Atatürkçülere bakın!

Karacabey Atatürkçü Düşünce Derneği’nin “İşgal Altında” olduğunu daha önce yazdım.
            Okuyanlar anımsayacaktır; burada felsefeye ve misyona uygun çalışma yerine; “Gerçek Atatürkçüleri nasıl uzaklaştırırız. 40 bin TL.’yi nasıl buharlaştırırız. Ramazan aylarında nasıl alem yapabiliriz” anlayışının egemen olduğunu anlatmaya çalıştım.
            Karacabey’deki ADD düşünülseydi, gereği yapılırdı. Aylardır ses çıkmadı. Aynı tas, aynı hamam gidiyor. Numaracı Atatürkçüler, gününü gün etmekten başka bir şey düşünmüyor. Temiz bir sayfa açılsın istenmiyor. Atatürkçü Düşünce Derneği’ne ihanet edildiğini kimse görmüyor.
            ADD’de sahtekârlık olur mu?
            Henüz derneğe üye olmayan birinin “ADD Gençlik Kolu Başkanı oldu” diye gazetelere servis yapılması neyin nesidir?
            Önceki gün Meltem’in baş haberinde birlikte okuduk: “Gençlik Kolu Başkanı oldu” şeklinde duyurulan Ahmet Sarıkaya “Atatürkçü Gençler Kullanılmasın” diyor.
            Sarıkaya, yalan haberin düzeltilmesi isteminde bulunduğunu, ancak savunma hakkının kullandırılmaması üzerine yasal yollara başvurduğunu dile getirdikten sonra Meltem’e konuştu:
            “Atatürkçü Gençler Kullanılmasın!
            Karacabey Yörem Gazetesi’nde 30 Eylül 2009 günü ‘Atatürk Gençliği Görev Başında’ diye başlık atılarak “Atatürkçü Düşünce Derneği Karacabey Şubesi Gençlik Kolu Başkanı önceki akşam belirlendi” açıklaması yapıldı. Yani Ahmet Sarıkaya’nın Gençlik Kolu Başkanı olduğu duyuruldu.
            Şube Başkanı Sayın Erol Yüksel Cingil tarafından yangından mal kaçırırcasına yapıldığı anlaşılan söz konusu açıklama doğru değildir. Burada yalan ve yanlış ifadelerin yer aldığı, Atatürkçü gençlerin kullanılmak istenildiği, reklâm ön plana çıkarılarak Atatürkçü Düşüncenin sömürülmeye çalışıldığı görülmektedir.
            Öncelikle belirtmeliyim ki, Ahmet Sarıkaya olarak henüz ADD’nin üyesi bile değilim.
            Üyeliğinden ve görev almaktan her zaman onur duyacağım Atatürkçü Düşünce Derneği’ne Başkan Erol Cingil’in daveti üzerine görüşmeye gittim. Sayın Cingil gençlik kolu başkanlığı görevini teklif etti. Kendisine, ilkesel bir yaşam anlayışı ile belirli bir düşünce çerçevesinde hareket etmeyi benimsediğimi söyledim. Görev konusundaki çekincelerimi dile getirerek cevaplandırmasını istediğim sorular yönelttim. Ancak tatmin edici bulamadım.
            Çekincelerim toplumun yabancı olmadığı bir konudur: Bazı şaibeli isimlerin hala yönetimde yer almasıdır.
            O konuların üzerinden 5 yıl geçtiğini belirten Sayın Cingil aklanmış sayıldıklarını söyledi.
            Neden aynı isimler diye sorduğumda, başka isimlerin uzak kalmayı tercih ettiklerini dile getirdi.
            Kimler tarafından kaleme alındığını bilmediğim bir metnin benim ağzımdan çıkmışçasına gazeteye verilmesi düşündürücüdür. Aynı düzlemde düşünsem bile etik değildir.
