TGF ve ASGD BATIYOR!..

Türkiye Gazeteciler Federasyonu ile Anadolu Spor Gazetecileri Derneği’nin, Yılmaz Karaca’nın özel çiftliğine dönüştüğünü sanıyorum bilmeyenimiz kalmadı. O nedenledir ki, TGF ile ASGD batma noktasına geldi…

Türkiye’de, TGF ile  ASGD dışında, 3 yıl boyunca yönetim kurulu toplantısına gerek görmeden kongre yapan başka bir dernek düşünebiliyor musunuz?

Olası değildir. Hiç bir derneğin tüzüğü buna izin vermez.

Anlayacağınız, iki güzide kuruluşumuzda yasalar Yılmaz Karaca’ya göre ayarlanıyor. Karaca ne derse öyle oluyor.

Önceden belirlenen sonuç hiç değişmiyor. Sözde seçilmiş yöneticiler, tüzüğe göre ayda bir toplanarak alınması gereken olağan kararların tümünü, okumaya bile fırsat bulamadan kongre salonunda imzalamak durumunda kalıyor. Kongreler spor olsun diye yapılıyor. Ne kadar demokratik sivil örgütlenme modeli(!) değil mi?

Burada, TGF Genel Başkanı Atilla Sertel ile ASGD Genel Başkanı İbrahim Erdoğan “Ne yapıyor, bunları görmüyor mu?” diye düşünebilirsiniz. Görmemesi olanaklı mı?

Ne yazık ki, ikisi de idare-i maslahatçılığı yeğliyor.

Kuruluşundan bu yana 25 yıldır içinde yer aldığım ASGD’de 4-5 yıldır baş gösteren rezilliklere geçmeden önce kısaca TGF’deki çirkin gelişmeleri ele alalım:

Öncelikle, Lütfü Karataş’ın TGF”deki usulsüzlüklere dayanamayıp, Genel Başkan Yardımcılığından istifa ederken Yılmaz Karaca’ya yazdığı mektubun özetini okuyalım:

“Sayın Yılmaz Karaca, (TGF Genel Başkan Vekili)  … Yönetim Kurulumuz 2.5 yıldır toplanamıyor. Toplantı için ısrarlı taleplerim yerine getirilmedi.

… Yönetim kurulu üyeleri ve cemiyet başkanları, Bayram Gazetesi yayınlanması öncesinde maalesef ilan bulmaları için hatırlanabildi. Bu güne kadar yayınlanan Bayram Gazetelerinin Federasyon bütçesine katkısının ne olduğu yönetim kurulu üyeleri tarafından bilinmemektedir.

Ayrıca Federasyonun bu günkü mali durumunun ne olduğu, nereye ne maksatla, ne harcama yapıldığı konusunda yönetim kurulu üyeleri bilgilendirilmemektedir.

…Federasyon Kadın Kolu neden kuruldu? Bu güne kadar ne iş yaptı?

…Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Can Dündar, görevini yaptığı için Cumhurbaşkanı tarafından  müebbet hapisle tehdit ediliyor. Basın özgürlüğüne darbe vuruluyor. Yılmaz Karaca yönetimindeki Federasyondan  küçücük bir tepki gösterilmiyor. Aksine, Yılmaz Karaca, Kıbrıs sahillerinde çektirdiği fotoğraflarını sosyal medya üzerinden paylaşarak ne işler yaptığını gösteriyor.

… TGF turizm ve seyehat organizasyonu gibi çalışıyor.

… Malumunuz, “Başkanlar Konseyi Toplantıları,” “Zamanımız azaldı, lütfen kısa keselim,” uyarılarıyla geçmektedir. İki saatin dışındaki programın turistik gezi olduğu herkesçe bilinmektedir.

… Federasyonun temsil yeteneğinin sürekli azalmasını, bu gidişe dur denmemesini, kişisel hırslarla kurumumuzun heba edilmesini basın tarihi mutlaka yazacaktır.

