ABD’YE DİRENMEDE MEDENİ KANUN’UN ÖNEMİ

Mustafa Solak Köşe Yazısı

Medeni Kanun’un amacı dine göre değil güncel ihtiyaçlara dayalı, kadını erkeiyle çağdaş bir toplum yaratmaktır. 17 Şubat 1926 tarihinde kabul edilir, 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girer.
Ziya Gökalp’e göre eski hayat ve geleneklerin yerini yeni bir hayat almalıydı. Ziya Gökalp, evlilikte, boşanmada ve mirasta kadın-erkek eşitliğini savunmuştur. [1] Mustafa Kemal Paşa, 7-8 Temmuz 1919 gecesi Mazhar Müfit Kansu’ya tesettürün ve fesin kalkacağını söyler. [2]
Cumhuriyet’in ilk yıllarında çabalar
Mahmut Esat Bozkurt, Mecelle olmak üzere temel bazı yasaları yeniden düzenlemek üzere kurulan komisyonların ıslahatın sosyal ve ekonomik sisteme dokunmadığını belirterek Adliye bakanını, büyük kısmı “13 asır evvel Bağdat çöllerinde yazılmış ve bir kısmı da Frenk kokan yasalar” diyerek eleştirir. [3] Daha sonra Adliye Bakanı olan Mahmut Esat Bozkurt, Şükrü Kaya [4] ile birlikte “Avrupa’dan medeni yasa almak” fikrini Atatürk’e iletirler.[5]
Sonuçta İsviçre Medeni Kanun’un ve Borçlar Kanun’unun, bazı değişikliklerle, bütün olarak alınıp benimsenmesine karar verilir.
Mahmut Esat’ın Medeni Kanun’a yazdığı gerekçe
Medeni Kanun’a yazdığı gerekçede Mahmut Esat Bozkurt, yeni kanuna ihtiyacın dinin değişmez doğasının bütün ihtiyaçları karşılaşmaktan uzak olduğundan dolayı ihtiyaç duyulduğunu açıklar:
“Mecelle’nin temeli ve ana çizgileri dindir; oysa insanlık yaşamı, her gün, hatta her an köklü değişimlerle karşı karşıyadır. Bunun değişimleri, yürüyüşü, hiçbir zaman bir nokta çevresinde saptanamaz ve durdurulamaz. Yasaları dine dayalı devletler kısa bir zaman sonra yurdun ve ulusun isterlerini karşılayamazlar. Çünkü dinler, değişmez kurallar kapsarlar. Yaşam yürür; gereksinimler hızla değişir; din yasaları, her ne olursa olsun ilerleyen yaşamın karşısında, biçimden ve ölü sözcüklerden ileri bir değer, bir anlam taşıyamazlar. Değişmemek, dinler için bir zorunluluktur. Bu nedenle dinlerin yalnız bir vicdan işi olarak kalması, çağdaş uygarlığın temellerinden ve eski uygarlıkla yeni uygarlığın en önemli ayırıcı niteliklerinden biridir. Köklerini dinlerden alan yasalar, uygulandıkları toplumları ilkel çağlara bağlarlar ve ilerlemeleri engelleyici belli başlı neden ve etkenler arasında bulunurlar. Türk ulusunun alın yazısının, bugünkü çağda bile ortaçağ düzen ve kurallarına bağlı kalmasında, dinin değişmez kurallarından esinlenen yasalarımızın en güçlü etken olduklarından kuşku duyulmamalıdır.”
Medeni Kanun’un getirdiği önemli haklar
1) Resmi nikâh zorunlu hale getirildi.
2) Tek eşli evlilik zorunlu hale getirildi.
3) Mirasta kız ve erkek çocukların eşit pay almaları sağlandı.
4) Tek taraflı olarak erkeklerin olan boşanma hakkı eşit koşullarla kadınlara da tanındı.
5) Kadınlara istedikleri işte çalışabilme hakkı tanındı.
6) Patrikhane ve konsoloslukların yargı yetkileri sona erdi.
7) Laik hukuk anlayışı toplumun her kesiminde uygulanır duruma geldi.
8) Türkiye’de hukuk birliği sağlandı.
Medeni Kanun’un öncesine dönüyoruz
Emine Bulut’un eski eşi tarafından, çocuğunun önünde öldürülmesi katledilmesi gibi her yıl binlerce kadının eşi tarafından öldürülmesi, yaralanması hangi eğitimsel ve kültürel ortamından besleniyor anlamamız lazım ki çözüm üretelim.
