Elektrik çarptı…

Son günlerde gazete ve TV ekranları elektrik faturası haberlerinden geçilmiyor. Gün geçmiyor ki el yakan faturalarla ilgili haberleri görmeyelim.
İşin tuhafı bu haberleri yapan yayın organlarının büyük çoğunluğu elektrik özelleştirmeleri başlarken destekçisi oldu. Önemli bir kısmı özelleştirme ihalelerine girdi. Bazıları bu ihalelerden pay aldı. Pek çoğu bu alanda yatırımcı oldu. Şimdi hepsi timsah gözyaşları dökerek vatandaşın feryadını dile getiriyor görüntüsünde.
Oysa bizler yıllardır özelleştirmelerin sonunda bu noktaya gelineceğini söyledik. Yazdık çizdik. Bireysel olarak da meslek odamızda da başa gelecekleri önceden söyledik.
Elektrik enerjisinin doğası gereği kamusal olması gerektiğini vurguladık.
Elektrik enerjisindeki özelleştirmeleri savunanlar yıllarca özelleştirme sonucunda “daha ucuz, daha kaliteli ve kesintisiz” enerji vaat ettiler. Hiç biri gerçekleşmediği gibi daha pahalı, daha kalitesiz ve sürekli kesilen (arızalar ya da ödemeler nedeniyle) bir enerji sistemi ile karşı karşıya kaldık. Altyapıya neredeyse yatırım yapılmazken, düşürüleceği söylenen kayıp ve kaçakların bedeli vatandaşın sırtına yüklendi.
Faturalarımızdaki ödeme kalemleri sayısı sürekli artırılarak vatandaşın kafası karıştırıldı. Ödenen faturalarda enerji beldi kadar yük vatandaşın sırtına değişik adlarla bindirildi.
Tüketici dermeklerinin açtığı davalarda elde edilen kazanımların arkasından dolanmak için yeni yasalar çıkarma hazırlıklarına başlandı. Yol gösterici durumda olan meslek odalarının etkinliklerini kırmak ve önünü kesmek için torba yasalar hazırlandı.
Özelleştirmeler başlarken sendikalar bu günlerin geleceğini vatandaşlara söylemişler ancak olacaklar konusunda sözleri dinlenmemişti. Dahası diğer işkolundaki sendikalar bile destek olmamışlardı. “Her koyun kendi bacağından asılır” mantığı egemen olmuştu.
Üstelik bu gelişmeler olurken hem dünyadan, hem de ülkemizden çok sayıda kötü örmek gözümüzün önünde duruyordu. Bize özelleştirmeyi öneren İngiltere, girdiği yoldan geri dönmüş, ilk özelleştirilen İstanbul Anadolu Yakası dağıtım şebekesindeki rezalet bastırılmaya çalışılsa bile ayyuka çıkmıştı. Enerji Bakanının görev aldığı Kayseri özelleştirmesinde olanlar hiç konuşulmuyordu.
Özelleştirme ihalelerini alan şirketlere ödedikleri paraları geri alabilmeleri için vatandaşı soyma kolaylığı sağlanmıştı. Şalterin kolu artık her taraftan özel şirketlerin elinde idi. Devleti karaborsa enerji satarak sahip oldukları santraller aracılığı ile soyarken, milyonlarca vatandaşı fatura oyunları ile soyuyorlardı.
Gün geldi evlerdeki sayaçları değiştirme adı altında, gün geldi sayaç okuma bedeli altında, gün geldi açma kapama bedeli altında, gün geldi kayıp kaçak bedeli adı altında soydular. Verginin vergisini bile yıllardır ödüyoruz. Tüketim Vergisinin KDV’sini ödediğinin kaç kişi farkında?
Enerji iş kolunda grev yasağı var. Ancak patronlara şalter indirme yasağı uygulanmıyor. İstediği zaman üretimle oynayabiliyorlar. Alım fiyatlarının düşük olduğu saatlerde üretim yapmayı yük olarak görüyorlar.
Grev yasağı baskısı altındaki binlerce enerji işçisi işte bu yüzden özelleştirmeye karşı çıktı.
Yatağan’ın yiğit işçileri 445 gün sıcak, soğuk, yağmur, çamur, cop, biber gazı, basınçlı su demeden bizler için direndi. Biz anlamadık. Özelleştirme sonucu direnen Yatağan işçileri şimdilik işlerini kaybetmedi. Ancak onlara yeterli desteği vermeyen milyonlarca elektrik tüketicisi çok şey kaybetti. Hiç farkına varmadan bir gizli el yaşamlarının her saniyesinde ceplerini boşalttı.
Elektrik çarpması işte böyle bir şeydir. Ne olduğunuzu anlayamazsınız. Emekçiler iyi bilir. Eller ne kadar nasırlı ise elektrik çarpmasına karşı direnç o kadar yüksektir. Nazik eller ise daha kolay etkilenirler.
Nasırlı eller bizi uyarmıştı. Dinlemedik…
Ulusça hepimizi elektrik çarptı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.