İnsan Hakları Günü

Dün Dünya İnsan Hakları Günü idi…

Kabul edilişinin üzerinden 63, İnsan Hakları için mücadele edilmeye başlanmasından bu yana binlerce yıl geçti. Ancak yurdumuzda ve dünyada bu önemli gün, içi boşaltılmış, anlamından uzaklaşmış olarak kutlanıyor. İnsan Hakları gününü, hakları elinden alınmış insanlar değil, zalim iktidarlar, emperyalist ülkeler ya da onların denetimindeki kuruluşlar kutluyor.

Dünya, insan hakları bakımından, derli toplu ilk bildiri olan 26 Ağustos 1789 tarihli İnsan ve Yurttaşlık Hakları Bildirisinden çok daha uzakta. İnsanlar yine birbirini boğazlıyor. Emperyalistler soymak istedikleri ülkelere yine bombalar yağdırıyor. Çocuklar yine savaştan, hastalıktan, açlıktan ölüyor. Kadınlar yine alınıp satılıyor, öldürülüyor. Aydınlar yine baskı altında, tutuklanıyor, işkence görüyor, hatta öldürülüyor. Yine despot yöneticilerin keyfi iktidarları sürüyor. Yine kuvvetler ayrılığı kuralı ayaklar altında. Kölecilik kalkmış olsa bile çağdaş kölelik devam ediyor.

10 Aralık 1948 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ilan edilmesine rağmen insan haklarını en çok kendini Birleşmiş Milletlerin sahibi, patronu zanneden ülkeler tarafından çiğneniyor.

Tarihteki en ileri insan hakları, insanların zalim iktidarlara karşı ayaklanarak elde ettikleridir. Bu nedenle 1948 yılında masa başında imzalanıp ilan edilen insan hakları, 26 Ağustos 1789 tarihli İnsan ve Yurttaşlık Hakları Bildirisinden geridedir. Çünkü kanla, terle ve ölümle elde edilmiş haklardır. Bu nedenledir ki iktidarlar, 1789 tarihli bildirgeyi, anmazlar. İnsan haklarından bahsederken 1215 tarihli Manga Carta’yı hiç görmezler.

Günümüzde içi boşaltılmış İnsan Hakları, emperyalistlerin elinde oyuncak olmuş Soroscu kuruluşların tekeline girmiştir. Bunlara göre insan hakları ezilen ulusların emperyalizme boyun eğdikleri oranda vardır. İnsan onuru ancak yaşadıkları toprakların, vatanlarının teslim edilmesi ile var olacaktır. Oysa bağımsız olmayan bir ülkede yaşayan insanların hakları da olamaz. Onlar çağdaş kölelerdir. En önemli insan hakkı ise zulme karşı direnme hakkıdır.

Bu nedenlerle  26 Ağustos 1789 tarihli Yurttaş ve İnsan Hakları Bildirisine sahip çıkıyoruz. Aşağıdaki önsöz ile başlayıp devam eden bildirgenin önsözü ve bazı maddeleri şöyle: “Ulusal Meclisin tasarladığı gibi Fransız halkının temsilcileri, tek sebebinin resmi kötü durum ve yönetim bozukluğunun olduğu insan hakları konusundaki habersizlik, dikkatsizlik veya küçümsemeyi de göz önünde tutarak; insanların doğal, devredilemez ve kutsal olan haklarını önemli bir bildirge ile açıklamaya karar vermiştir. Bunun amaçları da;

*Toplumun tüm üyelerinin bu bildirgeyi bilmesi ve hak ile görevlerini hatırlaması;

*Yasama ve yürütme eylemlerinin diğer politik kurumlarla karşılaştırılabilmesi ve bu sayede kurallara uyulmasının sağlanması;

*Basit ve tartışılmaz ilkelerden oluşan vatandaş haklarının, daima anayasanın ve kamu refahının korunması ile bir yol alınmasıdır.

