Ak akçeli, Ak Partili ve kara güne dair notlar…

Ne zaman yurttan ayrılsam, bir cıngar çıkıyor.
Geçenlerde bir sohbetimizde Zafer Opsar “tam da yazmaya ara verecek zamanı buldun, ülke kaynıyor” demişti, ben de “ben dönene kadar demlensin, dönünce yazarım” demiştim. Ama demlenmek şöyle dursun kaynamaktan neredeyse dibi tutacak ülkenin.
Bu seferki cıngar ne kadar “hayırlı”, kestirmek güç. Malum beklenen ses kayıtları. Ses kayıtlarını ortaya salanın amacı, niyetini mi sorgulamalı yoksa çaldığı iddia edileninkinin mi?
Başbakan ve oğlu Bilal’e ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarını dinlediğimde içim acıdı, ruhum daraldı. (Ki başından beri habercilik gereği her paragrafın bir köşesine “iddia” sözcüğü yerleştiriliyorsa da herkes biliyor ki bu kayıtlar tamamıyla gerçek) Bir baba ve oğlunu bu halde görmek içimi burktu. Artık haklarında yazılacak her muhalif yazı “vurun abalıya” anlamı taşıyacak. Düşene vurmak şöyle dursun, film izlerken bile hava korsanının sağ kurtulmasını, soyguncunun canına bir zeval gelmemesini isteyen bir hümanist gelenekten geliyorsanız bir de siz vuramazsınız düşene.
Ben de vurmak değil de, durduğum her durakta aldığım notlarda saptamalarda bulunayım dedim.
****
Hırsızlık, başka bir seçeneği kalmamışların yaşamlarını sürdürebilmeleri için seçtikleri bir meslektir. Yapılabilecek en makul tanımlama bu olurdu sanırım. Zira en zor koşullarda yaşayıp çalmadan geçinen yığınlara da haksızlık etmeyelim. Hani onaylamasakta yer yer saygı duyarız mesleği çalmak olana…
Son üç yılda iki kez çarpıldım, birinin küçük çocukları vardı davacı olmadım. Birinin de 9 yıllık infazı yanmasın diye davacı olmak şöyle dursun cebine harçlık bile koydum. Ama hiçbiri beni enayi yerine koyup inkara yeltenmedi “yukarda Allah var, açtım çaldım” dediler.
Hırsızlığın bile bir adabı var. Yakalandı mı evirip çevirip kıvırmaz. Ağzından dökülen Allah sözcüğünden bile bir samimiyet, bir el-aman süzülür. Kandırmak için değil, itirafını güçlendirmek için sarf eder o sözcüğü. Düştüğü durumdan sıyrılmak için kimseleri kullanmaz “namuslu” hırsız. “iyi çalıyorum, ağzım laf yapıyor, Allah da derim eyvallah da, siyasete atılayım da daha çok çalayım” derdinde değildir mesleği çalmak olan “namuslu” hırsızın. O rısk derdindedir. Gündelik yaşar, ihtiyacı olanı kadarını çalar. İstiflemez, kasası yoktur…
Diyeceğim o ki, ille de çıkacaksa mesleği çalmak olan “namuslu hırsız” çıksın kısmetinize.
Mesleği çalmak olmayan namussuz hırsızdan sakının. O doymak nedir bilmez, bir gün paranızı pulunuzu çalar, başka gün oyunuzu… Öyle montaja yatar ki, donunuzu çalsa ruhunuz duymaz… Vesselam…
***
Deniz Baykal da kurban seçildiğinde bir takım aklı evvel uzmanlar bulunup “montaj” açıklaması yaptırılmıştı. Sonrası malum, Deniz bitti kara göründü CHP’de. Ama siyasal miyopluk sorununu aşamayan CHP, gündem takipçiliğinden öte pek siyaset üretemedi. Adeta iyi oyun üretmek yerine karşı takımın kötü oyunundan fırsatlar yaratmaya çalıştı.
