Vasiyet, akıl ve bilim…

Vasiyet, akıl ve bilim…

Tohum toprağa düşmedikçe suya ihtiyaç duymaz.

İnsan da öyledir.

Yeşermek için aile toprağı…

Devlet suyudur.

Kavimler geldi geçti bu topraklardan.

Devletler kuruldu, imparatorluklar var oldu, kayboldu.

84 yıl önce dünyaya gözlerini yuman Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir imparatorluğun çöküşünün ardından büyük bir mücadeleyle Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken, aklında olan uzun ömürlü bir devletti.

Kendi içinde barışçıl, yenilikçi, bilimle iç içe, adalet duygusunun yasalarla pekiştiği bir Türkiye’yi oluşturmak için hedefe yürürken, dünyayla bağları olan bir ülkeyi de önemsiyordu.

Zaten bunun için “Yurtta barış, dünyada barış” diyordu.

Büyük Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimlerle Ortadoğu ülkelerinden ayrılan, Anadolu’nun kendine has iklimine uygun bir yapıya bürünün Türkiye Cumhuriyeti’nin temel hedefiyle zaman içindeki yolculuğunda kimi zaman sapmalar olsa da…

Seçilme, seçme kavramının önemini kavramış insanlar, belli bir zaman içinde elde edilmiş kazanımların terk edilmesinin doğru olmayacağını bir şekilde görmeye başlıyor.

Harf devrimiyle eğitimi herkes için ulaşılabilir konuma getiren, kadın-erkek eşitliğini perçinleyen, kişileri değil, herkesi devleti yönetilme imkânıyla buluşturan Büyük Atatürk’ün öngörüleri zaman içinde ne kadar büyük bir vizyona sahip olduğunu ortaya koydu.

 “İstikbal göklerdedir” sözü gibi…

Dünya artık uzaydan şekilleniyor.

İnternetsiz bir dünya artık mümkün mü?

“Ben, manevî miras olarak hiçbir nass-ı katı(ayet), hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum.

Benim manevî mirasım, bilim ve akıldır.

Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü güçlükler önünde, belki amaçlara tamamen eremediğimizi, fakat asla ödün vermediğimizi, akıl ve bilimi rehber edindiğimizi onaylayacaklardır.

Zaman hızla dönüyor, milletlerin, toplumların, bireylerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur.

Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar” sözleri…

İnsanını düşünen bir liderin öngörüleri olarak bugün aklı ve bilimi rehber edinen ülkelerin nerelere vardığının tarifidir.

Akıl ve bilim.

Rehber bu…

Tavsiye bu…

Başka bir kişi, başka bir kurtarıcı değil.

BÜYÜK ATATÜRK’Ü SAYGI VE MİNNETLE ANIYORUM.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.