hayalim olmadı. Benim adımı, bu
fitneye karıştıranlara, hakkımı helal etmiyorum” dedi.

            Türkiye’de
şu anda demokrasinin en fazla işlediği kurum olduklarına dikkat çeken
Hisarcıklıoğlu, şunları söyledi; “Eğer müsaade ederseniz Odalar Birliği
Başkanlığı’na nasıl seçildiğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

            Biz bu
noktaya, Türk iş aleminin içinden, 1 milyon 300 bin kişi arasından seçilerek,
kademe kademe geliyoruz. Yönetim Kurulu Üyeleri, meslek komitelerinden
başlayarak en yukarıya kadar, 4 yıl boyunca ekmek kavgası verdiği rakibini ikna
ederek geliyor.

            Biz hiç
kimse tarafından atanmıyoruz, hiç kimsenin yardımıyla, desteğiyle bu göreve
gelmiyoruz. Böyle bir kurumun başkanı hangi demokrasi dışı bir eylemin içinde
olabilir?

            Bu
iddialarla atılan çamurun üzerime yapışmayacağının en önemli göstergesi, TOBB
mekanizmalarının demokratikliğidir. TOBB, Türkiye’nin en demokratik
kuruluşudur.

            Bu
gazetenin benimle ilgili olan iddiaları başka bir açıdan da akıl dışıdır. Bir
mutabakat hükümeti kurulacakmış. Hükümetin politikaları da belirlenmiş. Müsaade
ederseniz bu politikalara bakalım.

            Kurulacak
hükümet, Avrupa Birliği’ne karşı olacakmış. Özel üniversiteleri kapatacakmış.
Özelleştirmeye ‘hayır’ diyecekmiş. Aynı zamanda yabancı sermayeyi
yasaklayacakmış.

Soruyorum size, böyle bir hükümetin Başbakanlığı için nasıl
Rifat Hisarcıklıoğlu’nun adı geçebilir?

Bu nasıl çelişki?

            Ben şu
anda Avrupa Odalar Birliği’nin en çok oy almış Birinci Başkan Yardımcısı’yım.
Ama hangi hükümetin, Başbakan’ı oluyorum bu iddiaya göre? Avrupa Birliği
karşıtı olan bir hükümetin Başbakan’ı oluyorum.

            47 Avrupa
ülkesinin oyunu alarak, en yüksek oyla, AB üyesi olmayan bir ülke olarak, bu
kurumun (Eurochambres) 1. Başkan yardımcısı seçiliyoruz. Ama darbe sonrası
kurulacak Avrupa Birliği karşıtı hükümetin Başbakan’lığına getiriliyoruz. Bu
nasıl bir çelişkidir? 

İddianın ile ilgili bir büyük çelişki daha! Kurulacak
hükümetin planlarında özel üniversiteleri kapatmakta varmış. Bu dönemde, 2003
yılında, biz vakıf üniversitesi kuruyoruz. Ben bunun mütevelli heyet başkanı
oluyorum.

            Sayın
Başbakan’la, Sayın Cumhurbaşkanı’yla, Sayın Bakanlarla beraber, karış karış
dünyayı geziyoruz, ‘yabancı sermaye Türkiye’de yatırım yapsın diye çabalıyoruz.
İlave istihdam oluşturmak için Türkiye’nin işsizlerine iş bulunabilsin diye
dünyayı geziyoruz. Ama yabancı sermaye karşıtı bir hükümete başbakanlık
yapacağımız iddia ediliyor.

            O dönemde
kurulacak hükümet özel sektörü devletleştirmeyi hedef alıyormuş. Ama Başbakan
olarak Türk özel sektörünün en yüksek makamı olan TOBB Başkanı’nı düşünmüşler.
Kendi fabrikalarımın da % 50’sini devlete mi vereceğim? Bu nasıl bir
çelişkidir?

            Burada
birbiriyle uyuşmaz bir yer var. Bir tarafta AB karşıtı, özel sektör düşmanı, devletçi
bir hükümet, öteki yanda bu hükümetin başına düşünülen isim Rifat
Hisarcıklıoğlu. Açık söyleyeyim, bu iddiaya kargalar bile güler.

            Onun için
ben herkesi uyanık olmaya, duvarın arkasını görmeye davet ediyorum. Duvarın
arkasını görmek durumundayız. Burada bir tezgah var, benim şahsımla ilgili olan
kısmını söylüyorum. Bura da her şey öne getirilebilir dikkatli olmalıyız.

            Diğer
soruya cevap gerekirse, yargı süreci başlamıştır. Yargıya güveniyorum. Zaten
bütün her şey bütün açıklığıyla ortaya çıkacaktır. Hepimiz yargıya güvenmek
durumundayız.

Kim neyin içinde oldu, ne yaptı, ne etti her şey ortaya
çıkar. Tabi buradaki beklentimiz, böyle bir şey varsa, daha önce fikrimiz
sorulabilirdi. Böyle bir şeyde adınız geçiyor, bununla ilgili ne diyorsunuz
diye sorulabilirdi.

            Bununla
ilgili gerek tekzip olmak üzere, gerekse savcılığa suç duyurusu olmak üzere
bütün hukuki hakların hepsini sonuna kadar kullanacağım. Bununla ilgili
avukatıma da gerekli talimatı verdim.

            Çok açık
bir şekilde söyleyeyim. Birilerinin hayalleri beni ilgilendirmez. Ben
demokrasinin olmadığı yerde olmam. Milletin olmadığı yerde olmam.

            Biz
demokrasi karşıtı hiçbir hareketin yanında yer alamayız. Tam tersine biz
demokrasiden yana tarafız. Bizim her yıl genel kurulumumuzu izliyorsunuz. Biz
bir şeyin tarafıyız, dedik. Demokrasinin tarafıyız dedik. Demokrasinin
kalitesinin artırılmasından tarafız dedik. Bizim taraf olduğumuz yer belli. Bu
çamur bize yapışmaz.  Ben geldiğiniz için
hepinize teşekkür ediyorum.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.