… TGF hoyratça ve adeta hobi bahçesi gibi kullanılmaktadır.

… Böyle davranışlara bile bile katkı vermem ve usülsüzlükleri görmezden gelmem mümkün değildir. Sessiz kalmam günahlara ortak olmam anlamına gelir.

… Federasyonda birlik, beraberlik ve güven duygusu sarsılmamalıdır.

… Federasyon, turizm şirketi ya da yönetimi işsizlerden oluşan sivil toplum örgütü değildir.

… Federasyon, meslek sorunlarını ortaya koyan ve çözüm üreten bir meslek kuruluşu olmalıdır. Bilgim dışındaki sorumlulukları üstlenmemek için TGF Genel Başkan Yardımcılığı görevimden istifa ediyorum.  03 Haziran 2015  LÜTFÜ KARATAŞ.”

Anlayana zehir, zemberek bir istifa yazısı. Karataş’ın genel başkan yardımcılığından istifa ederken, yukarıda ortaya koyduğu kaygılara aynen katılıyorum. Saptamalar ürkütücü ve üzücü.  Ne yazık ki, mektubun derinliğinde anlatılmak istenen gerçekler yenilir, yutulur gibi değildir. Fazla söze gerek var mı?

Yılmaz Karaca demokrat değildir. Demokrat olmayan demokrasiden söz edemez. O nedenledir ki, 6 aydır tam yetkiyle başında bulunduğu TGF’nin, düzenin valilerine bol bol yağ çekmekten başka bir iş yaptığını gördünüz mü? Baskı altında ezilirken nefes alamaz duruma gelmiş gazetelerle-gazetecilerle ya da, dip yapmış basın özgürlüğü ile ilgili küçücük bir mücadele verdiğini, küçücük bir söz söylediğini hiç duydunuz mu? Demokrasi düşmanı siyasetçiler, gazeteleri, gazetecileri ve basın özgürlüğünü göstere göstere boğazlarken, tercihini tatilden yana kullanan Yılmaz Karaca’ya sormazlar mı hiç, “Kıbrıs sahillerinde yaşamanın suyu nereden geliyor?”

Federasyon yönetim kurulu üyelerinin 2.5 yıldır toplantı yapamaması rastlantı değildir. Vakfın hiç toplantı yapmaması rastlantı değildir. ASGD’nin 5 yıl boyunca hiç toplanmaması rastlantı değildir.

Yılmaz Karaca, ya da yönettikleri yanıtlayabilir mi? Yasalar çiğneniyor ve söz konusu kuruluşlarda 3-5 yıldır neden yönetim kurulu toplantısı yapılmıyor? Neden yapılmadığı rastlantı olabilir mi?

Bu arada Atilla Sertel’in genel performansındaki başarılarını görmezden gelmeyelim:

Atilla Sertel’in özellikle dışa dönük basın özgürlüğü mücadelesi çok çok iyi, tam not verebiliriz. Halkla ilişkileri mükemmele yakın diyebiliriz. Federasyonun gerçek görevinin evrensel değerlerin korunmasına katkı sunmak olduğunun altını basa basa çizmesi onurlu bir duruştur.  Sertel, Federasyona kimlik kazandıran isimdir. Gel gör ki, içerideki mavi boncukçuluğu sorunların doğmasına ortam hazırlıyor. Göz yuman baş aktör olunca, Yılmaz Karaca da istediği gibi at koşturuyor.

Sizce, Federasyonun yönetim kurulu 2.5 yıldır neden bir araya gelemedi acaba? Mantığınızı biraz zorlarsanız bunun rastlantı olmadığını kolayca anlarsınız.

Sizce, Federasyonun Saymanı Ramazan Demir’in oldu-bittiye getirilerek yönetimden atılması rastlantımıdır?

