Bizim ‘Kızıl Elmamız’ eğitim olmalı!

Bir eğitim-öğretim yılını daha geride bıraktık.

Öğrenciler gitmedikleri okuldan, öğrenmedikleri derslerden karne aldılar.

Salgın sürecinin zorunlulukları denilebilir ancak aşılama işi söz verildiği gibi yapılmış olsaydı, öğretmenler rahatça yüz yüze eğitime gidebilir, tabletten yoksun öğrenciler sınıflarında aktif olarak ders yapabilirdi.
 **** 
Türkiye’nin mutlaka yeni bir eğitim atağına gereksinimi var…

Tıpkı bir zamanlar Finlandiya’da olduğu gibi bütün diğer bakanlıkların bütçelerinden kesinti yapılarak, kaynaklar eğitime aktarılmalı, kayıp zamanın giderilmesi sağlanmaya çalışılmalıdır.
 **** 
Türkiye bunu geçmişte başardı.

Bakın size bugün küçük bir örneğini anlatacağım.

Türkiye’nin eğitim mucizesiydi Köy Enstitüleri…

600 yıl ihmal edilmiş, yolsuz, ışıksız, susuz bırakılmış Anadolu insanının kaderini değiştirebilecek bir şahlanıştı.

Yarım bırakılmamış olsaydı, köyler yerinde kentleşecek, batıya göç bu kadar olmayacak, insanların eğitim düzeyi bugünkünden çok farklı olacaktı.
 **** 
Bir insan, bir öğretmen, bir yerin, bir köyün kaderini değiştirebilir mi?

Eğer o insan Köy Enstitüsü mezunuysa evet…

Hayır sizi çok uzak bir yere, çok uzak bir tarihe götürmeyeceğim; Karacabey’e, 1950’li yılların Bayramdere’sine götüreceğim.

1956 yılında Arifiye Köy Enstitüsü’nden mezun olan Hüseyin Kılıç’ın yaşadıklarını anlatacağım.

 **** 
O yıllarda Boğaz’a, Bayramdere’ye kara yolu ile ulaşmak neredeyse olanaksızdı.

Daha önce Karacabey’in Akçasusurluk köyünde görev yapan idealist öğretmen Hüseyin Kılıç Erzurum’da askerlik görevi yaparken köylünün zor durumunu görüp, Bursa’daki en sorunlu köyün öğretmeni olmaya söz verir ve başvurusunu ona göre yapar.
 **** 
Hüseyin Kılıç, dönemin Bursa Milli Eğitim Müdürü ile konuşurken şunları söyler:

Sayın müdürüm Bayramdere’ye yeni okul yapılmış, okunan listenizde oranın ismi yok. Bayramdere’ye kimin tayin edildiğini, eğer tayin yapılmamışsa listede buranın neden olmadığını öğrenebilir miyim’ deyince, sayın müdür oturduğu koltukta geriye doğru yaslanarak, ‘Siz Bayramdere’nin nerede, nasıl bir yer olduğunu biliyor musunuz?’ diye sordular ve ilave ettiler. ‘Siz erken geldiğinize göre en beğendiğiniz yeri seçerek oraya tayininizi isteme hakkına sahipsiniz. Bayramdere bir mahrumiyet bölgesidir. Oranın Karacabey’e yolu bile yok. Yazın sazlıktan gidiliyor fakat yarın kış bastırdığında sazlık yolları su ile dolacağından yol mol kalmayacak. Onun için Bayramdere’nin ismini okumadım’ dediler.
****
Öğretmen Hüseyin Kılıç’ın bu sözlere yanıtı şöyle olur:

“Sayın müdürüm, ben Bayramdere’nin yerinin nerede olduğunu hakikaten çok mahrumiyet bölgesi olduğunu da biliyorum. Eğer oraya bir tayin yapılmamışsa ben tayinimin Bayramdere’ye yapılmasını ve istediğim zaman da benim oradan alınmamı istiyorum. Biliyorsunuz ben Köy Enstitüsü mezunuyum. Bize vatan dediler, millet dediler, zor görev nerede varsa siz orada olacaksınız, bir tarafta vatandaş perişan durumdayken siz huzurlu olamazsınız dediler. Biliyorsunuz bizim görevimiz yalnız çocuk okutmak değil, her hususta vatandaşa faydalı olmaya çalışmaktır.”
(Burası Bayramdere “Hayatına yön veren hatıralar” Sayfa 12).  **** 
Köy Enstitüleri’nden böylesine idealist-vatansever öğretmenler yetişir.

Ve de onlar sadece öğretmen olmazlar, köyün önderi de olurlar:

Ben ise her konuşmamda söylesem azdır. Bizim Köy Enstitüsü’ndeki hocalarımız, siz (Köyün yalnız öğretmeni değil doktoru, hemşiresi, ziraatçısı, ustası velhasıl her şeyi olacaksınız diyerek) bizi yetiştirirken bunların manasını anlayamıyorduk. Fakat işte hayata atıldıktan sonra başımıza gelen olaylar bunları çok iyi anlatıyor. Bizi her konuda etrafımıza faydalı olacak şekilde yetiştirdiklerinden dolayı hocalarımıza dua ediyorum. Sağ olsunlar.”
(Sayfa-34).

 **** 
Filmi sona sarayım, öğretmen Hüseyin Kılıç bugün tatil yapılan Boğaz-Yeniköy-Bayramdere’den ayrıldığında yol açılmış, köye uygarlığın ilk izi gelmişti.

Bir süre sonra Hüseyin Kılıç başarmanın getirdiği mutlulukla köyden ayrılır, başka bir yerde öğretmenliğe devam eder.
 **** 
Bir o günün öğretmenlerine bakın, bir de bugünün eğitim yöneticilerine…

Eğitimi, aydınlanmayı birincil hedef olarak alan o günkü iktidarlarla bugün Milli Eğitim bütçesinden kısıntı yapan iktidarlar karşılaştırılabilir mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.