Zehir bacaları

Karacabey Kurşunlu Köyü’ne giderken
gördüğümüz olağanüstü güzellikteki büyüleyici manzara yaşam ağacımızı besliyor
ve kabuğuna gizlenmiş durumdaki duygularımızın coşkuya dönüşmesini sağlıyor.

            İçimiz
ısınıyor, kendimizi buluyoruz.

            Bir yanda pırıl
pırıl masmavi deniz, diğer tarafta ise üç bin değişik bitki örtüsünü bünyesinde
barındıran ve yeşilin binlerce tonundan oluşan dünya harikası bir orman.

            Ihlamuruyla,
kestanesiyle, defnesiyle ünlü, eşsiz güzellikteki ormanın denizle kucaklaşırken
fotoğraflanan renk cümbüşü gözümüzü kamaştırıyor.

            Kaz
Dağları’ndan sonra en yararlı oksijeni üreten ve uzmanlarca kalp hastaları için
yaşam kaynağı olarak gösterilen Karadağ Ormanlarının bir özelliği de sekiz
yılda kendini yeniliyor olabilmesidir.

            Karadağ Ormanlarını
kısa yoldan anlatacak olursak, “Ressamı
şair, şairi ressam yapar” demenin yeterli olmayacağını söyleyebiliriz.

            Tek
kelimeyle insanoğlu için “A bu hayat”
diyebileceğimiz harikalar diyarı turizm kapsama alanında.

            Orman
Bakanlığı’nca üç yıl önce aşılanarak kestane ağaçlarıyla süslenen Karadağ
köylülerin umudu olmuş durumda.

            Yanı
başındaki, Marmara ile Kocadere’nin birleştiği Dalyan’ı, Çevre Bakanlığı
birinci derecede koruma altına almış ve buralara çivi çakılamıyor.

            Buraya
kadar her şey çok güzel.

            Peki bu
güzellikler görmezden gelinebilir mi? Bunların yeri değiştirilebilir mi? Üç beş
arsız paralanacak diye ayaklarımızın dibindeki cennet dinamitlenir mi?

            Kesinlikle
hayır!

            Öyleyse
akıl tutulması mı yaşıyoruz ki, Bandırma’dan kovulan AB Gıda’nın “Zehir bacaları”na kapı aralıyoruz.

            Cennet’in
göbeğine termik santral olur mu?

            “Zehir bacaları”na aracılık yapanlar,
termik santralini tanıyor mu?

            Ormanlar,
denizler ortak kullanım alanıdır. Kapalı kapılar ardında hiç ama hiç kimsenin
tasarruf yapmaya hakkı yoktur. Bilinmelidir ki gizli karar alanların doğumu
ortada olur.

            Geçici
çıkarlar için Kurşunlu’ya kanser taşıyıcılığına soyunanlar, kendi çocuklarının
ölüm sorumluluğunu üstlendiklerini biliyor mu acaba?

            Sanmıyorum.

            Termik santral nedir?

            Termik santraller katı, sıvı ve gaz halindeki
yakıtlardan oluşan kimyasal enerjiyi ısı enerjisine, ısı enerjisini de elektrik
enerjisine dönüştüren çağın gerisinde kalmış yatırım projeleridir. Kısaca,
fosil yakıtlarının kimyasal enerjisinden elektrik elde edilmesidir.

            Kurşunlu’ya
kurulması düşünülen 135 megavat gücündeki termik santralde saatte 110 ton kömür
yakılacak. Bu 24 saatte 2 bin 640 ton kömür demektir. Bir yılda ise rakamlar
963 bin tonu geçiyor. Kömürün, 20’şer tonluk taşıma kapasiteli kamyonlarla
getirildiğini düşünecek olursak, 48 bin 180 kamyon yapıyor. Her gün, 2 bin 640
ton kömür yakılırken bunun stoklanması için de en az 25-30 dönüm boş alan
gerekiyor. Bu arada gemilerle gelen kömürün stok alanına boşaltılması sırasında
uçuşan tozların Yeniköy’e kadar uzanacağı gerçeğini kaçırmamak gerekir.
Yanmayan kömürün tozları, öncelikle Kurşunlu’da yaşayanların ciğerlerini
dolduracak.

