En fazla ölürsün

İnternet ortamında gazete okumadım…

Buna da özen gösterdim…

Sosyal medya da paylaşılanların başlığına tanıklık ettim sadece…

Umursamadığım için mi…

Hayır tam da tersine çok umursadığım, çok utandığım için yapamadım…

Bu coğrafyada yaşayan hasbelkader 'Türk' olan bir vatandaş olarak yapılan katliama daha fazla ortak olmamak için izlemedim, dinlemedim, okumadım…

İnat ettim…

Öyle sessizce durdum durdukça ağladım, ağladıkça öfkelendim, öfkelendikçe de çaresizliğimle yüzleştim…

Sonra yine bir iki saat evvel bu arada bu yazı yarım da yazıldı bir video paylaşılmıştı sosyal medyada onu izledim…

Tıklamak tıklamamak arasında gidip geldim…

Tıkladım çünkü Gültan Kışanak mecliste konuşmuştu ve merak ettim ne dediğini…

Evet çok içten, çok sahici, çok insani, çok öfkeli bu yüzden sahiciydi zaten çok sıradan aslında bir o kadar da sıradışı bir konuşmaydı…

Bazen şöyle sanıyorum evet evet işte bu bu konuşmadan sonra da yuh artık anlar değil mi anlamak isteyenler…

Birazcık da olsa düzelir…

Ama bakıyorsun meclis sandalyelerinde yuhlar, yalanlar, onlar bunlar şunlar…

Sonra yok diyorsun yok yok yok yani aynı anda bir milyon kürt sırf kaçakçı diye öldürülse de

Hiçbir şey değişmez bu coğrafyada…

Tam da bunları kafamdan geçiriyorken bir arkadaşım aradı…

Kendisi aklı başında olan bir CHP'lidir…

Vicdanlıdır, kör değildir, empati kurar, ulusalcı hiç değildir o yüzden de onunla sohbet etmeyi severim…

Konu konuyu açtı Gültan Kışanak'ın meclis'te yaptığı konuşmaya geldi söz…

Dedi ki arkadaşım -hiç beğenmedim- ben de dedim ki- tam aksine ben çok beğendim-.

O da dedi ki- ne demek yahu kan parası mı veriyorlar tamam AKP'li değilim Tayyibi'de günahım kadar sevmem ama yani daha ne yapacaklar ki ne güzel işte tazminat ödeyecekler.

Şimdi insan bir duruyor böyle bir şey söylendiğinde…

Düşünüyor ne olacak ki bu memlekette cana karşılık onca paralar ödendi biliyoruz, tanığız…

Misal 29 Aralık 2005 tarihinde Bursa'da bir tekstil fabrikasında yanarak öldürülen beş kadının Hayatlarına karşılık yüce adaletimiz bir ücret belirlemişti, işveren ödedi mi bilemiyoruz…

Ahan da sana altı milyar kızının hayatının bedeli dedi devletin mahkemesi…

Sonra 10 Aralık 2009 yılında Kemalpaşa'da bir maden ocağında 19 maden işçisi öldü, öldürüldü…

Sonra yine yüce adalet onların hayatına da bir ücret belirledi ama işveren ödedi mi onu da bilmiyoruz…

Dolayısıyla da ne olacak ki 35 kişi devletin bombalarıyla öldürülmüş yüce adaletimiz yine belirler bedelini devletimiz de öder her şey yoluna girer…

Sonra arkadaşım dedi ki- sen ne öneriyorsun peki- düşündüm verecek cevabım yoktu öfkeme sorarsam o bombaları atanları, attıranları biz de bombalar atarak öldürelim olurdu…

İnsan yanım herkesin yaşama hakkı var katil de olsalar öldürülmeyi hakketmiyorlar dedi…

Sonra tazminat mı kimin umurunda bir aileden 25 can gitmiş…

Geç 25 canı o insanlar zaten yoksulluğa açmış gözlerini o paralar olsa ne olur olmasa ne olur…

Sonra Gültan Kışanak'ın konuşması geliyor aklıma sonra her daim söylediğim bir cümle, hayatta en fazla ölürsün…

Ama hayatta en fazla ölürsün, öldürülmek başka diyorum…

Sonra yine arkadaşıma dönüyorum gerçekten ne yapılmalı TSK ve o bombaların atılması için emir veren herkes ama herkes hemen istifa etmeli ve yargılanmalı ve cezalandırılmalılar diyorum…

Benim aklım da vicdanım da anca bu kadarını söylüyor…

Çünkü küçücük bir hata yaptığında bile bir dostumuzu özür dilediğinde affetmek nasıl zor geliyor ve hatta affetmiyorsak özürün geçerli bir şey olduğunu düşünmüyorum hele de 35 insanın katledilmesi karşısında…

Özür dilemesinler…

Af dilemesinler…

Hiçbir şey ama hiçbir şey bu acıyı hafifletmez çünkü…

Sonra laf lafı açıyor laf bu açar işte kendini uzattıkça yakında sıra bize gelecek diyorum öyle bir süreç bu…

Belki de sen ya da ben sırf telefonda yaptığımız bu konuşma yüzünden bile KCK'den gözaltına alınabiliriz…

Bu yüzden de mesele ne kan parası ne de tazminat başka bir hal durum diyorum…

Ve hatta o gözaltında faili meçhul bile olabiliriz…

İki tane kızın var sence öldürülmene karşılık verecekleri kaç liralık tazminat tatmin ederdi Onları acılarını hafifletirdi öfkelerini dindirirdi yapılanı unuttururdu…

Sustu ve ne tuhaf ki şarjı bitti konuşma da tabiii…

Kaç trilyon unutturabilir ki küçücük bir çocuğun bombalardan kurtulmak için bir katırın altına sığınması halini…

Kaç bin katrilyon bir annenin ölen onca çocuğunun acısını hafifletebilir ya da kaç bin özür…

            Benim başım ağırdığın da annemin düştüğü hali düşünüyorum da yok bunun bir tarifi yok yok hiç olmayacak da…

Ne zaman ki benim anacığımda tadacak böyle bir şeyi belki o zaman…

Kimse özür dilemesin…

Kimse zırnık tazminat ödemesin…

Sizin hiçbir kapitaliniz ödeyemez bir tek saç tellerinin karşılığını varsa eğer karşılıkları…

O yüzden de birileri buralarda 'keke' diye ağlanmasın çıksın buna dur deyip bedel ödeyenlerle yan yana dursun…

Çünkü neyse karşılığı öderiz demekten bir farkı yok bunun…

Korkmayınız efendiler insan hayatta en fazla ölür ya da öldürülür ne olacak ki değil mi…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.