Bayramsa…? Kutlu olsun

Bayramlar, bin yıllardır, insan topluluklarının, ulusların, mutluluklarının, kardeşliklerinin, dayanışmalarının gönençlerinin kutlandığı şenlik günleridir.

Bazı özel günler her yıl düzenli olarak şenlik havasında kutlanır.

Sadece zamanı geldiği için bayram kutlanmaz. Eğer zamanı geldiği için kutlanmaya kalkılırsa ona bayram değil, bizde olduğu gibi, iç turizmi canlandırmak, bitmekte olan yaz mevsimimin olanaklarından birkaç gün olsun yararlanmak, günlük kavgalardan biraz olsun uzaklaşmak için yapılmış tatiller denilebilir.

Bayram her şeyden önce birlik ve beraberliklerin pekiştirildiği, dostlukların güçlendiği, yeni dostluklar kazanıldığı günlerdir.

Günümüz Türkiye'sinde bırakın birlik ve beraberliği, birlikte olması gereken herkesin ayrışıp giderek düşman edilmeye çalışıldığı bir dönemden geçerken 9 günlük bayram kutladık.

Anaların bayraklarla süslü şehitliklerde ağladığı, ülkenin en aydınlık insanların bayram günü dost ziyareti yerine binbir eziyetle cezaevlerinde açık görüş için kuyruk beklediği, yolların kan gölüne döndüğü, canavarlaşmış insanların elinde satırla hayvan kovaladığı, sokaklardan oluk gibi kan aktığı, kendini yaralamış amatör kasapların hastane kapılarında kuyruk olduğu bir ülkede nasıl bayram kutlanır?

Ülkenin en büyük kenti İstanbul'da Taksim'in göbeğinde insanların bile satırla kovalandığı bir dönemde kurbanlıkların satırla kovalanmasına da şaşmamak gerekir.

Suriye'de AKP iktidarının desteklediği El Nusra'cıların çiğ çiğ insan kalbi, ciğeri yediği bir dönemde insanlarımızın mangalda böbrek, ciğer, dalak yemek için satırla hayvan kovalamasına da şaşmamak gerekir.

Partilerin sırf göstermelik bayram ziyaretlerinde dostluk geliştirmek adına birbirlerine girmelerine de şaşmamak gerekir.

Kardeşlikten söz ederken her topluluğun ikiye bölündüğü bir dönemde bayram başka nasıl olacak?

Taksim'de ayağa kalkan halk yığınlarının karşısına toplumun diğer yüzde ellisini dikmeye kalktık.

Eskiden toplumun Alevi-Sünni diye ikiye bölündüğünden yakınırdık. Şimdilerde Alevileri bile ikiye bölüp F tipi örgüte yanaşanlar ve direnenler diye ayırıyoruz.

Kürt-Türk ayrışmasından yakınıyorduk. 27 etnik guruptan söz ediyoruz. Karadeniz'de “Lazca” eğitim başlamasını TV kanallarımız bayram yaparak veriyor.

Partilerimiz bile bölündü. Kendileri Gülcüler ve RTE'ciler olarak bölündü.

 

Ayrılıkçı terör örgütü “zafer” kazandığını zannederken kendi içinde bölündü.

Kardak kayalıkları için savaşı göze almışken, Kardak kayalıklarını koruyan askerlerimizin tamamını içeri attık, çok sayıda adamızı Yunanistan'a terk ettik. Ülke neredeyse fiilen bölündü. Güneydoğu'da asayişi korumak için üniformalı PKK militanları göreve başladı.

Elektrik üreten işçilerimizin üretim tesislerini ellerinden almak için çevik kuvveti karşılarına diktiğimiz gün TV haberlerinden polisimizin vatandaşları artık elektrik tabancası ile şok edeceğini öğrendik.

Oysa vatandaşlar yıllardır yaşadıkları olayların şokundan kurtulamamış durumda.

Ülkemizdeki birlik ve beraberliği bozmakla yetinmedik. Irak'ı böldük. Bölünmüş Irak'ın kuzeyinde havaalanından meclis binasına kadar her şeyini inşa ettik. Suriye'yi bölmeye az kalmıştı. Elimiz böğrümüzde kaldı. Sınırımızda PKK ve El Nusra'ya ait devletçikler oluşunca sevincimizden deliye döndük.

Mısır'ı bile Adeviyeciler ve Tahrirciler olarak ikiye böldük.

İşte bu ortamda kardeşlik masalları anlatarak bayram kutladık.

Onlara inat, birleşerek, dayanışarak, aramızdaki ufak tefek sorunları görmezden gelerek bayram kutladık.

Bayramsa?

Bayramınız kutlu olsun…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.