“Artık Yeşerecek Bir Dalım Yok”

Son zamanlarda ekrana bakıp bakıp iç çekiyorum. Ne elim yazmaya gidiyor, ne de dilim konuşup anlatmaya.
Kime ne desem, ne söylesem fayda etmeyecek ümitsizliği içinde koyu bir suskunluğa gömülüyorum.
Olanları şöyle bir saysam siz de bana hak vereceksiniz.
Korona bir yanda, aşı karmaşası bir yanda, ölüp giden canlar bir yanda, acımasızca sürüp giden siyasi kavgalar bambaşka bir yanda.
Ekonomi deseniz kanatlanmış uçuyor. Kimse hızına dayanamadığı için ekonomi kuşunun her kanat çırpışında üzerinden onlarca, yüzlerce insan düşüyor. “Taciz-tecavüz-cinayet-şiddet” vakaları Mahşerin Dört Atlısı gibi köyde kentte dört nala at koşturuyor.
Siyasilere yönelen şiddet gittikçe artarken, şiddet, yapanın yanına kâr kalıyor. Saldırganın ceza alması beklenirken, saldırgan ceza yerine sırt sıvazlama ile ödüllendiriliyor.
Tabii ki ceza alıp almama şiddetin kime yöneldiği ile değişiyor. Malum, muhalif kanada her türlü şiddet mubah. Muhalif kanattan yükselen tek bir söz ise “halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiği” gerekçesiyle hemen cezalandırılıyor. Cezalandırılma sosyal medya linçi ile başlayıp, CİMER’e şikâyet ile devam ediyor, kişi hakkında hemen dava açılıyor, kişi hemen gözaltına alınıyor, bazen birkaç gün tutulup gözü korkutulduktan sonra serbest bırakılıyor, bazen de dava tutuklanma ile son buluyor.
Böylece sade vatandaşlara, “Biz herkese her şeyi söyleyebilir, herkese her şeyi yapabiliriz ama siz sesinizi çıkartamazsınız, fikrinizi söyleyemezsiniz, hatta düşünemezsiniz bile!” deniyor.
Aman ha, Düşünürseniz Düşünce Suçu, yan bakarsanız Yan Baktı Suçu, susarsanız Sustu Suçu, konuşursanız Konuştu Suçu gibi her çeşit suçla suçlanabilirsiniz.
İyisi mi, ne bakın, ne görün, ne duyun, ne konuşun ne de düşünün…
* Ekim 2018’de İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in evi basıldı, ses yok. Nisan 2019’da Kılıçdaroğlu yumruklandı, ses yok. Aralık 2020’de Kılıçdaroğlu Çakıcı tarafından tehdit edildi, ses yok. Bugün, Ocak 2021’de Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a sopalarla saldırıldı, ses yok. Yine bugün, Yeniçağ gazetesinin Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu evinin önünde üç kişi tarafından dövüldü, ses yok.
Ses yok derken, adalet arayan, adaleti sağlayan, duyulması beklenen güçlü bir ses yok.
Suçlayan, ötekileştiren, “Hak etmişti zaten, oh olsun!” diyen ses ise pek çok. 
Muhalif sesleri terör örgütü üyeliği ile suçlayıp seslerini kesmeye çalışmak işin en kolayı. Anlamaya çalışmak, dinlemek, kulak vermek bu kadar mı zor anlamadım ki…  
* Boğaziçi Üniversitesi’nin içinden seçilerek değil de, tepeden inme atanarak rektör yapılan Melih Bulu’ya tepki gösterdiler diye ne öğrencilerin teröristliği kaldı ne de hocaların.
Boğaziçi olayları, tezinde intihal olduğu kanıtlanan Melih Bulu’nun hâlâ rektörlük makamında oturması, bir de makam odasının penceresinden kendisini protesto eden öğrencilere el sallaması ve üniversitenin demir parmaklıklı kapısına polis tarafından kelepçe takılması ile tarihe geçti.
* Cuma namazına ya da aşı olmaya itibardan tasarruf olmaz diyerek koskoca bir koruma ordusu ile giden cumhurbaşkanı bir yanda, işsizlikten kendisini yakanlar ya da bir yerlerden atanlar öte yanda.
* İşsizlik nedeniyle intihar girişiminde bulunan ve ağır yaralanan 28 yaşındaki genç, “Artık kuracak bir hayalim de, hayattan bir beklentim de kalmadı.” demiş. Atanamayan öğretmenler deseniz, pek çoğu derin bir umutsuzluğa kapılıp ardı ardına intihar ediyorlar. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Selçuk’un beyanatlarına bakarsanız ülkede açlık da işsizlik de yok. Selçuk, “Türkiye’de yoksulluk, özellikle aşırı yoksulluk, sorun olmaktan kalktı” demişti, hatırlayın.