Şimdi sadede geleyim. Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal’in ses kaydı montajmış. Benim 20 yılım ses kaydı ve montajıyla geçti. Hiç anlamayan birine 30 saniyede gerçek ve montajı nasıl ayırt edeceğini gösterebilirim. Ve bir ses kaydının montaj olup olmadığını 10 saniyede çözerim. Bugün en basit ses kayıt stüdyosu, radyo post production stüdyosunda çalışan tonmaisterlere dinletin, 10 saniyelerini alır bu kayıtların gerçek olduklarını söylemeleri. TRT incelemiş miş, ABD’den labaratuvar raporu alınmış mış. Yalan külliyen yalan. Bir yabancı Başbakanın sesinin, tonunun, renginin ve üslubunun ayırdını çok zor yapar. En basit ev stüdyosu (home studio) programını yükleyin (cubase, cooll edit vb) ve görün gerçeği. Bir de işin daha vahimi bir ülkenin başbakanı telefonu dinlenerek bu kadar rahat sobelenebiliyorsa birileri bizi donumuzun rengine kadar takip ediyordur. O zaman neymiş: birinden kurtulacağım diye diğer belaya sarılma. Bu da CHP’ye “haddim olarak” nasihatım olsun…
***
Başbakanın yalanlarını canlı veren kanallar talanlarının “tapelerine” gelince mi ilke’lendiler. İddia edilen özel hayatında bir sevişme fiili değil. “Gençlerin ahlaksızlıklarının önüne geçmek” için evlerini basabileceklerini iddia edenlerin arkasında duran yayın kuruluşlarının,
şimdi o gençlere kaç milyon euroluk ahlaka hizmet ettiklerini izah etmeleri gerek.
***
Az önce tüyü bitmemiş Yetim’le tanıştım. Şaka değil gerçek… Adı M. Yetim. Guangzhou’da bir Arap lokantasında çalışıyormuş. Buradaki Türk arkadaşları ilk yıllarda “tüyü bitmemiş, tüysüz” gibi lakaplar takmışlar. Yaş ilerledikçe tüyü bitmiş bizim Yetim’in, iyi de sakal yapmış ama lakabından kurtulamamış. Fotoğrafını çekmeme izin vermedi. “Başıma bir iş gelmesin ağabey” diyor ve ekliyor “bizim oralar köylük yer biliyonmu, herkeş muhbir”. “Yolsuzluklara ne diyorsun” diye sordum. Cevap aynen şöyle geldi; “(sesini iyice kıstı) sana bişe diyem mi abey, heç inanmıyom, essahtan olsa bi gün tutalamı adamı orda”. Ses kaydından söz ediyorum cevabı yapıştırıyor bizim Yetim; “essahtan inanıyon mu abey sen bunlara? Montaj abem, vallah montaj, billah montaj, sen okumuş bi adamsın, inanma böyle şeylere”. Annesi beşinci kardeşini doğurduktan kısa süre sonra ölmüş. Paraları olaymış yaşarmış. Anne ölünde babası da köyden bir yakını ile evlenmiş “işte o zaman gerçek yetim olduğumu anladım” diyor ve ekliyor “bütün kapılar kapanınca bende buralara tüydüm, Tüysüz yetim oluverdim essahtan (gülüyor)”. Memleketinde iş bulamadığı için binlerce kilometre uzağa gelen ve bunu da kaderden sayan “tüyü bitmemiş Yetim”in hakkı yenmesinde ne yapılsın.
***
Türk haber sitelerinden bazıları “yayıncılık ilkeleri gereği tapeyi yayınlamıyoruz” buyurmuşlar. Dünyanın her yerinde bu tür suçüstü enselenmeler anında yayınlanır. Bunun meali “yemiyor, yayınlayamıyoruz”dur. İlkeden en son söz edeceklerin bu halleri sizinde gözlerinizi yaşartmıyor mu? Üç maymunu oynayan Türk basını Oscar’a aday olmalı…
***
Meğer ne kadar ünlüymüşüz. Burada Başbakanımızı tanımayan yok. Ses kaydi herkesin dilinde. Uzakdoğulu biri ‘intihar eder mi’ diye soruyor. Nasıl anlatırsın adama ‘cemaatle söz kestiği gün intiharın başlangıcıydı’ diye. Polonyalı kadın soruyor ; “Başbakanı mı cemaati mi tutuyorsun?”. Ne günlere kaldık, ikisinin çıkar ortağı olduklarını anlattım, o da anlamış gibi yaptı. Ses kaydı sayesinde çok ünlü olduk. Yalan değil. Dünyayı götürdüğü iddia edilen Başbakan haberlerin ilk sıralarında, öncesini bilmem ama şimdi kesinlikle dünya lideri.
***
Az önce bol akçeli bir ses kaydının daha internet ortamına düştüğü haberini duydum… Henüz dinleyemedim… Artık dönünce bakarız.
Üç vakte kadar oradayım, (çok don dedik) iç çamaşırınıza mukayet olun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.