            Stok
alanında bulundurulması gereken en az 85 bin ton kömürün tozları yağan
yağmurla, esen rüzgarla toprağı zehirleyecek. Denizi kirletecek. Kömürün henüz
yakılma aşamasına gelmeden çevreyi ne denli ürkütücü boyutlarda kirlettiğini
görüyoruz. Kömür yanma aşamasına gelince yüksek oranda kükürt dioksit, azot
oksit, karbon monoksit, ozon, hidrokarbon ve partikül gibi zehirler bacadan
havaya uçacak. Tabi ki asit yağmurlarıyla toprağa, denize ve içme suyumuza
karışacak. Kısırlık baş gösterecek. Sakat doğumlar olacak. Zeka düşüşü
görülecek. Kanser hastalarının sayısı artacak. Ölüm oranı yükselecek.

            Bunları
uzmanlar söylüyor. Kısaca, termik santrali kurulan cennette yaşama hakkı
kısıtlanacak.

            Ne
diyorsunuz, para mı, yaşam mı?

            Doğa-Der Kurşunlu’da

            Kurşunlu’da
termik santral kurulacağını duyan yazlıkçıların çağrısı üzerine harekete geçen Bursa
Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (Doğa-Der) yöneticileri köyde araştırma yaptı.

            Doğa-Der
Genel Sekreteri Caner Gökbayrak, Doğa-Der Mustafakemalpaşa ve Karacabey
Temsilcisi Seyit Ali Gezici, Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Kekil Şimşek
Kurşunlu’da yazlıkçılarla konuştu. Termik santralin ormanı yok edeceğini,
denizi kirleteceğini, içme suyunu zehirleyeceğini ve köylülerin kanserle boğuşmak
zorunda kalacağını anlatırken, konuşmaları sık sık provoke edildi.

            Büyük bir
olasılıkla termikçilerden nemalanan bir avuç saldırganın salyalarını akıtarak
yürüttükleri planlı eylemi Doğa-Der’cilerin konuşmalarını tamamlamasını
engelledi.

            Kim
kazandı? Kurşunlu mu?

            Kurşunlu’nun
ev sahipliğine gölge düşürenler mi?

            Kurşunlu
Muhtarı Mehmet Civelek’le görüşen Doğa-Der’ciler, Ramazan Bayramı’ndan sonra köye
yeniden geleceklerini belirtirken, “Demokratik
mücadelemizi sürdüreceğiz. Kurşunlu’yu kimseye yem yaptırmayacağız”
duyurusunda bulundular.

            Muhtarlıktan umutlandırıcı açıklama

            Kurşunlu Köyü Muhtar Vekili Halim Şükür, dün
telefonla aradı:

            -İbrahim
Abi, köyümüze gelmişsiniz, hoş olmayan gelişmeler yaşanmış, misafirlerimiz
istemeyerek de olsa incitilmiş. Çok üzüldük. Köyüm adına hepinizden özür
diliyorum. Sizlere haksızlık yapan arkadaşlarımın da üzgün olduklarını söylemek
istiyorum.

            İşinizi
gücünüzü bırakarak, bizler için zaman ayırmanızı ve kesinlikle
onaylamayacağımız termik santral için yanımızda yer almanızı minnetle
karşılıyoruz.

            Kurşunlu’nun
yüzde 95’i sizler gibi düşünüyor. Sizleri tekrar konuk etmek istiyoruz.

            Herkes
bilsin ki, Kurşunlu, kurşunlanmayacaktır. Ormanlarımızın, denizimizin
kirletilmesine izin vermeyiz. Ölürüz de çocuklarımızın geleceğinin
karartılmasına göz yummayız.

            Halim
Şükür, Kurşunlu’nun “Zehir bacaları”na
karşı kurşun gibi duracağını belirtirken, sempatik bir açıklama da Muhtar
Mehmet Civelek’ten geldi.

            Civelek,
termik santral kurmak isteyenlerin bu sevdadan vazgeçtiklerini söyledi.

            Ne
diyelim? Aklın yolu birdir.

            Hadi
hayırlısı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.