Adın ne Musa

Kürt açılımının TBMM’de genel görüşmeleri yapıldı. Daha doğrusu yapıldığı sanılıyor. Oturum, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çok hoşuna gitmiş olmalı ki, bir oturum daha yapılmasını ironik  bir şekilde talep etmiştir.
            Dört aydır Türkiye’nin bütün enerjisini absorbe  eden açılım, ne yazık ki yine açılamamıştır. Günler öncesinden İçişleri Bakanı gereken açıklamayı yapacak. Başbakan çok önemli açıklamalarda bulunacak türünden şişirmeler, maalesef yine fos çıktı. Konunun flaş isimleri, AKP grubundaki muhtemel çatlama temayüllerinin izale edilmesi ve tesanüdün kuvvetlendirilmesi için; muhalefete yüklenmişler. CHP VE MHP’ye insafa sığmayacak ithamlarda bulunulmuştur.
            Ne kadar çabalarsanız çabalayın, Habur’dan giriş yapan terörist grubun, sınıra hakim ve savcı gönderilerek, jet hızı ile yargılanıp serbest bıraktırılması ve serbest kalan teröristlerin örgüt üniformaları ile DPT otobüsünün tepesinde yapmış oldukları zafer şenliklerini, Türk Milleti’nin unutması mümkün değildir. Bunu Türk Milleti AKP’nin siciline yazmış ve sandıkta hesabını soracaktır.
            Neyse, asıl konumuz bu değil. Asıl konu, CHP’nin bir süredir kaydettiği yükselişin, düşüşe çevrilmesi gayretleridir. CHP, açılım paketleri karşısında yürüttüğü tutarlı politikalar ile epey bir yükseliş kaydetmeyi başarmıştır. Gel gelelim, en kritik bir devrede yine kendi kendisi mücadeleye girişiverdi
            TBMM’deki genel görüşmede CHP adına konuşan Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen,  konunun önemini açıklarken, Şeyh Sait ve Dersim isyanından bahsetti. Mezkür isyanların bastırılmasında dökülen kanlardan örnek verdi. Aman Tanrım, yer yerinden oynadı. İktidar partisinin, mal bulmuş mağrip gibi sevinmesini anlıyorum. Ellerine geçirdikleri her kozu değerlendirmeleri rakip bir siyasi parti olarak haklarıdır.
            Amma, CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçtaroğlu’na ne demeli? Bay Öymen  ne gibi yanlış söylemde bulundu da o kadar celallendi. Efendim Dersim ve Şeyh Sait  isyanını karıştırmasınmış. Yara kanamış. Bay Öymen’in gereğini yapması gerekirmiş. Yani açıkça istifa etmesini söyleyemiyor da, Zımni olarak istifasını istiyor. Parti içerisinde konuşulması gereken bir konuyu, Tunceli’de medya aracılığı ile konuşuyor.
            Bay Öymen de, CHP’nin kültüründe medya aracılığı ile konuşmak diye bir hususun bulunmadığını ifade ederek; diplomatik dil kullanarak Bay Kılıçtaroğlu’nu normal zemine davet ediyor. Ayrıca,Atatürk’ü sevmek ve fikir ve icraatlarını savunmanın CHP’de ne zamandan beri suç olduğunu soruyor.
            Cumhuriyet dönemi tarihimizde, kardeşliğin zedelenmemesi ve geçmişe sünger çekmek için, çıkarılan kürt isyanlarından hiç bahsedilmez. Devrim Tarihi kitaplarında bu isyanlarla ilgili tek bir satır yoktur. Fakat, sırası geldiğinde de gündeme getirilmesi, bu menfur olaylardan ders çıkarılmasının önerilmesi gayet normaldir. Bay Öymen de bu hatırlatmayı yapmıştır. Kibar ve naif kişiliğe sahip olması hasabiyle, “Kırdığım ve üzdüğüm insanlar olmuş ise özür dilerim” cümlesini söyleme ihtiyacını duymuştur.
            Bu nasıl bir mantıktır? İsyancılar gayet masum, isyanı bastıran yönetime ise vur ha vur. Böyle bir çarpık zihniyet dünyanın hiçbir yerinde bulunmaz.
            Bay Kılıçtaroğlu’nun bu denli celallenmesinin gereği yoktur. İyi tamam, iktidar partisi ile ilgili çalışmalarınız takdire şayandır, ama mensup olduğun bir partinin Genel Başkan Yardımcısı ile ilgili olarak, hak etmediği tavrı medya aracılığı ile sergilemek hakkını sana  kimse bahşetmez. Bu parti Atatürk’ün kurduğu bir partidir. Bu partiden kimler geldi kimler geçti? Ama hiç kimse haddini aşmadı.            Adama sorarlar. Adın ne?  Musa. O kadar da uzun değil, biraz kısa…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.