            Gençlerin daha ciddiye alınması gerekir. Hiç kimsenin, özellikle Atatürkçü Düşünce Derneği’ndeki gençlerin etkisiz eleman gibi görülmesini ya da kukla olarak kullanılmasını doğru bulmuyorum. Dürüstçe bulmadığım, yalan, yanlış bir haberin gazeteye servis edilişini kınıyorum.
            Henüz üye dahi olmayan birinin “ADD Gençlik Kolu Başkanı oldu” diye lanse edilmesi, etik olmadığı gibi yasal da değildir. Anlaşılan ADD’de özeleştiri yapılmaktan çekiniliyor. Temiz bir sayfa açılması istenmiyor. Şaibeli konulara açıklık getirilmezse, karanlıklar nasıl aydınlatılacaktır. Halka karşı şeffaf ve inandırıcı olmamız gerekmiyor mu?
            Gençlerin fikirlerine önem verilmesi gerekir. Gençlerin üye bile yapılmadan reklama çıkarılışlarını çok yanlış buluyorum. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, Bursa Nutku ve ülkeyi gençlere emanet edişi kırk,  elli yaş üstü kesime acaba ne anlatıyor? Şablon Atatürkçüsü değil, temiz, dürüst, topluma karşı duyarlı ve vicdanlı kimselerin işi olmalı bu ideolojinin taşıyıcılığı.
            ‘Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil’ demiş Fuzuli. Gençlerin değeri bilinmeli, onlar hileden uzak temiz ellerde yetiştirilmelidir. Söz konusu şaibeli isimler dışında kaygım bulunmasa da, görünen fotoğraf; karanlığa göz yummak ve işin zamanla doğal yoldan iyileşmesini beklemenin belgesidir. Oysa geleceğin resmi özgür ve karakterimiz olan bağımsızlıkla çizilebilir. Çekincelerimin doğru olduğunu biliyor ve somut bir adım bekliyorum. ADD neden fulü? Neden hala bulanık bir gündemde yer alıyor? Önce kendi evimizin önünü temizlememiz gerekmiyor mu?
            “Ya bir yol bulacaksınız, ya bir yol yapacaksınız, ya da yoldan çekileceksiniz.”
            Yakınmalarını ve kaygılarını böyle açıklıyor Ahmet Sarıkaya.
            Çok düşündürücü, ancak kimin umrunda?
            Sarıkaya’nın, ADD yöneticileri ile yaptığı görüşme sırasındaki sorularına aldığı yanıttan anlaşıldığı gibi, 40 bin TL.’nin zaman aşımına uğradığı ve üzerine sünger çekilmesi gerektiği belirtiliyor. Şaibeli isimlerle süren birlikteliğin ise korunacağına dikkat çekiliyor.
            ADD yöneticileri, 40 bin TL.’nin nasıl buharlaştırıldığını önemsemeyebilir. Acar Ticaret’ten alınan demirbaşlara fatura kestirilmemesini ve yerine şaibeli isimler tarafından “Abartılı gider makbuzu” düzenlenmesini de görmek istemeyebilir. (Bunlar suçtur) Hukuktan da kaçabilirler. Peki, vicdanlarda nasıl aklanacaklar? Şaibeli isimlerle yürürken dürüstlük kavramı ne olacak? Atatürkçü Düşünce, sahtekârlıkla mı savunulacak?
            Bu nasıl Atatürkçülüktür ki, sahtekârlık savunulsun… Temiz bir sayfa açılmak istenmesin… Pes doğrusu…
            İşgal altındaki Atatürkçü Düşünce’ye lütfen daha fazla ihanet etmeyelim. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı gözaltına alınırken gizlenmeyelim. Gizlenenleri, sahtekârlığı benimseyenleri içimizde barındırmayalım.
            Yazımıza,  biz de Sarıkaya gibi Cenap Şahabettin’in güzel sözleriyle nokta koyalım:
            “Ya bir yol bulacaksınız, ya bir yol yapacaksınız, ya da yoldan çekileceksiniz!”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.