Ben de kendi kendime sormuştum, “Ne oldu, hepsi öldüler mi?” diye…
* Cumhurbaşkanımızın, “Ben tıptan anlamam, benim alanım ekonomi” sözlerine bakıp kendisinin ekonomi dalındaki diplomasını sorgulamak isteyebilirsiniz. Sorgulamayın. Bir yüzük ile çıktığı yolda vardığı yere bakın ve söylediği sözün haklılığını kabul edin.
Diploma konusundan devam edersek, diplomalılar iş bulamadıkları için intihar ederken diplomasızlar en üst mertebelere getiriliyor.
* Her konuda engin bilgi sahibi, Yeliz kod adlı Ahmet Hamdi Çamlı‘nın TBMM sitesindeki bilgilerine bakıyorum, eğitimi hakkında “ilahiyat mezunu” yazıyor. Hangi okul, hangi lise, hangi fakülte belli değil. 26. ve 27. dönemde İstanbul Milletvekili seçilen, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi olarak görev yapan ve Dışişleri Komisyonu Üyesi olarak görevini sürdüren Çamlı’nın faaliyet raporuna bakıyorum, faaliyet karnesi sayfası adeta boş. Hakkını yemeyelim, sayfada gördüğüm kadarıyla en aktif olduğu konu Genel Kurul ve Komisyon Konuşmaları. Ha bir de, birbirinden âlâ basın açıklamaları.
* FILA tarafından “Asrın Güreşçisi” unvanı ile onurlandırılan Hamza Yerlikaya, TBMM’nin sitesinde üniversite mezunu, AK Parti’nin resmi sitesinde ise lise mezunu görülüyor. Cumhuriyet gazetesinin yayımladığı bir habere göre, üniversiteye meslek lisesinden aldığı sahte diplomayla kayıt yaptırdığı için açılan davada, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Yerlikaya’nın lise mezunu olmadığına ve “resmi evrakta sahtecilik” yaptığına karar kılmış. Aralık 2020’de Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Hamza Yerlikaya’nın lise diplomasının sahte olduğu haberlerine “unutulma hakkı” gerekçesiyle erişim engeli getirildi. 23. Dönem Milletvekillerinden olan Yerlikaya’nın 23. Yasama Faaliyetleri yok denecek kadar az. Yerlikaya şu anda Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı. 
Hep kötü haber vermeyelim. Ülkemizde iyi şeyler de oluyor.
*Türkiye Cimnastik Federasyonu sporcuları yurt içinde ve yurt dışında madalya üzerine madalya alıyorlar mesela. Federasyon başkanı Suat Çelen, dünya jimnastik literatürüne çifte burgulu hareketi Çelen Hareketi olarak geçiren Türk millî jimnastikçi. Eğitim gördüğü dalda çalışmalar yaparak büyük başarılara imza atıyor. Herhangi bir bankanın ne başkanı ne de yardımcısı. O sadece en iyi bildiği işi en iyi şekilde yapıyor.
Tüm bunları duydukça içiniz cız etmiyor mu?Bu kadar büyük potansiyeli olan gençler sevgi ve bilgi ile işlendikçe başarı katlanarak geliyor ve ülke gururlanıyor; aynı gençler itilip kakılınca ve yok sayılınca olan yine ülkeye oluyor, fırsatını bulan kendini yurt dışına atıyor, pırıl pırıl beyinler başka ülkelere göçüyor ve ülke hızla kontrol edilebilir ve uysal vasıfsızların eline kalıyor demiyor musunuz?
Derin bir nefes alıyorum;Taner Şener bir yerlerde Artık Yeşerecek Bir Dalım Yok şarkısını söylüyor içli içli.
Boğaziçili gençler Metallica’nın “Master of Puppets” şarkısı eşliğinde dans ederek gösteriyorlar tepkilerini. 
Kadın Ritmik Cimnastik Grup Milli Takımı, Ritmik Cimnastik Avrupa Şampiyonası’nda ‘3 çember 2 labut’ aletinde şampiyonluğu elde ettikleri performansları ile göğsümüzü kabartıyor. 

Bir yanda hayatlar solarken, bir yanda umutlar yeşeriyor.
Canım vatanımda solanların değil de yeşillerin daha çok olması, gencecik insanların hayatlarının  baharında solup gitmemesi gerekiyor.
16 Ocak 2021 / C.E.Y.

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.