“Kıbrıs pazarlık konusu yapılmamalıdır”

Saadet Partisi Karacabey İlçe Başkanı Zeynel Abidin Koçak, 15 Temmuz hain darbe girişimi, OHAL süresinin bitmesi, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve yeni yönetim sistemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 44’üncü yıldönümüne ilişkin de açıklamalar yapan Koçak, Kıbrıs’ın dış politikada bir kambur olarak görülmemesi gerektiğine dikkat çekerek, “Kıbrıs, Türkiye’nin bir numaralı güvenlik çizgisidir.” dedi.
20 Temmuz’un Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 44’üncü yıldönümü olduğunu anımsatan Koçak, “Türkiye kendi vatandaşları, kendi ülkesi bir tehdit altına girdiği için anlaşmalara dayanarak bir hareket gerçekleştirdi. Dünyada bu şok etkisi oluşturdu. ABD donanması Cebelitarık’ı geçti ama gelemedi. Çünkü kararlılığı gördüler.” dedi. “Kıbrıs konusunda taviz verilmemelidir” diyen Koçak, “Kıbrıs bir yük ve dış politikada bir engel görülmemelidir. Kıbrıs, Türkiye’nin bir numaralı güvenlik çizgisidir.” ifadesini kullandı.
Basın açıklamasına, 15 Temmuz şehitlerini anarak başlayan Koçak, “15 Temmuz darbe girişiminin sene-i devriyesinde, bu darbe girişimi son zamanlarda karşılaştığımız darbelerin en sinsisidir. Bazıları buna ‘darbe değil’ diyor, ama neticede ordu mensuplarının bir kısmı dışarı çıktı. Meclis’imiz bombalandı. Birçok yerde çatışmalar oldu. Milletimiz sadece darbe girişimini önlememiştir. Kendisine vurulacak prangaları kırıp parçalamıştır. Bağımsızlığına karşı yapılan ipoteği milletimiz tarihin çöplüğüne atmıştır. Büyük bir kararlılıkla mücadele gösterenleri rahmetle anıyorum.” diye konuştu.
Koçak, 15 Temmuz’dan birçok dersin çıkartılması gerektiğine dikkat çekerek, sözlerine şöyle devam etti: “Kanlı cunta hareketi içinde yer alanlardan hesap sorulmalıdır. Milletine kurşun sıkan, Meclis’ini bombalayandan hesap sorulmalıdır. En ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Ancak bu süreçten de ders almalıyız. En önemli ders ise Türkiye’de bir daha bırakın darbe yapılması, kimsenin darbeyi aklından geçiremeyeceği köklü hukuki ve siyasi dönüşümleri yapmak olmalıdır. Saadet Partisi olarak Türkiye’de bir daha 15 Temmuzların yaşanmaması için önerilerimiz; öncelikle devlete yandaşlık değil, ehliyet ve liyakat esas alınmalıdır. İcraata dönük kararları parti kaygısı ile değil, ülke kaygısıyla hareket edilmelidir.”
Mahkemelerde ‘kurunun yanında yaş da yanar’ algısından kurtulmak gerektiğine dikkat çeken Koçak, “Suçlunun yanında mazlumun yanmamasına dikkat edilmelidir. Bir devleti ayakta tutan en önemli unsur adalettir. Adaletin kâmil manada sağlanması için yargı bağımsızlığı teminat altına alınmalıdır. Yargı bağımsızlığı kadar savunma hakkı en kutsal haktır. Kimsenin savunma hakkı engellenmemelidir. OHAL döneminde yüzlerce değil, on binlerce insan birdenbire görevinden, işinden uzaklaştırıldı. Kendilerine hiçbir savunma hakkı verilmediğine şahit olduk. Onlara savunma hakkı vermiyorsanız, devlet hukuk devleti olmaktan çıkar. Bu iş sadece ceza merkezi olarak ele alınmamalıdır. Sosyolojik boyutu da ele alınmalıdır. Bu çok önemli bir unsurdur. Kukla ile uğraşırken kuklacılarla da uğraşılmalıdır. Karanlık mihraklara karşı da muhakkak önlem alınmalıdır.” diye uyardı.
SP İlçe Başkanı Koçak, OHAL’in kalkmasına da değinerek, açıklamalarına şöyle devam etti: “15 Temmuz darbe girişiminin ardından 3 aylığına getirilen OHAL, 2 yıl sonra kalkıyor. OHAL’in uzatılmaması sevindirici bir durumdur. Fakat bazı gelişmeler ‘OHAL’in ismi kalkıyor ama cismi kalıyor’ endişesine neden oluyor. Nitekim ülke OHAL kararnamesi ile değil, artık Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetilir hale geldi. 15 Temmuz günü Resmî Gazete’de yayımlanan 7 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi bunun en somut adımıdır. Bu kararnamelerle bazı müspet kararlar atılıyor. Genelkurmay Başkanlığı, Savunma Bakanlığı’na bağlandı. Milli Eğitim Bakanı ve Hazine ve Maliye Bakanı, Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) üyesi oluyor. Bunu pek anlamadık, neden Milli Eğitim Bakanı ve Hazine Bakanı YAŞ üyesi oluyor? Ciddi kararlar alınıyor ama bundan yasama kuvveti olan Meclis’in haberi bile yok. İstişare yok. Denetleme yok. Ülkemiz kararnamelerle, tek bir kişinin aldığı kararlarla yönetiliyor. Sultanlarda olmayan bir güç ve yetkiyle ülke yönetilecek.”
