Kaynayan Kazan Kapak Tutmaz

Suyun kaynama noktasının kaç derece olduğunu ilkokulda mı, ortaokulda mı yoksa lisede mi öğrendik hatırlamıyorum. Bildiğim, su 100 derecede kaynar. Ancak bu değer farklı koşullarda değişir. 
Bu bilgimi derinleştirmek için internette kısa bir gezinti yapınca Tübitak Bilim/Genç sitesinde herkesin anlayabileceği dilde anlatılmış bir yazı ile karşılaştım. 
O yazıyı,“Bir sıvı deniz seviyesinden daha aşağıda ya da daha yukarıda bulunan bir yere götürüldüğünde dış basınç (atmosfer basıncı) değişeceğinden sıvının kaynama noktası da değişecektir. Deniz seviyesinden yukarılara doğru çıkıldıkça atmosfer basıncı azalır. Bu nedenle yüksek rakımlı yerlerde sıvılar deniz seviyesindeki kaynama noktasından daha düşük sıcaklıklarda kaynar. Örneğin deniz seviyesinde (1 atmosfer basınçta) su 100°C’de kaynarken, 8848 metre yükseklikteki Everest Dağı’nın zirvesinde yaklaşık 70°C’de kaynar. Deniz seviyesinin altındaki yerlerde ise suyun kaynama noktası 100°C’nin üzerindedir. Mesela su, ortalama rakımı 1890 metre olan Erzurum’da yaklaşık 95-96°C’de, ortalama rakımı 870 metre olan Ankara’da 98°C’de, ortalama rakımı 25 metre olan İzmir’de 101°C’de kaynar.”  cümleleriyle özetleyebiliriz.

Madem yazıya suyun kaynama noktasından başladım, makarnayı haşladığım suya tuz attığımda suyun daha yüksek derecede kaynadığına dair bilgimi de güncellemek istedim ve yine okul sitelerine ulaştım: 
“Şekerli suyun kaynama noktası tuzlu suyun kaynama noktasından daha küçüktür. Mesela, saf suya eklediğimiz tuz ne kadar fazla ise kaynama noktası da o kadar fazladır. Çünkü tuzlu suda moleküler arası bağlar fazla olduğundan kaynama noktası yüksektir. Tuzlu sudan örnek verirsek, kaynayan bir sıvıya tuz attığımızda kaynama 100 dereceden daha fazla bir sıcaklıkta başlar. Biz ne kadar tuz eklersek de o kadar artar. Bu nedenle yemeklerin içine tuz eklenir. Böylelikle tuz kaynama noktasını arttırır ve yemeğin çok daha çabuk pişmesini sağlar.”

Dünyanın Kaynama Noktası
Dersimiz fizik ya da kimya değil ama konumuz kaynama noktası. Kaynama noktası da ancak fizik ve kimya bilgileri ile anlatılabilirdi haliyle.
Suyun kaynama noktasını bir kenara bırakıp dünyanın kaynama noktasına gelelim şimdi.
Malum, dünyaya Pandemi bir yandan vuruyor, ekonomi bir yandan, vahşet bir yandan.
Günlük siyasi kavgalar ise hayret verici bir şekilde yine aynı kötülükte devam ediyor.

Aşağıdakiler – Yukarıdakiler
Yukarısı kavga eder de aşağısı durur mu, onlar da birbirlerinin gözünü oymakta bir mahsur görmüyorlar.
Niğde’nin İnönü Mahallesi Muhtarı ‘Kovboy Muhtar’ olarak da bilinen Tuğba Somkaya’nın bindiği hamile atı tüfekle vurarak öldürebiliyorlar.
ABD’nin Minneapolis eyaletinde dolandırıcılık suçuyla yakalanan George Floyd’un ensesine dizi ile bastıran polis, yerde yüzüstü yatan adamın defalarca “Nefes alamıyorum” sözlerine aldırış etmeyerek ve şüphelinin üstüne tüm gücüyle yüklenerek boğularak ölmesine sebep olabiliyor. (Polisin siyahi kişiye yaptığı müdahaleyi ırkçılık olarak değerlendiren halk, sokaklara akın etti. Polis aleyhine gösterilerde bulunan binlerce kişiye yine polis müdahale etti.)
Manisa’nın Salihli ilçesinde pompalı tüfekle öldürülen 17 yaşındaki Ceren Kultaş’ın katil zanlısı ifadesinde, S.K. adlı genç kızla aralarında husumet olduğunu, Ceren Kultaş’ı ise S.K.’ya benzettiği için yanında bulunan pompalı tüfekle öldürdüğünü iddia edebiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’daki yerel seçim tartışmalarıyla ilgili olarak, “Meclisin çoğunluğu bizde. Bunlar neye dönmüş biliyor musun, bunlar topal ördek” (yani çalıştırmayacağız) diyebiliyor. Hattâ gelen haberlere göre, belediye başkanının, belediye meclisinin de başkanı olması düzenlemesinin de kaldırılmasının düşünüldüğü söyleniyor. Düzenleme gerçekleşirse meclis başkanı meclis üyeleri tarafından seçilecek. Böylece İstanbul ve Ankara’da büyükşehir belediyesini alan CHP’ye karşı belediye meclis çoğunluğuna sahip AK Parti’nin yolu açılabilecek. (Halka hizmet Hakk’a hizmet değil midir? Hizmet alamayacak olan halk umurunuzda değil midir? Umurunuzda olan sadece “kendiniz” midir?)
Çorum AKP Kadın Kolları Başkanı ve AKP Belediye Meclis üyesi olan Meryem Demir, Erdoğan’a olan sevgisini, ‘Allah çocuklarımın ömrünü alsın size versin‘ sözleri ile dile getirebiliyor. (İnsanın sevgisini belirtmesinin daha farklı yolları olmalı oysa. Gerçi sevgisini kıl-tüy ile gösteren de olmuştu zamanında ya neyse.)
Pandemi sürecinde eve kapanan erkek hırsını kadından alabiliyor. (Sosyo Politik Saha Araştırması Merkezi’nin, 3-8 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirdiği “Covid-19 Kadının Etkilenimi ile Kadın ve Çocuğa Yönelik Şiddete İlişkin Türkiye Araştırma Raporu”nun sonucuna göre “Pandemi Sürecinde Kadına Şiddet Yüzde 27,8 Arttı“. Araştırmaya katılanların yüzde 23,7 psikolojik şiddete, yüzde 10,3’ü ekonomik şiddete, yüzde 4,8’i dijital şiddete, yüzde 1,7’si fiziksel şiddete, yüzde 1,4’ü ise cinsel şiddete maruz kaldı.)

