Belgesi sinemada

Vietnam yenilgisi sonrası ABD, sinema endüstrisine yeni bir düzen verdi. Güçlülük imajı zedelenen ABD derin devleti artık sistemi eleştiren film yapımcılarını denetim altına alacaktı. Yeni çekilecek filmler dünyanın en büyük haydut devletinin yenilmezliği üzerine kurgulandı.

Rambo'lar, Matriksler bu ortamda önümüze sürüldü. İyi filmler desteklenmiyor iş yapmıyordu. Filmlerde teknoloji ne kadar yoğun kullanılırsa o yapımlar göklere çıkarılıyordu.

Bu durum sinema seyircisini de etkiledi. Büyük salonlar kapanıp yerlerini sevimsiz cep sinemaları aldı. İnsanlar evlerinde zevksiz TV dizilerini izlemekten sinema salonlarını unuttular. TV kanalları telif haklarından kurtulmak için eski filmleri defalarca gösteriyor. Biz de çaresiz aynı filmi kaçırdığımız ayrıntıları yakalamak için izliyoruz.

Güzel film izleme olanağı kalmadığı için ilginç olanlarla yetiniyoruz.

Geçen hafta Perşembe gecesi cemaatin denetimindeki Kanaltürk Televizyonunda da işte böyle bir film izledik. Aslında son derece kötü bir filmi o saatte seyre değer başka bir şey olmadığı için bir yandan bilgisayarda çalışırken, bir yandan da göz ucuyla izliyordum. Film bir anda benim için daha da ilginçleşti. Zira filmdeki bir sahne ülkemizde son yıllarda yaşadığımız büyük bir komployu aynen tekrarlıyordu.

Tekrarlamak sözü yanlış olur ülkemizde yaşanan olay filmi tekrarlamıştı. “Katil Dalgalar” adlı filmdeki bilim adamı John Mc Adams'ın başına gelenler Oda TV davası olarak bilinen komplo ile neredeyse bire bir aynı idi.

Ülkemiz 2006 yılının Mayıs ayında Danıştay cinayeti ile sarsıldı. Yapılan karanlık eylemde bir yargıç katledildi. Tertibin işaret fişeği atılmış bir süre sonra da Ümraniye'de boş bir evde el bombaları bulunmuştu. Ardından dalga dalga tutuklamalar geldi. 21 Mart 2008 tarihinde İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu ve Doğu Perinçek gözaltına alındı. Ardından başka gözaltı ve tutuklamalar geldi. Bir süre sonra basın bu tutuklamalara numara vermeye başladı. Üçüncü dalga, beşinci dalga gibi. Dalgalara isim de kondu. Ergenekon…

1 Temmuz günü gözaltılar emekli kuvvet komutanlarına uzandı. Derken ülkenin her yerinden silahlar bombalar fışkırmaya başladı. Yeni isimlerle yeni davalar başladı. Casusluk, Kafes, Suga, Fuhuş vb. Bunları ünlü Balyoz davası ve tutuklamaları izledi.

Derken 2011 yılının 14 Şubat günü yeni bir gözaltı dalgası başlatıldı. Oda TV sahibi Soner Yalçın ve çalışma arkadaşlarının ev ve iş yerlerine baskınlar yapılıyor, bilgisayarlara, dosyalara el konuluyordu.

Aynı gün yandaş basında Oda TV çalışanlarının gözaltına alınmalarının gerekçeleri açıklandı. Oda TV çalışanlarından alınan bilgisayarlarda suç delillerine rastlanmıştı. Basın bu gözaltıları “Ergenekon'da Sanal Dalga” başlığıyla duyurdu.

Gözaltına alınıp tutuklanan sanıkların tamamına aynı tuzak kurulmuştu. Hepsine aynı anda bir merkezden ve internet üzerinden virüslü bir mesaj gönderilmiş, mesaj açılır açılmaz kendini yok etmiş ama geldiği bilgisayara suç içeren bir dosya yüklemişti. Mesaj kendini yok ettiği için de kullanıcı yüklenen dosyanın farkında değildi. Bu durum dava aşamasında farklı bilimsel kuruluşların raporlarıyla kanıtlandı.

Yukarıda sözünü ettiğimiz “Katil Dalgalar” filminde de benzeri bir olay yaşanıyordu. 2007 ABD-Kanada yapımı olan filmden 4 yıl sonra, filmdeki senaryo Oda TV davasında tekrarlanıyordu.

İrene Litinsky ve Michael Prupas tarafından yapılan filmde olaylar şöyle gelişiyor:       Amerika'nın Batı sahilinde meydana gelen gelgitler, devasa tsunamilerin oluşmasına neden olmuştur. Bilim adamları, çok sayıda insanın ölümüne yol açan bu felaketin nedenini araştırmaktadır.. Nükleer silah uzmanı John Mc Adams ve bilimkadını Sophie Marleau bu felaketin, denizaltındaki füzelerle gerçekleşmiş terörist bir saldırı olduğuna inanmaktadır. Ancak bu varsayımları başlarını büyük bir derde sokar ve McAdams, birdenbire aranan bir suçlu haline gelir. 

Tsunami, çirkin bir politikacının yapay olarak yarattığı bir felakettir. Mc   Adams bu durumu fark edince bilgisayarına virüs içeren bir mesaj ile suçu kendi üzerine bırakacak dosyalar yüklenir. Bilim adamı olayların üzerine gitmeye başlayınca başına gelmedik kalmaz.

2007 yılında çevrilen bir filmde yapılan komplo 4 yıl sonra Türkiye'de de gerçek yaşamda uygulanmıştır.

İlginç değil mi?

Komplonun belgesi sinemada. Dileyen izleyebilir…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.