Eve kapanmayın!

Eve kapanmayın!
Birkaç gün önce TOBB önderliğinde toplantı yapıldı. Ana tema “Kriz varsa çare var” sloganıydı. Krize çareler aranıyor. Doğal olarak da herkes kendini ekonomik krizden korumanın peşinde.
TOBB peşine irili ufaklı meslek odalarını ve sivil toplum kuruluşlarını da takmış. Amacı iktidar çevrelerine hoş görünmek ve mesaj iletmek. Biliyorsunuz, TÜSİAD ekonomik krize önlem alınmadığı için hükümeti eleştiri yağmuruna tutmuştu.
Sonuç olarak toplantıdan kallavi bir tedbir çıktı. Türk toplumuna uyarıda bulunuldu. “Evinize kapanıp kalmayın. Çıkın piyasaya tüketimde bulunun.” Toplum harcama yaparsa, tüketim canlanır, tüketimin canlanması ile üretimi harekete geçirir. Üretim harekete geçerse, istihdam artar ve işsizlik azalır. Böylece ekonomi dengeye gelir.
Gördüğünüz gibi; iki “sa” ve bir “se” işi çözmeye yetiyor. İyi de, bu “sa” ve “se” lerin oluşması için vatandaşın harcayacak parasının olması gerek. En önemlisi de en sona kaldı. Vatandaş nasıl harcama yapacak? Parası yok ki.
Çiftçi, köylü ve küçük esnaf, AKP’nin devr-i iktidarında suyu pamukla içer hale geldi. Memur, işçi ve emeklinin durumu ortada. İşsiz sayısı 7 Milyon’a dayanmış. Sefahatın içerisinde olanlar ise büyük sermaye sahipleri, TBMM üyeleri ve yüksek bürokratlar. Eh onların da sayısı az. Harcamaları, ekonomiyi canlandırmaya kafi gelmez.
Mezkür toplantının hemen akabinde, teşvik kararnamesi yayınlandı. Türkiye 4 bölgeye ayrılıyor ve her bölge karınca kararınca üretime teşvik ediliyor. İş çevrelerine moral verilmek isteniyor. İstihdam yaratacaklara, sigorta pirimi muafiyeti, vergi muafiyeti, yatırım indirimi muafiyeti gibi çeşitli maddi imkanlar sunuluyor.
Sermaye çevreleri teşviklerden genelde memnun. Yerleştirildikleri bölgeleri beğenmeyen bazı iller, şikayetlerini dile getiriyor. Yani “sen, benden niçin fazla çıkar sağlayacaksın” sürtüşmeleri dışında paket, varsılları memnun etmiştir.
Başbakan, paketin hemen arkasından televizyon ekranlarından arz-ı endam ediyor. Yoksulların şikayetinden rahatsız. Soruyor ve cevaplıyor. “Nasıl yani para yok?, para var. Memurun maaşına zam yapıyoruz. Niçin harcama yapmıyorlar? Parasızlıktan olduğuna inanmıyorum.”
Danışmanları ve bürokratları Başbakana ya yanlış bilgi veriyorlar veya Başbakan ortamı algılamakta yanılıyor.
Bir yılı aşkın zamandır, toplam milli hasılanın 700 Milyar ABD Doları ve kişi başına milli gelirin 10 Bin ABD Doları olduğu hükümetçe sık sık dile getiriliyor.
Benim, ekonomi ve istatistik tahsili yapmış biri olarak; toplam Milli hasılanın hesaplanmasında bazı endişelerim vardır. Milli gelir hesabına, tarladan çıkan buğday mı, fabrikadan çıkan un mu, fırından çıkan ekmek mi baz alınmakta; yoksa hepsi ayrı ayrı mı baz alınmaktadır?.
Bir de, ekonominin büyük bir bölümünün kayıt dışılığı mevcutken, milli hasıla hesaplamasının gerçeği yansıttığı düşünülemez.
Hadi gerçeği yansıttığını farzedelim. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, kişi başına düşen milli gelir rakamlarının gerçeği yansıtmadığını, itiraz edilemeyecek şekilde ortaya çıkarmaktadır.
Ülkemizde yaratılan milli gelirin %80’ini, nüfusun %20’si ve %20’sini de nüfusun %80’i paylaşıyorsa; kişi başına milli gelirin nasıl olur da 10 Bin ABD Doları olduğunu iddia edersiniz?.
Hesap ortada. Toplam milli geliri 700 Milyar ABD $’ı kabul edelim. Ülkenin nüfusu da 72 Milyon. 700 Milyar ABD $’ın, 560 Milyar ABD $’ını; 14 Milyon kişi alıyor. Yani bu kesimin milli geliri kişi başına 40 Bin ABD $’ı. 58 Milyon kişiye kalansa : 140 Milyar ABD $’ı ve bu kesimin de milli geliri ise kişi başına 2.413 ABD $’ıdır. Başbakanın paraları var dediği kesimin parası bu kadar. Bozdur bozdur harca.
İşte, vicdanını satmamış veya kiraya vermemiş bilim insanları, devlet adamları ve basın mensupları; yıllarca gelir dağılımındaki adaletsizliğin bertaraf edilmesini ifade ettiler. Ve eklediler. Gelir dağılımındaki adaletsizlik bertaraf edilmez ise, ekonomik ve sosyal kriz kaçınılmazdır.
Gelir dağılımındaki adalet sağlanmadan, açılan teşvik paketleri krizi önleme bir tarafa, gelir dağılımında adaletsizliği kamçılamaktan başka bir işe yaramaz.
Küresel ekonomik krizin de ana sebebi, gelir dağılımındaki adaletsizlik olduğunu düşünüyorum. Çok yaygın bir sözdür.
Kimi yer, kimi bakar, kıyamet ondan kopar.
Çünkü, tok açın halinden anlamaz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.