Kalmak bir ömür sürer, gitmekse bir dakika

Hayatın bu kadar zor olduğunu bilse hiç doğmak istemezdi insan belki.
Doğduktan sonra ise yaşamaktan başka çare yok.
Ta ki her şey anlamını yitirip de insan bir çıkmaza girene kadar…

İki video izledim bu sabah.
Videoların birinde camide başına silahı dayayarak intihar eden orta yaşlarda bir erkek vardı, diğerinde elindeki minik gırgır süpürgeyi tüm marifetiyle pazarlamaya çalışan sokak satıcısı genç bir erkek.

Caminin güvenlik kamerasının kayıtlarından alınan intihar videosunun haberini okuduğumda, iflas eden ve yaşadığı açmazdan kurtulamayarak canına kıyan Osman Beytekin’in, Adana’nın Ceyhan ilçesinde hayvancılık yaptığını öğreniyorum.
İşler öyle ters gitmiş olmalı ki, Osman vazgeçmiş hayatından. Kendinden, ailesinden, sevdiklerinden, geçmişinden, geleceğinden, dünyadan aydan güneşten çiçekten bahçeden denizden kediden köpekten rakıdan balıktan maçtan televizyondan paradan puldan evden barktan arabadan düğünden dernekten acıdan tatlıdan, belki de çok sevdiği pilav üzeri nohuttan…
Vazgeçmiş işte.
Hayat benim değil mi demiş.
İnsan öldüğünü bilmez ki zaten, bundan sonra da arkada kalanlar düşünsün demiş.

Videoyu izlerken yaşamla ölüm arasında duran kıl inceliğindeki o ayrımı gördüm ben.
Yaşamın kıyılarında dolaşan Beytekin sabah saatlerinde cami avlusundan camiye giriyor, camide biraz geziniyor, yere oturuyor, belinden tabancasını çıkartıp başına dayıyor, pozisyon alıyor, sonra vazgeçiyor, ayağa kalkıyor, biraz daha dolaşıyor, yeniden aynı yere geliyor, yeniden yere oturuyor, yeniden belinden tabancasını çıkartıyor, yeniden başına dayıyor, bu kez kararlı, sağlam olsun diye diğer eliyle namluyu şakağına sabitliyor, deneme yapıyor gibi tabancayı tutan eli ile şakağına bir iki kez baskı yapıyor, kendini hafif arkaya veriyor ve sonra tetiğe dokunuyor, silah atreş alıyor ve Osman bir anda arkaya düşüyor, sol kolu yanına salınıyor, sağ kolu elinde tabanca ile bedeninin üzerinde kalıyor, saniyeler içinde sağ el gevşiyor ve tabanca yere düşüyor, ardından sağ kol da gevşeyerek bedenin üzerinde hareketsiz kalıyor…
Ve video sona eriyor.
Videoyla birlikte bir hayat da sona eriyor.
O hayatla birlikte kim bilir kaç hayatın yönü başka bir tarafa çevriliyor…

Para için değer mi diyeceksiniz?
Borç harç içinde, çevrenin kendisini hakir gören ya da acıyan bakışları altında yaşamaktansa ölür giderim demiş işte. İlk giden o değil bu şekilde, ne acı ki son giden de o olmayacak.
Bir ülkenin medeniyet seviyesi için o ülkede nasıl yaşandığından çok nasıl ölündüğüne bakmak lazım…
“Ekonomimiz iyi çok şükür.” değil mi?
****
Çaresizlik içinde kıvrananlar için “Çaresizseniz çare sizsiniz” derler de, kendine çare olabilmek ayrı bir maharet…
Ki aslında “Çaresizlikten doğar çareler”
Sen vazgeçme yeter…
****
Diğer videoda hayatını sokak satıcılığı yaparak kazanmaya çalışan bir genç vardı.
Batman Gülistan’da, elinde mini süpürge “gır gır” ile şovunu yapıyor, o ‘gır gır’ı pazarlamak için kullandığı hem gırgır, hem şiirsel bir dil, hem bedeni ile, hem tüm hayatı ile hayata pençelerini geçirmiş, geleceğini kurtarma peşinde bir adam.
“Tane üç lira, ikisi beş lira” diyerek çifter çifter satıyordu mini süpürgeleri.
O kadar samimiydi ki, insanın ekrana 5 lira uzatıp “Ver ordan iki süpürge kardeş” diyesi geliyordu.

Bu mücadelesi onu kim bilir nerelere taşıyacaktı. Gün gelecek işleri büyütecek, belki sonra iflas edecek, sonra tekrar küllerinden doğacak, mücadeleyi bırakmayacak, vazgeçmeyecekti.
Ya da belki hiç umulmadığı bir anda vazgeçecekti.
“Benden artık bu kadar” deyip çekip gidecekti…
****
Hep insanlar çekip gidiyor bu dünyadan bile isteye. Kendi inisiyatifiyle intihar eden hayvan var mı bilmem.
Hayatta kalmaya programlanmış bir yaratılışın eserleri olarak çekip gidebilmek de az şey değil hani.
Vazgeçmemek ve hayatta kalmak ise o ‘az şey’den çok daha fazla ‘çok şey’.

Gitmek mi zor kalmak mı zor derseniz, “Kalmak bir ömür sürer, gitmekse bir dakika”derim…
Siz de kalın bence,
Gitmeyin hemen,
Vazgeçmeyin,

Nasılsa gideceğiz, ha üç gün önce ha beş gün sonra demeyin.
Çağrılana kadar bekleyin…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.