Devlet kurumlarının işlemez hale geldiğini belirten Koçak, “Devlet temayül ve gelenekleri bir tarafa bırakılıyor. Çalışanlarla ilgili alınacak kararların bir süzgeçten geçmesine engel olursanız yaz-boz tahtasına döner. İstişarede bereket vardır. Devlet, aile şirketi mantığıyla yönetilemez. Ayan beyan gözüken tablo şudur; Türkiye tam olarak yönetilemiyor. İşin başındayız. Biz endişelerimizi belirtiyoruz. En somut örneği Sermaye Piyasası Kurulu içeriden bilgi alınarak yapılan işlemleri suç kapsamından geçici süreliğine çıkardı. 3 gün sonra ‘olumsuz etkileri olacak’ denilerek tekrar iptal edildi. 703 sayılı KHK ile rektör olma şartlarından profesör olma şartı kaldırıldı. Bir gün sonra profesör olma şartı getirildi. Anlamakta zorluk çekiyoruz. Bir gün önce alınan karar nasıl iptal edilir? Bu dünyanın başka bir yerinde yok. Bu belirsizliğin, keşmekeşin ve istişaresizliğin belirtisidir. Bu çatlak büyüyecek, devlet de ve millet de bundan zarar görecektir. Uyarmaktan geri kalmayacağız.” değerlendirmesinde bulundu.
20 Temmuz’un Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 44’üncü yıldönümü olduğunu söyleyen Koçak, “Türkiye kendi vatandaşları, kendi ülkesi bir tehdit altına girdiği için anlaşmalara dayanarak bir hareket gerçekleştirdi. Dünyada bu şok etkisi oluşturdu. ABD donanması Cebelitarık’ı geçti ama gelemedi. Çünkü kararlılığı gördüler. Bu tarihi hiçbir zaman unutmamalıyız. Bunları yapanlara karşı hürmeti elden bırakılmamalıyız. Afrin, Türkiye için önemlidir. Kıbrıs, Türkiye’nin bir numaralı güvenlik çizgisidir. Kıbrıs, Doğu Akdeniz’deki konumuyla savaşın da, barışın da merkezidir. Ekranda Afrin’i gösterip masada Kıbrıs’ı pazarlık meselesi yapmak tehlikelidir.” ifadelerini kullandı.
“Kıbrıs konusunda taviz verilmemelidir” diyen Koçak, “Kıbrıs bir yük ve dış politikada bir engel görülmemelidir. Kıbrıs bir kambur değildir, bir fırsattır. Bu yüzden yapılacak işler de bellidir. Türkiye, adadan asker çekmekten öte bölgedeki askeri varlığını artırmalıdır. Askeri varlığımız her geçen gün azalıyor. Ada’da muhakkak hava üssü kurulmalıdır. BM planları, sözde çözüm konferansları ile oyalanmakla değil, dost ülkelerin KKTC’yi tanıması için gerekli adımların atılması gerekiyor. Aksi takdirde vizesizlik hayali kurarken, Lefkoşa ve Gazi Magosa’ya vize ile gidebiliriz. Bu da gözden uzak tutulmalıdır. Ne tarih önünde ne de millet vicdanında hesap veremez.” diye konuştu.
Milli Görüş hareketinin birçok badireyi atlattığına vurgu yapan Koçak, “Milli Görüş, Türk siyasi hayatında çok büyük engeller atlattı. Milli Görüş hareketinin son kalesi olan Saadet Partisi’nin kuruluş tarihini Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yapılış tarihine denk getirdik. Bundan 17 yıl önce gerçekleştirdik. Birçok partimiz kapandı. Bunlar için ihtilaller yapıldı. Anayasanın arkasına sığınıldı. 28 Şubat sürecinde çok büyük şaşaalarla, siyasi gündemine damga vuracaklar ‘1000 yıl sürecek’ diyenler unutuldular ama Milli Görüş dimdik ayaktadır. Böyle bir teşebbüste bulunanlar muhakkak yanılacaklar. Biz inanıyoruz ki, kararlı çalışmalarla Milli Görüş’ün en büyük hizmetlerin yaşanacağı günlere ülkemizi getireceğiz. Çünkü Saadet Partisi hiçbir zaman rüzgârda yön değiştiren bir parti olmamıştır. İlkelerimizden, ölçülerimizden de bugüne kadar taviz vermedik. İnandığımız doğruları söylemekten çekinmeyeceğiz. “Yeni Bir Dünya” ve “Yeni Bir Türkiye” sevdamızdan asla vazgeçmeyeceğiz. İlk günkü heyecanımızla devam edeceğiz.” şeklinde sözlerini noktaladı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.