Buna uygun olarak da ulusal meclis en büyük varlık olan insan ve yurttaş haklarının korunmasını kabul edip açıklamıştır.

Madde 1 İnsanlar, haklar bakımından özgür ve eşit doğar ve yaşarlar. Sosyal farklılıklar ancak ortak faydaya dayanabilir.

Madde 2 Her bir politik birleşmenin amacı; doğal ve dokunulamaz insan haklarını korumaktır. Bunlar; özgürlük hakkı, mülkiyet hakkı, güvenlik hakkı ve baskıya karşı direnme hakkıdır.

Madde 3 Egemenliğin temeli, esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş, hiçbir kimse açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz.

Madde 4 Özgürlük başkalarına zarar vermeden istediğini yapabilmektir: Her bir insanın doğal haklarını kullanması da toplumun diğer üyelerinin de aynı hakları kullanmasını garanti altına alacak sınırlar içindedir. Bu sınırlar da sadece yasalarla belirlenebilir.

Madde 5 Yasa sadece topluma zarar verebilecek eylemleri yasaklar. Yasaların yasaklamadığı hiçbir şey engellenemez ve kimse yasanın emretmediği bir şeyi yapmaya da zorlanamaz.

Madde 6 Yasa genel iradenin ifadesidir. Bütün yurttaşlar bizzat veya temsilcileri aracılığıyla yasaların oluşturulmasına katılma hakkına sahiptir. Koruyan veya cezalandıran olarak yasa herkes için aynı olmalıdır. Bütün yurttaşlar yasalar önünde eşit olduğu için yeteneklerine uygun olarak ve özellikler ile yetenekleri konusunda ayrım görmeden, her türlü rütbe, mevkii ve göreve de eşit olarak getirilirler.

Madde 7 Yasanın belirlediği haller veya yasanın öngördüğü biçimin dışında başka bir yoldan hiç kimse suçlanamaz, yakalanamaz ve tutuklanamaz. Keyfi düzenlemeler yapılmasını isteyen, keyfi emirler veren, bunları uygulayan veya uygulanmasına izin verenler cezalandırılmalıdır. Ancak yasaya uymaya davet edilen veya yasalarca yakalanan her yurttaş yasalara itaat etmelidir. Yasalara karşı gelmek onu suçlu kılar.

Madde 8 Yasalar sadece kesin ve açık bir şekilde gerekliliği olan cezalar belirlemelidir ve hiç kimse suçun işlenmesinden önce ilan edilen ve gereği şekilde uygulanan yasalar dışındaki başka bir yasa nedeniyle cezalandırılamaz.

Madde 9 Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masum sayıldığı için; tutuklanması kaçınılmaz olduğunda, yani suçlu olduğu karar verildiğinde göreceği sertlik yasa tarafından ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır.

Madde 10 Hiç kimse, dışavurumu yasalarla oluşturulan düzene zarar vermediği sürece inançları nedeniyle sorumlu tutulamaz.

Madde 11 Düşüncelerin ve inançların serbestçe dışavurumu en değerli insan haklarından bir tanesidir. Her bir yurttaş yasaların belirlediği durumlarda bu özgürlüklerin kötüye kullanımından sorumlu olmak şartı ile bu ifadelerini özgürce konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilir.

Madde 15 Toplum tüm kamu görevlilerinden, görevleriyle ilgili olarak hesap sorma hakkına sahiptir.

Madde 16 Hakların güven altına alınmadığı ve güçler ayrılığının belirlenmediği bir toplumun anayasası yoktur.

Madde 17 Mülkiyet dokunulmaz ve kutsal bir hak olduğu için, yasaların belirlediği kamusal gereklilik açıkça doğmadıkça ve meşru bir tazminat ödenmedikçe kimse bu haktan yoksun bırakılamaz.”

Büyük Fransız Devriminden ve bildirgeden 226 yıl sonra ulusumuz ve insanlık ne yazık ki bu haklardan çok uzaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.