Sizce, Lütfü Karataş’ın Federasyonun Genel Başkan Yardımcılığından istifa etmesi rastlantımıdır? Lütfü Karataş’ın, Federasyondaki Bayram Gazetesi için toplanan paraların ne kadar olduğunu sorması, nerelere nasıl harcama yapıldığını öğrenmek istemesi ve hiç bir yanıt alamaması normal midir?

Gazeteciler Vakfının Saymanı Ümit Babacan’ın Eskişehir’deki “Türk Dünyası Gazeteciler Şurası” etkinliği için Valilikten 500 Milyar alındığını duyduğunu ancak, Vakfa hiç bir girdi-çıktı yapılmadığını öne sürerek, Yılmaz Karaca’dan bu konuda açıklama beklediğini söylemesi ve hiç bir yanıt alamaması normal olabilir mi?

Yılmaz Karaca, “İzmir Sözleşmesi”ne göre TGF”ye Ekim’de bir de genel başkan yapılırsa, yandı keten helvası.

AYNI SENARYO ASGD’DE YAŞANIYOR!..

TGF’ deki mide bulandırıcı senaryoların aşağı yukarı aynısı ASGD’de yaşanıyor. Sözde iki ayrı kuruluştaki uygulamaların bu denli benzeşmesi rastlantı olamaz. İki kurumda da iplerin Yılmaz Karaca’nın elinde olması ister istemez benzer görüntüleri ortaya çıkarıyor. Düşünün bakalım, ASGD yöneticileri 5 yıldır neden toplanmadı? ASGD neden şeffaf değil de, Yılmaz Karaca’nın çiftliği gibi görüntü veriyor? Faşist bir anlayışın egemenliği tavan yapmış kimin umurunda?

Genel Başkan İbrahim Erdoğan, tarafımdan defalarca uyarılmasına karşın şeffaflık yerine daha çok karartma yapıldı. Şaibelerin üzeri örtbas edilmek istendi.

ASGD’in kasasında en az 500 Milyon olması gerekirken, nerelere nasıl harcama yapıldı da bu rakam 40 Milyona düştü? Yılmaz Karaca ile İbrahim Erdoğan’dan başka bilen varsa çıksın konuşsun. (Yılmaz Karaca burada da İbrahim Erdoğan’ı esir almış durumdadır.) İddia ediyorum, bu ikili ASGD’de suç işlemiş durumdadır.

TGF gibi ASGD de batma noktasındadır. TGF ile ASGD’nin kaderi aynı gibi. Yollar bu nedenle sürekli aynı kapıya çıkıyor. Neden acaba? Bu sorunun yanıtı, ASGD ile TGF’nin gelir- giderlerinde yatıyor.

Herkes çok iyi biliyor ki, gazetecilerin toplantılarında, Yılmaz Karaca’nın izin vermediği gazeteciler konuşamıyor!.. Yılmaz Karaca’nın yanlışını söyleyenler tukaka yapılıyor ve TGF’den, ASGD’den sorgusuzca uzaklaştırılıyor. (Onlarca örnek gösterilebilir.) Bunların rastlantı olamayacağı iyi bilinmelidir.

Yılmaz Karaca’nın tekelindeki tüm kurumlar faşist bir anlayışla yönetiliyor. Bunu bilmeyen yok da, gazeteciyim diye geçinen bazı yüreksizler, gerçekleri söyleme yerine, başka bir deyimle adam gibi tavır koyma yerine, yalakalığı yeğliyor.

Bana göre, TGF ile ASGD’deki üzüntü veren çöküşün baş sorumluları Yılmaz Karaca ile İbrahim Erdoğan’dır. Her iki saygın kurumumuzdaki rezaletlere hala “Dur” demeyecek miyiz?

Unutmayın; çürümeye izin verenler, çürüyenlerdir!..

Yılmaz Karaca’nın tekelindeki kurumlar demokratikleşmedikçe-özgürleşmedikçe-şeffaflaşmadıkça, pis kokuların sızıntıları dalga dalga büyüyecektir.

Yakında ise yargı sürecinin başladığı da görülürse kimse şaşırmamalıdır!.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.