Bunlar ve benzeri yüzlerce, binlerce kötülük haberleri ile kaynıyor dünya.
Bu kadar kötülüğü akıl almıyor, bu vahşete can dayanmıyor.
Dünya artık için için değil, bildiğin fokur fokur kaynıyor.

İyi, Kötü, Çirkin
Bir yandan, dükkânının kepenkleri üzerine yuva yapan kuşların yuvasına zarar gelmemesi için dükkanının kepenklerini kapatmayan esnaf gibi güzel insanların haberleri gözünüze çarpıyor. 
Kendini savunamayan hayvanlara eziyet eden cibiliyetsizler olduğu kadar, yaralı bir cana merhem olmaya koşan insanların çırpınışlarını görüyorsunuz.
Pandemi sürecinde evini barkını, çoluğunu çocuğunu unutan sağlık çalışanlarını, bir de onlara saldıranları görüyorsunuz. 
Televizyon programlarında ahlâk, namus, vicdan, edep, terbiye gibi kavramların içlerinin boşaltıldığını, insanlığın ters yüz edildiğini görüyorsunuz.
Medya mensuplarının olsun, siyasilerin olsun birbirlerini müzevirlemeleri sayesinde kapalı kapılar ardında ne çirkinlikler döndüğünü görüyorsunuz.
Ekmeğinin peşindeki dürüst insan ile doymak bilmeyen midesini doldurmak için yapmayacağı edepsizlik olmayan pişkin insanların arasındaki adaletsizliğe, pişkinin önünde ceket ilikleyen şakşakçıların omurgasızlıklarına şahit oluyorsunuz.

Soğutma Operasyonu
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA tarafından yayınlanan yeni iklim raporuna göre, gezegenimiz Mini Buzul Çağı’na giriyor.
Raporda 2018 yazını rekor sıcaklıklarla geçiren gezegenimizin bu kış tarihi bir soğuk yaşayacağı belirtiliyor. İçinde bulunduğumuz Uzay Çağı’nın “Mini Buzul Çağı” olarak anılmasına yol açacak kadar etkili olabileceği söylenen soğukların sebebi ise termosferin soğuyup daralması. Daha önce yayınlanan raporlarda 2020 – 2030 yılları arasında yaşanması beklenen bu aşırı soğuk dönem, NASA’nın yeni araştırmasında çıkan sonuçlara göre daha da öne çekildi. NASA’ya göre bu kış itibariyle gezegenimiz bir Mini Buzul Çağı’na giriyor. Bu dönemde başlayan soğumanın 2030’lu yıllara kadar artarak devam edeceği tahmin ediliyor. 

Kaynayan kazan kapak tutmaz
Ne dersiniz, dünya kaynama noktasına geldi dayandı diye mi soğutma operasyonu devreye girdi acaba?
Baktılar insanlık yine cozuttu, şöyle bir ayar çekelim de kendilerine gelsinler dendi ihtimal.
“Biz bu kendini bilmez şımarıkları açlık ve kıtlıkla terbiye edelim de, ortada ne din, ne millet, ne ırk, ne cins, ne de para kavgası kalsın. Yola, efendi olanlarla, dürüst olanlarla, çalışkan olanlarla, yenilikçi olanlarla, duyarlı olanlarla, saygılı olanlarla, sevgi dolu olanlarla, doğayla uyum içinde olanlarla devam edelim.” deniyor gibi geliyor bana.
Yoksa, kaynayan bu kazana avuç avuç tuz atılacak ve sıcaklık daha da artacak.
Tüm dünya da kaynayan bu kazanda haşır haşır haşlanacak… 

28 Mayıs 2020 / C.E.Y.

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.