AKP, vatandaşı yoksulluğa itti!

KESK Temsilcisi Salih
Tunç, ülke gündemini değerlendirdi:

Karacabey KESK Temsilcisi Salih Tunç, ülke gündemi hakkında
yaptığı değerlendirmede AK Parti hükümetine yüklendi.

            2010
yılında yapılan zamlardan, ödenen vergilere, sosyal yapıdan, Tekel işçilerine
kadar birçok konuya değinen Tunç, hükümetin halkı yoksullaştırmaya ittiğini
kaydetti.

            AK
Parti’nin yeni yıla girerken elektrik, akaryakıt, ulaşım ve tüketim zamlarıyla
halkına, ‘Merhaba’ dediğine dikkat çeken Tunç, İMF ile anlaşmak zorunda
kalacağı işaretleri veren hükümetin, ‘Kriz bizi teğet geçti’ keyfiliğini
sürdürdüğünü belirtti.

            Tunç,
“Evet, onların ve temsilcisi oldukları sermayenin keyifleri yerinde gözüküyor.
Zam ve vergi yoluyla, işsizlik fonunu bile gasp etmekten çekinmeyen keyfilikle
krizin yükünü biz emekçilerin sırtına yüklüyorlar. AKP’nin zulme dönen
vergileri, zamları ve kamusal hizmetleri ücretli kılma haksızlıklarıyla, biz
emekçilerin hayatı günde güne kararıyor, karartılıyor.

            Bu ülkede
her 100 liralık verginin 70 lirasını dolaylı vergilerle eskiden, ‘kafa vergisi’
denen şekilde yoksulluğa mahkum edilen biz emekçiler ödedik. Peki, kalan yüzde
30’luk doğrudan vergiyi kim ödedi? Onu da biz ödedik.  Dolaylı vergilerinin de yüzde 80-85’ine de
biz ödedik.

            Kendine,
‘İşveren, işadamı’ gibi sıfatlar yakıştıranların, TÜSİAD, MÜSİAD gibi
derneklerle siyasi iktidarlara yön verenlerin sahibi olduğu bankaların, büyük
holdinglerin, yabancı sermaye şirketleri dahil tüm Kurumlar Vergisi
Mükelleflerinin ödediği vergi tutarı toplam verginin yalnızca yüzde 7’si
kadardır. Bütün beyannameli gelir vergisi mükellefi olan, sanayici, tüccar,
esnaf, doktor, avukat, mali müşavirinin ödediği vergi ise toplam verginin yüzde
2’sinden de azdır.

            2009
yılında toplam 170 milyar TL vergi toplandı. Bunun 150 milyarını biz emekçiler,
sadece 20 milyarını ise sermaye ödedi. Hala utanmayanlar ise sermayeden vergi
alınmamasını isteyebilmektedirler. Sanki bu ülkede sermayeden vergi alınıyormuş
gibi. Sanki biz emekçilerde daha fazla yük taşıyacak hal kalmış gibi” dedi.

            2010
yılında vergi yükünün daha da arttığına işaret eden Salih Tunç, “Benzine yüzde
10 ek vergi koyanlar, biz kamu emekçilerine yüzde 2.5 zam, 1 lira 5 kuruş
enflasyon zammı lütfettiler. Bu yapılanlar, bu zamlar zulümdür. Zulme isyan,
zulme itaatsızlık en temel insan hakkıdır” diye konuştu.

            Tüm bu
yaşananların sosyal hukuk devleti ile bağdaşmadığını açıklayan Tunç, “Böyle bir
sosyal hukuk devleti anlayışı olmaz. Yazılı olan ile uygulamada olan farkın
arttığı toplumda, şiddetin, toplumsal çatışmanın, haksızların artması
sosyolojik olarak kaçınılmazdır. 2010 yılı başında yaşadığımız da tam budur.

            Krizin
bedelinin Emekçilere yüklenmesi, kışkırtılan cehaletin linç kültürüne dönüşen
faşizmiyle örtülmeye çalışılmaktadır. Ülkenin dört bir yanında vahşetlere neden
olan toplumsal yıkıma, haksız yoldan biriktirenin paralarını saymaktan başka
bir şey yapmayan sorumlular ise seyirci kalmaktadır.

            Sosyal
barışı bozan, ekonomik adaletsiz yaratan yalnızca AKP uygulaması zamlarlar ve
haksız vergiler de değildir. Sosyal devletin ödevi olan kamusal hizmetlerin
paralı hale getirilmesi en az zamlar kadar eşitsizliklere derinleştiren
uygulamalardır.

            Sosyal
güvenlik sisteminin paralı hale getirilmesiyle tedavi, hastane ve ilaç katkı
payları sürekli artırılmaktadır. DİSK’in hesaplarına göre emekli maaşlarının en
az yüzde 15’i bu katkı paylarına gitmektedir” dedi.

            Halkın
yardıma muhtaç hale getirildiğine değinen Tunç, “Sadece 2009 yılında tüketim
maddelerinde fiyat artışı yüzde 18 oldu. Emekliye iyileştirme diye pazarlanan
artış onlardan daha önce fazlasıyla alınanın bir kısmının iadesi, ölüm sınırına
inen gelirlerin zorunlu olarak artırılmasından başka bir şey değildir.

            AKP
iktidarında 2,6 milyon aile yani 10 milyon yurttaşımız devletten zorunlu
ihtiyaç maddeleri yardımı almaya muhtaç hale getirilmiştir. Yaratılan yoksulluk
gericilik projelerin hayata geçirilmesinin, aydınlamadan dinsel doğmalara doğru
toplumun geri götürülmesinin manivelası olarak kullanılmaktadır.

            Kaybedilen
emeğin ve insanın özgürlüğüdür. Kaybedilen ülkemizin aydınlık geleceğidir.
Geleceğimizi karatmanıza seyirci kalmayacağız. KESK’te örgütlü kamu emekçileri
dayatılan yoksulluğa, kamunun tasfiyesine, insafsız vergilere direnme hakkımızı
kullanacağımız. İnsanca yaşama hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz. AKP’nin zamlarına,
haksız, insafsız vergilerine ve eğitimden sağlığa tüm kamusal hizmetleri paralı
hale getirmesine karşı örgütlü mücadelemizi dün olduğu gibi bundan sonrada
sürdüreceğiz.

            TEKEL
işçisinin onurlu isyanında, taşeronlaştırmaya direnen itfaiyecinin önsezisinde,
kapı önüne konu veren sağlık işçilerin örgütlenme azmindedir umudumuz. Bu
soysuz soygun düzeninin kendi acımasızlığında boğulacağı günler, bu devrin
keyfini sürenlerin düşündüğünden çok daha yakındır. O günler bu vicdansız
zamların hesabının sorulacağı günlerdir” diyerek sözlerini noktaladı. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.