Bunlar arasında ders kitapları ve Diyanet’in fetvalarından, Medeni Kanun’un hükümlerine ve amaçlarına aykırı bazı örnekler sunalım.
Nişanlılar flört edemezler, el ele tutuşamazlar.
Kocaya 4’e kadar çok eşli olma hakkı.
Boşama yetkisi kocaya verilmiştir, koca yetkisini başkasına devredebilir. Boşama için kocanın mahkemeye gitmesine gerek yok, “boş ol” demesi yeterli.
Mirastan kız çocuklara, erkeğin yarısı kadar pay.
Kadın, göstermediği sürece saçını siyaha boyayabilir,
Cariyenin kendi sahibesini doğurması kıyamet alameti sayılıyor,
Anneleri ile zifafa girilmeyen üvey kızlarla evlenilebilir,
Kadının “açmasına izin verilen avreti; yüzü, bilekleriyle birlikte elleridir.”
Dindar gençlik yetişiyor mu?
Dindar gençlik yetiştirmek amacıyla bu ifadeler müfredata ve fetvalara eklense de saha araştırmaları da gösteriyor ki hiç de dindar gençlik yetişmediği gibi ruh dengeleri bozulmuş gençler yetişiyor. Örneğin “Atatürk’ü toprak kabul etmedi, betona gömdüler” diyen öğrencim; başka bir zaman da “Allah çarpsın en iyi içki Jack Daniels” demişti. Neyi savunduğunu bilemeyen gencin ruhi dengesi yerinde midir?
Neredeyse her davranışı vicdan, emek, akıl bağlantısından kopararak sevap, günah, haram, helal kavramlarına sıkıştıran anlayış psikolojik sorunları artırır. Nitekim çocuğunu, “çocuğum artık anaokulundan itibaren dinini öğrenecek” gerekçesiyle sıbyan mektebine gönderen aileler yakınmaya başladılar. Gazeteden okuyalım:
“Evde ne yapsak ‘günah’ demeye başladı. Örneğin resim yapmak istiyor, ‘ama resim yapmak günah’ diyor…sorunlar giderek büyüdü. Doktora götürdüm. Çocuk çok ciddi psikolojik sorunlar yaşıyormuş. Neyin günah olup neyin olmadığının çelişkisini yaşadığı için depresyona girmiş. En çok da kardeşinden hırsını almaya çalışıyor. Çocuk gece altını ıslatmaya başladı. İçine kapandı, evdeki eşyalara zarar verdi. 5 yaşındaki çocuk bir gün dedi ki: ‘Annelerin çalışması günah. Anne ne olur günah işleme, lütfen çalışma. Babam bize baksın, senin paran da günahmış, o parayla bana sevdiğim şeyleri alma.’”
Aile en sonunda şunu diyor:
“Bence en doğrusu çocuğa dini bilgiyi ailesinin vermesi.”
ABD’ye etkili mücadelede Medeni Kanun’un önemi
Bunları söyleyen bir çocuğun annesine, kardeşine davranışı bu ise siz başka kadınlara, millete, milli birliğe, kendi dininden, mezhebinden olmayana davranışını düşünün!
Ülkemiz ABD tarafından Suriye’nin kuzeyi, Kıbrıs, Ege’den sıkıştırılır ve FETÖ, PKK aracılığıyla milli devletimiz parçalanmak istenirken Medeni Kanun’a aykırı müfredat ve fetvalar milli birliğimizi zedeliyor. DolayısIyla emperyalizme karşı birleşmiş bir millet için bundan vazgeçilmelidir. Sendikalar, dernekler, partiler bunun için birbirlerini ve milleti görüşmelerle, panel, konferanslarla uyarmalıdır.
NOT: Müfredat ve ders kitaplarındaki kadın düşmanlığına dair ifadeleri “Gayrimilli Eğitim” ve “Diyanet’in Fetvaları” kitabımı mücadelede değerlendirebilirsiniz.
[1] Ziya Gökalp, Yeni Hayat–Doğru Yol, (haz: Müjgan Cumhur), Kültür Bakanlığı, Ankara, 1976, s. 32.
[2] Mazhar Müfid Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, C.I, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1986, s. 131-132.
[3] TBMM Zabıt Ceridesi, 2. Dönem, C.X, s.175-177.
[4] Şükrü Kaya’nın hukukun laikleştirilmesine yönelik çabaları için bakınız. Mustafa Solak, Atatürk’ün Bakanı Şükrü Kaya, Kaynak Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2013.
[5] Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul, 1969, s. 370.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.